Roboski'nin 3. yıldönümünde Ferhat Encü: Köy yas havasından çıkmış değil

Roboski katliamının üçüncü yıldönümünde Ferhat Encü, köyde hâlâ yas havası olduğunu belirtiyor: "Düğün, eğlence hiç yapılmıyor. Devletin hâlâ baskısı devam ediyor. Hâlâ mahkemelere çağırılıyoruz. Hakkımızda sayısız soruşturma açılmış durumda."

Özkan Öztaş

28 Aralık 2011 tarihi, hafızalara Roboski Katliamı olarak geçti. Türkiye bir sabaha sınırdan geçerken ve kaçakçı oldukları iddiasıyla katledilen 35 insanın haberi ile uyandı.

Sınırdan geçtiği için öldürüldüğü belirtilen insanlar zaten her gün o sınırları geçip, sınırın öte yakasında çalıştıkları tarlalardan, topraklardan işledikleriyle, sınırın öte yakasından getirip sattıkları ile geçimini sağlayan insanlardı. Üstelik bunun onlarca yıldır böyle olduğu herkes tarafından da biliniyordu.

Tüm resmi makamlarca bilinen bu durum bir gece savaş uçaklarının hava bombardımanı ile vahşice katledilerek değişti. AKP’nin adı ardından pek de eksilmeyecek katliamlarla duyulur oldu. Roboski, iş cinayetlerinin, kadın cinayetlerinin, Reyhanlı’nın, Soma’nın, Gezi’nin, Ermenek’in ilk halkalarından biri olmuştu.

Üstelik bu katliam aynı zamanda AKP’nin "demokratikleşme" çabalarına, "açılım" yalanlarına denk düşen bir süreçte yaşanmıştı. Öte yandan AKP’li bir bakan ise bu süreci kaçakçılıkla mücadelede yeni bir dönemin ilanı ve kaçakçılığa karşı mücadele için bir fırsat olarak ilan ediyordu. İktidar tarafından kaçırılan milyonlarca liranın bahsi yapılmazken 35 canın da hesabını veren kimse yoktu ortalıkta.

Geriye katırlar üzerinden cansız bedenleri taşınan 35 Roboskilinin acısı ve kalanların verdiği mücadele kalmıştı.

Geride kalanlardan biri de onlarca akrabasını toprağa veren Ferhat Encü idi. Encü, gerek ülke içinde gerekse uluslararası alanda her türlü davaları takip eden, Roboski’nin hasır altı edilmemesi için mücadele veren biri olarak tanındı.

Bugün 1096’inci gününde olan Roboski katliamının yıldönümü. Ferhat Encü ile yaptığımız söyleşi ise dünden bugüne Roboski’ye dair nelerin yaşandığını daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. 

Öncelikle, 3. yıldönümünde sizce ne değişti Roboski’de?

3 yıldır değişen hiç bir şey olmadı. Acımız hala ilk günkü gibi derin. Hâlâ anneler gözyaşı içinde, kardeşler hâlâ o gün yaşadığı travmanin etkisinde. Babaların hâlâ boynu bükük, çaresiz ve öfkeli… Köy yas havasında çıkmış değil. Düğün, eğlence hiç yapılmıyor. Devletin hâlâ baskısı devam ediyor. Hâlâ mahkemelere çağırılıyoruz. Hakkımızda sayısız soruşturma açılmış durumda.

Peki yaşanan bunca acıdan bu yana, AKP’nin Roboski’yi kimi siyasal projelerinde kullanmış olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Erdoğan’ın kürtaj meselesini tartışırken Uludere’yi argüman olarak kullanmasına nasıl bakıyorsunuz?

Bu gibi söylemler AKP'nin katliama bakış açısını ortaya koymakta. Katliamı meşrulaştırma, küçümseme politikası izlemekte. Diğer yönden de tüm insanlık değerlerini ayaklar altına almasını vicdan yoksun bir politik proje olarak görmekteyim. "Her kürtaj bir Uludere’dir" söylemi kadınlara hakaret. Bizlerin acıları ile dalga geçmesi olarak değerlendiriyorum. 

Katliamdan bu yana her gün katliamın gününü sayarak geçti zamanınız. Bıkmadan usanmadan... Her gün sosyal medya katliamın üstünden geçtiği paylaştınız.  Nasıl tepkiler aldınız? Bunu neden tercih ettiniz? Teselli miydi sizin için yoksa bir mücadele mi?

Evet. Kendimce katliamı gündemde tutmak için yaptığım bir yöntem bu. Katliamı unutmadığımı bu şekilde dillendirmek, kendimi motive etmek istedim. Birilerine mesaj vermek için kullandığım ve kullanacağım bir yöntemdi bu aynı zamanda. Tabii ki hem olumlu hep olumsuz tepkiler alıyorum bu nedenle. Mesela “Yeter artık neden hep Roboski deyip duruyorsun. Roboski’yi sömürdün” diyen de bizlere bu katliamı unutturmadığın için teşekkürler edenler de oldu. Ama ne olursa olsun doğru bildiğim şeylerden yöntemlerden asla vazgeçmeyeceğim.

Roboski'den bu yana bir çok acı ve katliam yaşandı. Bunca acı ve katliamın hemen hemen hepsine Roboskili aileler temas etti, ziyaret etti, acılarına dokundu. Sizce bu bağın önemi nedir?

Evet, dediğiniz gibi, biz Roboski aileleri olarak Roboski'den önce ve sonrasında yaşanmış birçok katliama, hukuksuzluğa değindik. Onların acılarını paylaşmaya çalıştık. Bizler acıları ortaklaştırmaya çalıştık. Bu çok önemliydi bu. Aynı zamanda birbirimizin acılarını paylaşmak, anlamak sahip çıkmak toplumsal bir muhalefetin ortaya çıkarmaya zemin hazırlamaktı. Bu açıdan birçok yere gittik farklı etnik, kültürel ve dinin inancına sahip olan insanların acılarını paylaştık.

Roboski aynı zamanda Rojava'nın pek çok noktasından IŞİD zulmünden kaçanlara da ev sahipliği yaptı son dönemde. Bu dayanışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bizler hep şunu ilke edinmeye çalıştık kim olursa olsun ne olursa olsun ezilen yok edilenlerden yana olmayı, onların acılarını paylaşmayı kendimize ilke edindik. Bu çerçeve ile Şengal’de İŞİD teröristlerin zulmüne, barbarlığına maruz kalan Kürt Ezidilerine kucak açtık, onların yaralarını sarmaya çalıştık.