RTÜK üyelerinden Halk TV ve Fox TV'ye verilen cezalara tepki

RTÜK’ün CHP kontenjanından seçilen üyeleri İsmet Demirdöğen ve İlhan Taşcı, Fox TV ve Halk TV'ye verilen cezalara tepki gösterdi.

Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hedefindeki çeken Metin Akpınar’ın ve Fox Ana Haber Sunucusu Fatih Portakal’ın sözleri nedeniyle Halk TV ve Fox TV’ye ağır cezalar verdi.

Karar sonrasında RTÜK’ün CHP kontenjanından seçilen üyeleri İsmet Demirdöğen ve İlhan Taşcı tepki gösterdi.

'CUMHURBAŞKANININ İŞARETİYLE...'

İlhan Taşcı, “Cumhurbaşkanının işaretiyle yargının ardından RTÜK’ün de harekete geçerek yaptırım kararı vermesine ilişkin hızı doğrusu göz yaşartıcı. Anlaşıldı ki, görev sırası RTÜK’e geldi, o da görevini yerine getirdi” ifadelerini kullandı.

Taşcı açıklamalarında şunları aktardı:

“Bu kadar hızlı rapor düzenleyip karar alabilen RTÜK’ten aynı hızı bu ülkenin kurucusu Atatürk’e ‘zurnanın son deliği’ denilen televizyon yayınları için de bekliyorum. Aynı hızı, ülkenin ikinci büyük partisinin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na küfre varan televizyon programları için beklemek bu ülkede yaşayan milyonlarca yurttaşın da hakkıdır.

Metin Akpınar’ın, barıştan, demokrasiye sahip çıkmanın kıymetinden söz ettiği konuşmanın cezalandırıldığı yerde, ‘oluk oluk kan akıtmaktan’, ‘boğazların kesilmesinden’ söz edenlerin değerlendirmesi düşünce özgürlüğü sayılıyor sanırım.

‘Kaymak tabakalar’ yerine adliye koridorlarında tost yiyen aydınların tespitlerini, eleştirilerini cezalandırma anlayışı, zamanın ruhuyla RTÜK’te de karşılık buldu."

'RTÜK SİYASİLERİN AYAR SOPASI DEĞİLDİR'

"RTÜK siyasilerin basın üzerindeki ayar sopası değildir, olmamalıdır; buna izin verilmemeliydi.

Metin Akpınar için ‘üzüldüğünü’ ifade edenler var. Bence kıymete değer Metin Akpınar’a, Müjdat Gezen’e “üzülmek” yerine ülkenin geldiği hale, kendi derdimize yanıp üzülelim. Verilmek istenen mesaj açıktır; düşünmeyin, eleştirmeyin, sorgulamayın, konuşmayın.

De Gaulle’nin ‘Sartre Fransa’dır sözünden uyarlarsak, Metin Akpınar ile Müjdat Gezen de Türkiye’dir. Türkiye’nin siyasi hiciv ustası, ülkenin mizah hafızası olan iki sanatçının yargılanıp cezalandırıldığı yerde artık Türkiye ve bu toprakların mizahı yargılanmaya başlanmış demektir. İki sanatçının da yargılanmaktan, cezadan korkmayacak kadar yaşanmışlığı var buna karşın onları cezalandırma yoluna gitmek Türkiye’de çokça özlenen masumiyetin, o neşeli günlerin hayal olması; düşünce özgürlüğünün de rezil rüsva olması demektir.

Demokrasi; herkesin demokratik sınırlar içinde özgürlüklerini ve haklarını kullanabildiği, tüm bunları ne yargı ne de başkaca bir makamın korkusu olmadan gerçekleştirilebildiği bir rejimdir."

FATİH PORTAKAL KARARI

"AİHM’in pek çok kararında, basın özgürlüğü konusunda ‘ifadeler rahatsız edici, şok edici ve abartılı olabilir; hatta saldırgan ifadeler kullanılabilir; yeter ki beyan ya da yayın şiddeti, silahlı ayaklanmayı ve isyanı teşvik etmesin’ ilkesini benimsemiştir

Basın iktidarın aleyhine ve onu kızdırabilecek dahi olsa gerçekleri özgürce söyleyebilmelidir. İfade ve basın özgürlüğünden ancak bu koşullarda söz edilebilir. Yeter ki, medyadaki değerlendirmelerde şiddete, silahlı mücadeleye veya isyana teşvik edilmesin. Bu ilkeler hem ulusal hem de Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme ve mahkeme kararlarında da sabittir.

Gazeteciler düşünmeyecek, eleştirmeyecek, sorgulamayacak, konuşmayacak ve yorum yapmayacaksa kamu çıkarı adına neyi yerine getirecekler? Oturup pehlivan tefrikası çıkarmasıysa gazetecilerden beklenen o gazetecilerin işi değildir. O işi zaten fazlasıyla yapan da vardır. Orada bir eksiklik yok.  Bir gazetecinin yaptığı yorumdan hareketle “ensesinin patlatılmasından” söz edilen yerde ne basın özgürlüğünden ne düşünce özgürlüğünden söz edilebilir; artık konu can güvenliğinin nasıl sağlanabileceği sorusuna yanıt bulunması olacaktır.

Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels, ‘Gazeteciler bir piyanonun tuşları gibi olmalıdır, biz hangi tuşa basarsak o sesi çıkarmalıdır’ diyordu. Siyasi iktidar gazetecilerden bunu bekleyebilir; ancak RTÜK’ün gazetecilerin piyanonun birer tuşu haline getirmeye çalışılmasına karşı çıkıp, iktidarın tuşu olmayı reddeden gazetecileri ve yayıncıları da korumalıdır. Üst Kurul, sadece denetleyici değil, aynı zamanda düzenleyici bir kurumdur.”

'RTÜK İNFAZ MAKAMINA DÖNÜŞTÜ'

İsmet Demirdöğen ise karara tepki göstererek, “Bir grup tarafından hedef gösterilen kişi ve kurumlar için RTÜK ne yazık ki infaz makamına dönüşmüştür” ifadelerini kullandı.

Demirdöğen devamında şunları söyledi:

“RTÜK bedel ödetme ve ense patlatma kurumu haline dönüştürülmüştür. En masum düşünce açıklamaları bile belli merkezlerin hedef göstermesi ile suç sayılmakta ve RTÜK iktidarın susturma mekanizmasının bir dişlisi gibi kullanılmaktadır. Cumhuriyetin kurucusu ATATÜRK ve milli mücadele arkadaşlarına, muhalefet liderlerine ve milletvekillerine yapılan hakaretler ‘düşünce özgürlüğü’ sayılırken demokrasi istemek büyük bir suç olarak görülmektedir. Bir grup tarafından hedef gösterilen kişi ve kurumlar için RTÜK ne yazık ki infaz makamına dönüşmüştür. Mizahı ve ironiyi algılamaktan yoksun kişilerin, en azından, açıklayacakları fikirleri olanlardan korkmaması gerekir.”