Paul Krugman: Türkiye'nin Trump'ı çalkantılı bir dönemden geçiyor

Nobel ödüllü iktisatçı Paul Krugman, New York Times'taki köşe yazısında, Tayyip Erdoğan ile Donald Trump'ın ortak yanlarına vurgu yaptı ve Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu ekonomik krizi değerlendirdi. Krugman Türkiye'de esas sorunun özel sektörün yüksek döviz borçluluğu olduğunu ifade etti.

Haber Merkezi

ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasında çok sayıda benzerlik olduğu değerlendirmesinde bulunan Nobel ödüllü ABD'li iktisatçı Paul Krugman, New York Times gazetesinde kaleme aldığı yazıda, "Türkiye'de yaşanan bazı şeylerin ABD'de olabileceklerin bir ön izlemesi niteliği taşıdığını" yazdı. Türkiye'de esas sorunun özel sektörün yüksek döviz borçluluğu olduğunu dile getiren Krugman, Latin Amerika ve Asya'da daha önce başka örnekleri görülen durumun Türkiye'de hızlı ekonomik kötüleşmeye yol açtığına işaret etti.

Krugman, her iki ismin de uzmanlaşmayı "hor gördüğünü", etraflarını "cahillikleri ve tuhaf görüşleriyle tanınan kişilerle" doldurduklarını ifade ederek, "liderlik kalitesinin ise kriz anlarında birdenbire önem kazandığını" belirtti.

City University of New York'ta öğretim üyeliği yapan Krugman, özellikle uluslararasi ekonomi ve ticaret, likidite sorunları, döviz krizleri alanlarında çalışıyor. Krugman, herhangi bir göreli avantaj taşınmadan da ülkelerin uluslararası ticarete dahil olmasının geliştirici olduğu yönündeki tezi savunan "uluslararası ticaret teorisi" ile tanınıyor. Uluslararası sermayeyi temsil eden kuruluşlar ve doğrudan yatırım yapan fon ya da kuruluşların temsilcisi isimlerden farklı olarak anaakım iktisadın önemli isimleri arasında yer alan Krugman'ın önce Twitter'da, ardından bir köşe yazısında Türkiye'ye özel değerlendirmeler yapması dikkat çekici.

Geçtiğimiz günlerde Twitter'da "Türkiye serbest düşüşte" değerlendirmesi yapan Krugman'ın New York Times'da yayınlanan "Türkiye'nin Trump'ı çalkantılı bir dönemden geçiyor" başlıklı yazısından satır başları şöyle:

  • Kıran kırana geçen bir seçimin ardından müesses nizam karşıtı bir lider iktidarı ele geçirir. Kısa bir süre içerisinde kurduğu hükümetin yolsuzluklara bulaştığı ortaya çıkar ancak yargı sistemini çökertmeyi ve yalnızca hakkında açılan ve destekçileri tarafından 'cadı avı' olarak isimlendirilen yolsuzluk soruşturmalarını sümen altı etmekle kalmaz, aynı zamanda gücünü pekiştirmeyi ve gücünü sınırlayan kurumları ("derin devleti") zayıflatmayı da başarır.
  • Bahsettiğim kişi Donald Trump olabilir mi? Olabilir. Ama kastettiğim kişi Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
  • Diktatörlerden hoşlanan Trump, Erdoğan ve rejimine duyduğu hayranlığı dile getiriyor
  • Erdoğan'ın yargıyı siyasallaştırarak yolsuzluklardan da yakasını kurtarma konusundaki başarısı, Trump'ın da olmak istediği gibi otoriter bir lidere dönüşmesi halinde neler yaşanabileceğinin de rahatsız edici bir önizlemesi niteliği taşıyor.
  • Beklenebileceği gibi, genel olarak diktatörlerden hoşlanıyormuş gibi görünen Trump, Erdoğan ve rejimine duyduğu hayranlığı dile getiriyor.
  • Otoriterleşme güdüsü ve hukukun üstünlüğünü aşağılamaları Erdoğan ve Trump'ın ortak tek yönü değil. Her ikisi de uzmanlaşmayı hor görüyor.
  • Dahası, her ikisi de etraflarını cahillikleri ve tuhaf görüşleriyle bilinen kişilerle doldurdu. Erdoğan'ın telekinezi yöntemiyle öldürülmeye çalışıldığını düşünen danışmanları var; Trump'ın da dış seyahatlerde bağıra çağıra küfürlü kavga eden.
  • Ancak ne zaman büyük şoklar vurmaya başlar, işte o zaman liderlik kalitesi de birdenbire büyük önem kazanır. Türkiye'de şu anda tam olarak bunu görüyoruz.
  • Türkiye'de olan şey döviz ve borç krizinin Asya ve Latin Amerika'da defalarca gördüğümüz tipik bir örneği. Önce bir ülke uluslararası yatırımcıların gözdesi olur ve hızla dış borçlanmaya gider. Türkiye'de özel sektörün yüklü döviz borcu var.
  • Sonra da bir nedenden dolayı cazibesini kaybetmeye başlar. Şu anda doların değerlenmesi ve ABD'de faizlerin artırılacağı beklentisi nedeniyle genel olarak zaten gelişmekte olan piyasalar aşağı yönlü baskı altında bulunuyor.
  • Böyle durumlarda, liderlik kalitesi büyük önem taşır. Neler olup bittiğini anlayan, bunlara verilebilecek karşılıkları geliştiren ve piyasalar tarafından güven duyulan yetkililere ihtiyaç duyulur. Bazı gelişmekte olan ülkelerde bu özellikleri taşıyan isimler var ve bu çalkantıyı nispeten daha hafif atlatıyorlar. Erdoğan rejiminde ise bunların hiçbiri yok.
  • Peki Türkiye'de yaşanan çalkantı, Trump yönetimi altında ekonomide yaşayacaklarımızın bir ön izlemesi mi? Ayrıntılara inince yanıtın hayır olduğu görülüyor. Her ne kadar Amerika'da yüklü miktarda dış borçlanmaya gidiyor olsa da, sonuçta kendi para biriminden borçlanıyor.
  • Ancak dış politika krizlerinden ticaret savaşlarına kadar birçok şey ters gidebilir ve Trump ekibinin bu ihtimallerin hiçbirine hazırlıklı olmadığını söylemek mümkün. Belki de hiçbir zaman çok ciddi sıkıntılarla boğuşmak zorunda kalmaz. Peki ama ya kalırsa?