'NATO, Türkiye'yi gözden çıkarır mı?'

AKP her fırsatta NATO'ya bağlılığını vurgulamaya devam ederken, BBC Savunma ve Diplomasi Muhabiri Jonathan Marcus, 'NATO, Türkiye'yi gözden çıkarır mı?' sorusunu sorarak, 'Türkiye'nin Washington'la ve dolayısıyla Nato'yla olan şimdiki gerilimi hangi noktada olursa olsun, Rusya'yla kuracağı bağın aynı seviyede bir itibar sağlayacağını düşünmek güç…

AKP rahip Brunson ve yaptırım krizi sonrası ABD ile gerilim yaşarken, kriz boyunca NATO'ya olan bağlılığına vurgu yapmayı ihmal etmedi.

BBC Savunma ve Diplomasi Muhabiri Jonathan Marcus, yaşanan son gerilimleri değerlendirdiği yazısında, "Türkiye, Batı için ne kadar önemli?" diye sorarken, "Bazı ABD'li yorumcular işi daha ileri götürüp, Türkiye'yi ABD'nin stratejik ortağı olarak nitelemenin doğru olup olmadığını sorguluyor. Türkiye, Nato'nun önemli bir üyesi. Askeri üsleri de ABD'nin Orta Doğu'da devam eden hava operasyonları için kritik. Rusya'nın yeniden yükselişe geçmesi sonucu Karadeniz Bölgesi'nin stratejik önemi artarken Türkiye, Nato'nun doğu kanadında dev bir toprak şeridi oluşturuyor. Türkiye, AB için de Doğu'daki en önemli komşu devletlerden biri" ifadelerini kullandı.

ABD ile yaşanan rahip Brunson krizine değinen Marcus, "Peki durum ne kadar kötüye gidebilir? Türkiye'nin Nato üyeliği tehlikeye girer mi?" diye sorarken, şöyle devam etti:

Aslında Nato'nun herhangi bir üyeyi azledecek türden bir mekanizması yok. Bu durumda çıkmak isterse, seçimi Ankara'nın yapması gerekecek.

Soğuk Savaş sırasında Türkiye dev askeri gücüyle Nato'nun doğu kanadının hep destek noktası oldu. Daha yakın tarihte de Afganistan'a yönelik operasyonlarda büyük katkı sağladı.

Ancak pek çok kez Türkiye'nin sorunlu bir ortağa dönüştüğü de oldu. Ege'deki tarihi düşmanı Yunanistan'la yaşadığı tartışmalar gerilimlere yol açsa da, genelde ikisinin de Nato üyesi olması sayesinde bu gerginlikler sınırlı kaldı. 

Türkiye bazı dönemlerde de ortaklarının kendisini değerli bir müttefik olarak görmediğini hissetti. Zira 1990-1991 yılları arasındaki Çöl Fırtınası Harekâtı olarak da bilinen Körfez Savaşı sırasında Ankara Saddam Hüseyin rejiminin olası bir misilleme saldırısına karşı destek istemiş, ortakları ise yalnızca ikinci hat savaş uçağı göndermişti. 

Buna rağmen Türkiye Suriye'deki iç savaşın ilk yıllarında Esad hükümetine bağlı güçler tarafından hedef alınacağı endişesiyle Nato'dan yeniden yardım istedi ve bu defa müttefikleri, sınıra füze savunma sistemi gönderdi. 

Suriye Savaşı, Türkiye'nin pozisyonunun nasıl değiştiğinin bir göstergesi oldu. Türkiye bölgenin en büyük oyuncularından biri olurken, bazen Esad rejimini devirme arzusuyla sahadaki İslamcı gruplara destek olduğu da oldu.

Şimdi bu politika parçalanmışken Türkiye Moskova'yla daha yakın çalışarak çıkarlarını gözetmeye çabalıyor.

Ankara'nın ABD'den 100 adet F-35 almayı beklerken Rusya'dan savunma sistemi satın alma kararı, da Türkiye'nin ortaklarıyla ilişkilerindeki olağandışı yaklaşımına işaret ediyordu.

Öte yandan Türkiye'nin Washington'la ve dolayısıyla Nato'yla olan şimdiki gerilimi hangi noktada olursa olsun, Rusya'yla kuracağı bağın aynı seviyede bir itibar sağlayacağını düşünmek güç. Özellikle de güvenliğine ilişkin vereceği güvenceleri ve teknik uzmanlığını göz önünde tutarsak.

***

Kısa vadede Washington'la ipler gerilirken AB-Türkiye ilişkileri gelişebilir.

Washington bu çok kutuplu dünyada eski bölgesel saygınlığını belki yitirecek ve AB de geçici olarak bu sorunlardan kendisine fırsat çıkaracak. 

Ancak uzun vadede, elindeki kartlar ne kadar güçlü olursa olsun Türkiye'nin gittiği yön, Batı'dan ve Avrupa değerleri ile liberal demokrasiden uzak. Bu da nihayetinde ABD ile ilişkilerini belirleyecektir.