Alman spor ve siyaset dünyası Mesut Özil'in Alman Milli Takımı'ndan istifa ettiğini açıklaması ile çalkanıyor. 92 kez Alman milli formasını giyinmiş, Arsenal'dan aldığı transfer ücreti ile bütün zamanların en pahalı Alman futbolcusu unvanına ulaşmış Mesut Özil, 13 Mayıs 2018'de Erdoğan ile birlikte aynı kare içinde yer alması ile eleştiri konusu haline gelmişti.
Ancak bu eleştiri Erdoğan ile resim çektirmesinden ziyade, Alman Milli Takımı'nın Rusya'da gerçekleştirilen dünya kupasında son 70 yılın en büyük hezimetini yaşaması sonrasında daha bir ivme kazandı. Alman Futbol Federasyonu Başkanı Reinhard Grindel'in Meksika ve Güney Kore maçlarında Alman milli takımının nal toplamasının sorumlusu olarak faturayı Özil'e çıkartması ile giderek alevlendi.
Eski milli kaptan ve ülkenin en etkili futbol yorumcusu Lothar Matthäus, Alman ana akım medyasında ''Erdoğan gibi otokrat'' olarak diye nitelenen Putin ile aynı kareye girdiğinde hemen hiç bir eleştiriye maruz kalmadı. Belli ki ortam belirsiz, Putin Avrupa Birliği ile işbirliğini sürdürecek mi, yoksa son mu verecek, buna bakmadan fazla yüklenilmesi uygun olmazdı. Ölçü kaçırılmadı velhasıl.
Alman Milli Takımı'nın teknik direktörü Joachim Löw'e dönük dişe dokunur bir eleştiri yapılmazken, Özil'in ''çok kötü oynaması'' ziyadesiyle gündeme getirildi. Almanya İçin Seçenek (AfD) adlı faşist partinin milli takımın başarısızlığında Mesut Özil'e özel olarak yüklenmesi, ülkenin cinsiyetçi yayıncılığıyla tanınan bulvar gazetesi Bild'in Özil'i hedef tahtasına koyması da sorunun büyümesinde muazzam etkili oldu.
'FAŞİZM VİRÜSÜNE KARŞI EN GÜZEL GOL'
Birkaç saat önce Twitter hasabından açıklama yapan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül tartışmaya katılarak şu ifade de bulundu:''Alman Milli Takımı'ndan ayrılarak faşizm virüsüne karşı en güzel golü atan Mesut Özil'i tebrik ediyorum.''
Bakan Abdülhamit Gül, kendi kalesine gol atıldığının ayrımında değil. Mesut'un attığı iddia edilen o gol, virüs olduğu kabul edilen faşizmin asıl taşıyıcısı unsuru AKP ve Alman eşdeğerlerine atılmıştır. AKP'nin adaletten yoksun Adalet Bakanı'nın bunu bilmesinde yarar var. 5 Şubat 2009'da Türkiye Milli Takımı'nın milli formayı giyme teklifini reddeden naif Mesut, ''kendimi Alman gibi hissediyorum'' dediğinde Abdülhamit Gül gibilerinden okkalı küfürler yemişti.
8 Ekim 2010'da Türkiye'yi üç sıfır mağlup eden Alman milli takımının orta saha oyuncusu Mesut, yetmiş dokuzuncu dakikada Türkiye kalesinin ağlarına gol kaydettiğinde de Gül gibilerinden olmadık hakaretler işitmişti.
Abdülhamit Gül gibiler gırla. Her yerde diz boyu. İstemediğiniz kadar. Almanya'da da bunlardan geçilmiyor. Bavyera Futbol Klübünün sosis milyoneri, vergi kaçakçılığından hüküm giymiş Başkanı Uli Hoeness, ''Özil, zaten yıllardır berbat bir futbol oynuyordu. Bu hayalet iyi oldu da gitti'' diye açıklama yapmakta gecikmedi.
Faşist AfD'nin Eş Genel Başkanı Alice Weidel liberal uyum projelerinin iflasın üzerine elini ovuşturarak, fırsatı kaçırmadı: ''Özil, uyumun başarısız olduğunun en tipik örneğidir'' diye Twittir hesabından nefret kustu.
AfD'ye rahmet okutacak faşistlikte 'yayıncılığı' ile tanınan yandaş 'gazete' Sabah Avrupa, diğer cepheden atışa başladı: ''Helal olsun sana Mesut!''
Bunlar böyle: Alman Milli Takımı'nı tercih eden Mesut'a ''haram olsun Mesut!''; naifliği, kullanışlılığı paçalarından dökülen, gelen baskılara dayanamayıp istifa eden Mesut söz konusu olunca da, ''helal olsun Mesut!''
AfD'nin şefi Alice Weidel ile AKP'nin bakanı Abdülhamit Gül aynı kumaştandır. Eski bir reklam spotunda tekrar edildiği üzere: Yok aslında birbirinizden farkınız, ama siz Osmanlı Bankası'sınız!