KP'li Hukukçular: Asıl suçlu belli, Taksim yasaklanamaz!

AKP'nin baskı ve tehditleriyle Taksim başta olmak üzere meydanlarda boyun eğdiremediği 1 Mayıs direnişçileri, şimdi mücadeleye adliye koridorlarında devam ediyor. 3'ü diktatörün Taksim yasağını delen KP üyesi olmak üzere 19 kişinin tutuklanmasına karar verildi. Biz de Komünist Partili hukukçulara 1 Mayıs'ta yaşanan hukuk rezaletini sorduk.

Serdar Nâzım Yüce

İstanbul bu 1 Mayıs'ta bir kez daha AKP'nin faşizm provasına sahne oldu. 450'den fazla eylemcinin gözaltına alındığı belirtiliyor. Bununla yetinmeyen AKP, Taksim yasağını delen Komünist Parti üyeleri başta olmak üzere, kendisine boyun eğmeyeceğini ilan eden 1 Mayıs eylemcilerden hukuk yoluyla intikam almaya çalışıyor. Gözaltına alınan eylemcilerden, 3'ü KP üyesi olmak üzere 19'u tutuklandı. 1 Mayıs ve sonraki süreç boyunca Emniyet'te ve Çağlayan Adliyesi'nde yaşananları Komünist Partili hukukçulara sorduk. Avukat Elif Zelal Şeker ve Ozan Gülhan, Taksim yasağının gayrimeşru olduğunu, aynı hukuksuzluğun adliyede hâla devam ettiğini belirti.

Avukat Ozan Gülhan, 1 Mayıs günü sokakta yaşanan hak ihlallerinden başlayarak, "1 Mayıs günü, avukatlar olarak gözaltılara ilişkin görüşebilecek bir makam aradığımızda bizlere savcının bu konuda herhangi bir talimatının bulunmadığı, gözaltı işlemlerinin İç Güvenlik Paketi ile getirilen yetkilere dayanılarak İstanbul Valiliği tarafından yaptırıldığı söylendi. Durumun böyle olmadığı, gözaltı işlemlerinin idari değil, yargı yetkisi dâhilinde savcı tarafından yaptırıldığı ancak bir sonraki gün bazı belgeler incelenebildiğinde ortaya çıktı" dedi. "İç Güvenlik Paketi her ne kadar ağırlaştırılmış cezalar haricinde bu 1 Mayıs’ta uygulanmamış olsa da, kolluk kuvvetleri, savcılar ve hâkimlerin paketi bir psikolojik üstünlük aracı olarak kullandığı görülüyor" ifadelerini kullanan Gülhan, "kolluk kuvvetleri avukatları Emniyet Müdürlüğü'ne, savcılar odalarının koridorlarına, hâkimler ise duruşma salonlarına almıyorlar. Bu uygulamaları şikâyet etmek bir yana, konuşacak bir muhatap bile bulamıyorsunuz. Savunma hakkının 12 Eylül dâhil hiçbir dönemde bu ölçüde kısıtlandığı görülmemişti" diye konuştu.

TAKSİM YASAĞI KABUL EDİLEMEZ
Anayasa’nın 34. maddesinin açık olduğunu belirten Ozan Gülhan, “bu maddede, 'herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir' diye yazıyor. Dolayısıyla hükümetin ya da mülki amirlerin toplantı ve gösteri yürüyüşleri için bazı alanları kapatması hukuka aykırıdır. Taksim’in 1 Mayıs’a kapatılması öncelikle esaslı bir anayasal hak ihlalidir" dedi. Diğer yandan, 2008 yılı 1 Mayıs’ı için sendikalar tarafından AİHM’ne (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) yapılan başvuru sonucunda Mahkeme tarafından 27 Kasım 2012 tarihinde verilen kararı hatırlatan Gülhan, O kararda 2010 yılından itibaren Türkiye’de işçi bayramının ulusal bayram olarak kutlandığı, bu tarihten itibaren Taksim Meydanı’nda kutlamalar yapılmasına izin verildiği, Taksim Meydanı’nın 1977 yılında yaşanan trajik olayın sembolü haline geldiği, bu sebeple anma amacıyla işçi bayramı kutlamalarının burada yapılmasının makul olduğu, bunun engellenmesinin AİHS’nin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) 11. maddesinde yer alan barışçıl toplantı hakkını açıkça ihlal ettiğini belirtilmiştir. Anayasa’nın 90. maddesi gereğince gerek AİHS gerekse de AİHM kararları iç hukukta bağlayıcıdır. Kısaca, bahse konu yasak bu mahkemelerin kararlarına da aykırılık teşkil ediyor" dedi.

KP'LİLERİN TUTUKLANMASINA İTİRAZ
Hukukta Sol Tavır Derneği üyesi olan 4 avukat, dün, tutuklanan KP üyeleri Deniz Sinan Tunaboylu, Bahtiyar Şahin ve Ali Adıgüzel'in tutukluluğuna itiraz etti. Tutuklama kararına ilişkin gerekçeleri sorduğumuz avukatlardan Ozan Gülhan, "KP üyeleri 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nın 32/1 (kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşlerine katılıp da, ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar etme) ve TCK’nın 265/1 – 3 (toplu olarak görevi yaptırmamak için direnme) maddelerinin ihlal edildiği gerekçesiyle gözaltına alındılar. Daha sonra aynı maddelerle tutuklamaya sevk edildiler. Üyelerden üçü, görevli memurlara sopa ve tekme ile saldırdıklarına ilişkin şiddet içeren görüntüler bulunduğu, bunların somut delil oluşturduğu, kaçma ve delil karartma ihtimalinin var olduğu gerekçeleriyle tutuklandılar. Diğerleri ise adli kontrol ile serbest bırakıldılar" dedi. 


Adliye önünde açıklama yapmak isteyen avukatlara polis engel oluyor

Tutuklamaya itiraz belgesinde imzası bulunan avukatlardan Elif Zelal Şeker ise, "müvekkiller gözaltına alındığı andan itibaren tüm işlemler hukuka aykırı olarak yürütülmüştür. Müvekkillerin eylem esnasında polise mukavemet suçunu işlediklerine dair kamera görüntüleri olduğu iddia edilmiş ancak, ne emniyet aşamasında ne de sonrasında bu görüntüler izlemek üzere tarafımıza verilmedi" dedi. Sadece birkaç fotoğraf gösterilerek, bu fotoğraflar üzerinden savunma yapmalarının istendiğini belirten Şeker, "savcı ifade almaksızın Taksim'de gözaltına alınan herkesi tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk etti. Hiçbir yasal kısıt olmamasına rağmen hakimin talimatıyla sorguda avukat sınırlaması getirildi, sadece beş avukat duruşmaya girebildik. 19 müvekkilimiz hakkında Görevli Memura Mukavemet ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet suçlarından tutuklama talep edilmişti,  3 müvekkilimizin görevli memura mukavemet suçundan tutuklanmalarına karar verildi" dedi. Tutuklanma gerekçesinin "kaçma ve delil karartma" şüphesi olduğunu belirten Avukat Şeker, "CMK gereği tutuklama kararı verilebilmesi için işlendiği iddia edilen suç için istenen cezanın belli bir ağırlıkta olması, kişinin bu suçu işlediğine dair kuvvetli şüphe olması, kaçma ve delilleri karartma şüphesi olması gerekmektedir. Ancak müvekkiller açısından bu kriterlerin hiçbiri değerlendirilmemiştir. Ortada suç teşkil etmediği defalarca mahkeme kararları ve AİHM tarafından karar altına alınmış dünya çapında meşruiyet kazanmış bir eylem bulunmaktadır" diye konuştu. 

'EYLEMİMİZ MEŞRUDUR!'
"Eylem anına ilişkin tüm görüntüler basında günlerce gösterilmiştir ve bundan başka delil bulunmamaktadır" diyen Elif Zelal Şeker, "tüm müvekkiller sabit iş ve ikametgah sahibidir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde verilmiş olan kararın hukuki değil siyasi bir karar olduğu açıktır. Böylesi meşru bir eylem için verilmiş olan tutuklama kararı skandal niteliğinde olup derhal bu hatadan dönülmeli ve müvekkillerimizin serbest bırakılmasına karar verilmelidir" ifadelerini kullandı.

Gözaltına alınanlara bu süre zarfında birçok hukuksuzluk yapıldığını belirten Ozan Gülhan, "hukuksuzluklar gözaltına alınma sürecindeki ters kelepçe uygulaması ve darpla başladı. Bunlar gözaltı sürecinde toplu ve çok yoğun olmasa da devam etti. Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne getirilenler 9-10 saat boyunca polis otobüslerinde bekletildi, nezarethaneye alınmadı. Avukatları ile görüşmelerine izin verilmedi. Hem Vatan hem de Gayrettepe’de avukatlar bir süre dış kapıdan bile içeriye alınmadı" dedi. Benzer uygulamaların adliyede de devam ettiğini belirten Gülhan, "gözaltı süreleri tüm işlemlerin tamamlanmasına rağmen haksız bir şekilde uzatıldı. Bu konuda görüşme talep eden avukatların istekleri soruşturma savcısı tarafından reddedildi. Hatta savcı odasına giden koridora barikat kurdurdu ve itiraz dilekçelerini almadı. Aynı muamele KP üyelerinin tutuklamaya sevk edildiğinde de devam etti. Sulh Ceza Hâkimi, dosya için gizlilik kararı vererek avukatların dosyayı incelemesini engelledi. Savunmalar dosya içindeki belge ve deliller incelemeden yapılmak zorunda kalındı. CMK’da herhangi bir müdafi sınırlaması olmamasına rağmen 29 partili için sadece 5 avukatın savunma yapmasına izin verildi. Yani her altı kişiye bir avukat" ifadelerini kullandı.

'ASIL SUÇLU TAKSİM'İ KAPATANDIR'
Asıl suçlunun Taksim Meydanı’nın kapatılması talimatını verenler olduğunu söyleyen Gülhan, "yukarıdan aşağıya zincirleme bir sorumluluk ağı var. Cumhurbaşkanı, başbakan, vali, savcı, hâkim, kolluk amiri, polis memurları… Hepsi üstten gelen talimatları uyguladığını söyleyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Yasama, yürütme ve yargının tek elde toplandığı açık bir faşizm rejimini yaşıyoruz" dedi.