ODTÜ'de 'Devrim' yürüyüşü: Devrim 50, Marx 200 yaşında

ODTÜ'ye 'Devrim' yazılışının 50. yıldönümünde, ODTÜ'lüler bir araya geldi, 'yaşasın devrim ve sosyalizm' sloganı eşliğinde, stadyumda bir kez daha 'Devrim' yazıldı.

ODTÜ'de geleneksel 'Devrim Yürüyüşü' bugün yapıldı.

Yürüyüş, Fizik binasından başlayıp Devrim Stadyumu’na gelinmesiyle son buldu. 

ODTÜ öğrencileri, yürüyüş başlamadan önce "68 Ruhuyla Eşitlik ve Özgürlük için ODTÜ AYAKTA' adlı ortak bildirilerini okudu. Kaybedilen devrimcilerin anılmasından sonrasında başlayan yürüyüşte “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm”, “Ne sermaye ne rektör, ODTÜ bizimdir“, “Yaşasın devrim ve sosyalizm” “ODTÜ yürüyor, mücadele sürüyor” sloganlar atıldı.

ODTÜ öğrencileri stadyuma "Devrim' yazılışının 50. yılında bir kere daha devrimi ve sosyalizmi vurgularken bu yürüyüşün tarihsel önemine dikkat çekti.

Yürüyüş stadyuma 'Devrim' yazılması ve “Verşan Kök ODTÜ’ye rektör olamaz” sloganlarıyla son buldu.

ODTÜ öğrencilerinin bildirisi şöyle;

Merhaba Dostlar,
68 gençlik isyanının ve Stadyumdaki Devrim yazısının 50. Yıl dönümünde 26. kez geleneksel DEVRİM YÜRÜYÜŞÜ ’nü ODTÜ Öğrencileri kortejiyle gerçekleştirmek için bir aradayız.
Her türlü engelleme, baskı ve tehditlere rağmen gerçekleştirme iradesi koyduğumuz bu yürüyüş sadece ODTÜ için değil yapıldığı ilk günden bugüne tüm ülke için önemli anlamlar barındırıyor.
Bizim için gelenek yıllara; zamana meydan okumak, atanmışlara, zorbalara, sömürücülere, insanlık düşmanlarına karşı ayakta kalmak ve ilerlemek demek. Bu geleneğin 26 yıldır coşkuyla sürmesini sağlayansa bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çürümüş ve kokuşmuş her yanından tel tel dökülen bu sisteme karşı Marks’ın 200. Yaşında güncelliğini koruyan DEVRİM mücadelesinin kendisi ve bu topraklardaki köklü varlığıdır.
Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu koşullarda bu yürüyüşü, adımlarımızı ve sesimizi bu ülkede haksızlığa uğrayan ve sesi kısılmaya çalışılan ve bir TAMAM’la birleşerek baş eğmeyeceğini tekrar gösteren milyonlara ithaf ediyoruz.
68’den bugüne aradan geçen 50 yılda iki şey hiç değişmedi: Üniversitelerin ve gençliğin cesaret ve özveriyle toplumsal muhalefeti besleyen en canlı damarlardan biri olması ve bunun karşısında da hem sermayenin kendi geleceğini garantiye almak adına eğitimden, kültüre, bilime, sorgulayan düşünceye müdahaleleri hem de iktidarların toplumu yeniden inşasında üniversiteye gerçekleştirdikleri saldırılar.
Sermaye - iktidar ortaklığıyla yapılan bu saldırıların en yoğun olduğu dönemlerden birinden geçiyoruz; valilik bahar şenliklerini OHAL bahanesiyle yasaklamaya kalkıyor, rektörlükle sermaye de iş birliği içinde AKP döneminde vurgun yapan koç grubunu festival adıyla okula sokarak ODTÜ’yü reklam panosuna dönüştürmek istiyor. Tüm yıl boyunca eldeki imkanlarla üretici faaliyet gösteren ve üniversiteyi üniversite yapan öğrenci topluluklarının bütçeleri kesilirken, öğrenciye zinhar verilmeyen kültür kongre merkezi ve bilumum alan, kariyer zirveleri ve patronlara sonuna kadar açık. Peki sonuçta olan ne? Parası olanın düdüğüyle birlikte NE SERMAYENİN NE REKTÖRÜN ODTÜ BİZİMDİR! sloganlarıyla kapı dışarı edilmesi. Bu hep böyleydi bundan sonra da böyle olacak!
Bu, bizim için tablonun daha yakından görünen kısmı. Üniversite ve temsil ettiği değerler bugün AKP ve sermayenin kurmak istediği ülkeye öylesine ters ki gençliğin dayanışma ve bir arada ortaya koyduğu üretken zenginliği ortadan kaldırmak için 13 üniversiteyi bölerek 20 üniversitenin kurulmasını öngören bir rezil tasarı daha dün meclisten geçirildi. “Ben yaptım oldu” mantığıyla kukla meclisinden geçirilen bu tasarılar gençliği birleştirmekten başka bir işe yaramayacak! 
Boğaziçi Üniversitesi’nde de açık bir provokasyona karşı okullarını savunduğu için Erdoğan tarafından, 12 Eylül’cüleri de aşarak “Komünist Öğrencileri Okutmayacağız” diyerek hedef gösterilen ve 1 ayı aşkın süredir tutsak bulunan 13 arkadaşımız ve yoldaşımız da bu tablonun tamamlayıcısı.
Bugün devrim yürüyüşünü hem kendi okulumuzda artan baskılara, soruşturmalara hem de diğer üniversitelerde yaşanan saldırılara karşı gerçekleştiriyoruz elbette. Ve bugün buraya gelmesi engellenen yüzlerce dostumuzun olduğunu bilerek de bundan güç alıyoruz. Fakat üniversitenin taşıdığı değerler de özerkliği ve özgürlüğü de ancak bütün bir toplumun özgürleşmesiyle mümkün olabilir o nedenle bugün sadece kendimiz için değil aynı zamanda;
• Nefret cinayetlerinde katledilen ve yaşama şansı tanınmayan hem iktidar tarafından hem de okulumuzda rektörlük tarafından eylem ve etkinlikleri yasaklanarak baskı altına alınan LGBTİ’ler için
• Muhafazakarlaştırma ve kadın düşmanı politikaların sonucu olarak sadece geçen ay bile katledilen 30 kadın ve taciz tecavüze mahkûm edilerek, nafaka hakkı dahi elinden alınmak istenen kadınlar için
• Cemaat yurtlarında yangınlarda hayatını kaybeden, taciz ve istismarla hayatı ve geleceği karartılan çocuklar ve okula gitmesi, oyun oynaması gereken yaşlarda çalışmak zorunda bırakılan sayıları 2 milyonu bulan çocuk işçiler için
• AKP’nin ayakta kalmasının tek yolu olan kutuplaştırmayla birbirine düşürülen halklar ve en temel insani haklarından ve siyasi temsiliyetlerinden dahi mahrum bırakılan Kürt halkı için
• 16 yıllık iktidarın azgın sömürü çarklarında alınterinde boğulan 20 bin 500 emekçi ve aileleri ile kendini yakmaya kalkacak kadar çaresizliğe sürüklenen işçiler için
• OHAL ve KHK’larla ekmeği, hayatı çalınan muhalif kamu emekçileri ve ihraç edilen hocalarımız için de buradayız.
Biz 26 yıldır zalime, zorbaya, yalana, talana, sömürüye karşı hep ayaktaydık yine ayaktayız. Hem kendi geleceğimiz hem de bütün bir toplumun geleceği için ÖZGÜRLÜĞÜ kazanana ve onu EŞİTLİKLE taçlandırana dek mücadelemiz sürecek! Ve tarihte hiçbir zorbalık gerçeklerin ve haklılığını gerçeklerden alan fikirlerin gücüyle boy ölçüşemedi, ölçüşemeyecek.
Yaşasın devrim ve sosyalizm.
Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecek"