Mustafa Kemal Erdemol yazdı: Lümpen misilleme

Protestonun sadece solun yöntemi olduğunu kabul etmeliyiz. Sol protesto eder, ırkçı sağ “misilleme” yapar. Fark büyük. İkincisinde intikam duygusu hakimdir herşeyden önce. Bu yüzden de bir “Doğu Türkistanlı Türk'e, bir Çinli” noktasına kadar gider misillemenin boyutları.

Mustafa K. Erdemol

“Onaylamama” anlamına gelen protesto sözcüğü ilk olarak 1751 yılında kayda geçmiş de olsa “modern zamanlar”ın kavramı sayılır. Barışçı bir itiraz yöntemidir aslında. Özellikle son yıllarda hem küreselleşme karşıtları hem de çeşitli ülkelerdeki muhalif gruplar zaman zaman şiddete de başvursalar protesto pasif direnişin/itirazın sınırları içerisindedir. Fazlası yok. Özellikle ABD’nin Vietnam işgaline karşı yükselen tepkiler nedeniyle kullanıma yaygın olarak girmiş bir sözcüğe dönüştü. O gün bugündür protestonun ne anlama geldiğini biliriz.

Ama MHP’lilerin bilmediğini Çin’e kızıp sokaklara döküldüklerinde bir kez daha öğrenmiş olduk. Protesto edilene yönelik tepkilerini sergilemeyle yetinmeyip, “çekik gözlüyse Çinlidir” diyerek Koreli ya da Uygur Türkü kim varsa saldırdılar, biliyorsunuz.

“Çekik göz”ün MHP'liler için bir “aidiyet” işareti olduğu anlaşılıyor. Yıllarca dünyadaki tüm Türkleri bir araya getirme hayalleri kuran Turancı ülkücülerin “çekik gözlü” bir dolu Türk'ün varlığından haberlerinin olmadığı da ortaya çıktı haliyle.

Amerikan ırkçısı için de “aidiyet” ölçüsü sarıktı. 11 Eylül saldırılarının ertesi günü fanatik bir Amerikalı, müslümanlarla uzaktan yakından ilgisi olmayan sarıklı bir Sih'i, “sarıklıysa müslümandır” diyerek katletmişti. Irkçıların, faşistlerin “şaşkın” olmada “enternasyonal” bir tarafları var. Amerikalısı, Türkiyelisi fark etmiyor.

Ancak “bizim” ırkçı/gericimizin hedefi yanlış tutturmada bir hayli sabıkası olduğundan haberdarız. Bunların en bilineni Rumi takvime göre 31 Mart 1325'de gerçekleştiği için 31 Mart ayaklanması olarak adlandırılan 13 Nisan 1909'daki gerici kalkışmada dincilerin yanlışlıkla Lazkiye Milletvekili Mehmet Aslan'ı, dönemin önde gelen gazetecilerinden Hüseyin Cahit sanarak linç etmeleridir.

Protesto ahlakından/kültüründen bir nebze haberdar olsalardı, bu “barışçıl” pasif itiraz yönteminin ruhuna uygun davranmış olurlardı MHP'liler. Hedefin doğru tutturulması, anlatacak bir şeyleri olanlar için en önemli iştir. Küreselleşme karşıtlarının protestolarındaki “hedef”lendirmeden öğrenecekleri çok şey var aslında. Küreselleşme karşıtı protestolarda görülen “şiddet” olan bitenin sorumlusu kabul edilen düzenin binalarına, kurumlarına, küreselleşmenin simgesi firmalara yönelik tahrip edici bir “şiddet”tir. Herhangi bir bireye topluca saldırmak bu “şiddet”in içinde yoktur. Bir protestoda asıl sorumluya tepki gösterilirken, “dolaylı sorumlulara” yönelinmesi de doğaldır elbette. Ama bu, ABD'nin her yaptığından, memlekette görülen her ABD'liyi sorumlu tutarak saldırmak anlamına gelmiyor. 68'in bağımsızlık yanlısı devrimci gençleri, o zaman da ABD'li turistlerin cirit attığı İstanbul'da, ABD savaş mekanizmasının en önemlilerinden biri olan 6. Filo'nun askerlerine yöneltmişti tepkilerini. ABD emperyalizmini temsil eden sokaktaki ABD'li turist değil, bu temsilci, hem siyasi hem de askeri olarak 6. Filo idi. Bir ODTÜ ziyaretinde dönemin ABD Büyükelçisi Robert Komer'in arabasının yakılması da “hedef” olarak çok çok doğruydu.

O zaman ahlakını/kültürünü özümseyebildiklerinden ötürü protestonun sadece solun yöntemi olduğunu kabul etmeliyiz. Sol protesto eder, ırkçı sağ “misilleme” yapar. Fark büyük. İkincisinde intikam duygusu hakimdir herşeyden önce. Bu yüzden de bir “Doğu Türkistanlı Türk'e, bir Çinli” noktasına kadar gider misillemenin boyutları. İntikam, suyu, beyinsizlik/izansızlık olan bir zararlı bitkidir. Saksı da ırkçı/sağcı bünye, haliyle.

MHP'lilerin sürekli yanlış kişilere saldırdıkları “missilleme” eylemlerinde Uygur Türklerinin “çektikler acıların” bedelini ödetme tutumu yatıyor öncelikle. İstanbul'un göbeğinde, diyelimki hedefi tutturup bulabildikleri Çinli'ye vurduklarında kurbanın atacağı çığlığın Pekin'de yankılanacağını düşünme şaşkınlığı bu bir yanıyla. Doğu Türkistanlı'nın çektiği “acıyı” Çinli turiste de yaşatmak olarak anlıyorlar “acılarda eşitlenmeyi”. Yani ırkçının/sağcının empatisi de bir tuhaf.

Protesto “ben” ya da “biz”i dışarıda bırakarak, sadece değerlerin öne çıktığı bir itiraz yöntemi. Eşitlik, özgürlük yanlısı olmak cins, din ayrımına karşıtlık, hayvan haklarını savunmak, çevreyi sevmek gibi değerler toplamına sahip olanların hakkıdır protesto. Yani, Suriyeli mültecilere Gaziantep'te bozkurt işaretleriyle saldıran ırkçı/sağcı cenahın, Çin'de “zulüm görenler” için sokağa çıkmaları büyük iki yüzlülük. Kars'ta bir Ermeni sanatçının vereceği konseri “sokakta Ermeni avına mı çıkalım” diyerek tehditle durdurmaya çalışan ırkçı/sağcıların “protesto” için gerekli olan “etik”e sahip olmadıklarını söylemeye gerek yok.

Sen git Çin'li diye Koreliye, Doğu Türkistanlıya saldır. Bir zamanlar bunlar herkesi “Türk” kabul ederlerdi. Ne oldu ona?

Ne zamandan beri herkes “Çin'li” oldu.