Komünist Parti MK Üyesi Kuzulugil: Boş hayallerin yıkılması hayırlıdır!

Komünist Parti Merkez Komite Üyesi Kuzulugil, Kadıköy Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'nde düzenlenen söyleşide Komünist Parti'nin seçim değerlendirmesini paylaştı.

Haber Merkezi

Kadıköy Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde (NHKM) düzenlenen söyleşide Komünist Parti Merkez Komite Üyesi Mehmet Kuzulugil, Partinin seçim sonuçlarını aktardı. Bugün saat 19.00’da başlayan “Partinin Gör Dediği: Seçimden Sonra Ne Değişti?” sloganıyla düzenlenen söyleşide konuşan Merkez Komite Üyesi Kuzulugil, “Bu seçimin sonuçları hayırlıdır” dedi.

Kültür merkezindeki Ruhi Su Salonu'nda düzenlenen söyleşiye katılım oldukça yoğundu. Kuzulugil'in konuşması NHKM'nin bahçesine de, projektörlerle canlı olarak yansıtıldı. Toplantıyı, salonda ve NHKM bahçesinde 500'den fazla yurttaş izledi. Toplantı sonrasında parti dostları için İstanbul'daki örgütlenme sorumluları tanıtıldı, partiye başvurular alındı. 

'YA ÇÖKÜNTÜ YA GERÇEK BİR HESAPLAŞMA'
"Seçimlerin ardından değerlendirme yapmak, bir de bu çerçevede kendi yol haritamızı paylaşmak için böyle bir toplantıyı düzenledik" diyerek söze başlayan Kuzulugil, "Bir açıdan bakarsanız, 'hiçbir şey değişmedi' diyebileceğiniz bir tablo ortaya çıktı. Bir açıdan da çok şeyin değiştiğini söyleyebilirsiniz. 1 Kasım'ın öncesi ve sonrası arasında önemli değişiklikler var ama başından beri söylediğimiz bir şey de var. 'Halk seçimlerle kazanmaz, seçimlerle de kaybetmez' demek aynı zamanda seçim sonuçlarının kendisinin bir aktör olarak Türkiye siyasetinde ve toplumsal yapısında bir dönüşüme neden olması, bizim yaklaşımımızda olmayan bir şey" diye konuştu.

Kuzulugil sözlerine şöyle devam etti:

Biz daha çok seçimlerin, bir politikalar dizisinin hayata geçirmek üzere egemen sınıflar tarafından kurgulanan bir sürecin son noktası olduğunu hep söyledik. Bu açıdan bakıldığında da sonuçların kendisinin "Eyvah, çok gericileşti bu ülke, çok geriledik" ya da tersinden "İşte Türkiye bu gerici karanlıktan kurtuldu" noktasının seçim sonuçlarıyla gelmeyeceğini hep söyledik. Bu anlamda da, Türkiye'de, toplumsal yapıda, siyasal mevzilenmede bir takım şeylerin köklü bir şekilde değiştiği gibi bir fikre sahip olmamak gerekiyor. "İşte faşizm şimdi geldi" diye bakmanın hem halk sınıfları açısından hem de egemen sınıfın kendi kararları ve mevzilenmesi açısından özel bir anlamı yok diye düşünüyorum. Tersinden de, yine bu seçim sonuçlarına dayanarak, AKP'nin, Erdoğan'ın bambaşka şeyleri rahat rahat yapabileceğini düşünmek için de bir nedne yok diye düşünüyorum.

Daha da somutlayayım... Haziran günlerini izleyen dönemde, çok önemli bir nokta olarak sunulan yerel seçimlere de büyük beklentilerle gidilmişti. 2014 yerel seçimlerinin, AKP'nin ve Erdoğan'ın geriletilmesi açısından çok kritik bir evre olduğu söylenmişti. Bunla birlikte yaratılan büyük beklentiler vardı. Devreye kaynağı tam olarak anlaşılamayan Fuat Avni faktörleri, 17-25 Aralık operasyonları girdi. Ama onların sonucunda varılan seçimlerden, aslında Haziran'da oluşan nabzı soğutan, gömen, yutan bir sonuç çıktı. 2 ay sonra, Soma'da yaşanan katliamdan sonra, Türkiye toplumu bir kez daha ayağa kalktı ve o tabloda anlaşılan şey, egemen sınıfların ve emperyalizmin Türkiye için kabullendiği yönetim şeklinin bu ülkede o kadar mutlak ve önü alınamaz olmadığıydı.

Şimdi bu açıdan bakılıyorsa, "çok şey değişmedi" tespiti haklı. Ama çok şeyin değişti nokta ne? Birincisi egemen sınıf içindeki didişme ve kararsızlık dönemi belli ki bu seçim sonuçlarıyla bşirlikte sonlanmış oldu. İkincisiyse, Haziran kitlesine dönük yaratılan sahte umutlar da, boş hayaller de -ve onları aslında sisteme bağlayan şeyler bunlar- ortadan kaybolmuş oldu. Bu bir çöküntü dalgası da olabilir ya da daha gerçek, sistemle hesaplaşan arayışlara girmek olabilir. Türkiye'nin dinamiklerine baktığımızda ikinci için çok neden var ama burjuva siyasetinin Türkiye toplumunun ayarlarıyla oynama şekline baktığımızda birincisi de hemen yanıbaşımızda duruyor. Ancak boş hayallerin yıkılması hayırlıdır.

'DÜZEN SİYASETİNE İLGİ KOPARTILMALI'
Merkez Komite Üyesi Kuzulugil, "Artık burada yapmamız gereken şey, bir süredir Türkiye toplumunun kendisini çok meşgul ettiği, düzen siyasetinin iç dengelerini, oradaki gelişmeleri analiz etmek falan değil. Tersine daha kolay bir şey yapmak ve 'Türkiye'de eşitliği ve özgürlüğü arayan insanların artık düzen siyasetiyle ilgisini koparmasını sağlamak gerekir' dediğimiz bir noktadayız" dedi. 

'BİR SONA GELDİK...'
"AKP 2002 yılında sosyal demokrasinin, milliyetçiliğin, egleneksel sağ yapının yönetmekte zorlandığı bir ülkeyi, islam, dinsel örgütlenme faktörlerini daha fazla işin içine katarak yönetmek üzere gelmişti. Kendisinden önceki sağ iktidarların yapmaya cesaret edemediği şeyleri yaparak gelmişlerdi. Bunlarla birlikte AKP, yönetme açısından sıkıntı yaratan sorunları bizzat yaratmaya başlayınca sistem eliyle sorgulanabilir hale gelmişti. Ve bütün bunlara halk muhalefeti eklemlenmişti" diyen Mehmet Kuzulugil, "Biz bu noktada bir sona geldik. Bu noktada artık AKP'yle, onun temsil ettiği şeylerle ilgili kavgası olanlar, ona sistemin kendi kanalları içinden çareler arama şansına sahip değiller. Bu artık anlaşılmış durumda" ifadelerini kullandı.

Konuşmasına, "Bu Kasım seçimlerinin ardından anlaşılmış bir şey değil. Bu Kasım seçimlerinden sonra artık herkes tarafından anlaşılan bir şey" diye devam eden Kuzulugil, "Ama belli ki Komünist Parti'ye, katlanarak oy veren insanlar bunu daha önceden anlamış durumdalar. Bizim için önemli olan şey bu. Bizim için önemli olan, Türkiye'de düzen bir tarafta, ondan muzdarip olanların daha kötüsü olmasın diye oy verdikleri bir hükümet partisi ve onun dışında hükümet partisini çok sistem içi araçlarla terbiye etmek, düzeltmek için harekete geçmiş bir düzen muhalefeti. Bu tablo gerçekten düzenle davası olan, düzenle kavgası olan insanlar için hiçbir şey ifade etmiyor. Bu bizim için bir olanaktır" dedi.

'SEÇİM SONUÇLARI HAYIRLI OLMUŞTUR'
Kuzulugil'in konuşmasından bazı noktalarsa şöyle:

Bir iki kayıtla birlikte, bu seçim sonuçları, son tahlilde, bu ülke emekçileri için hayırlı sonuçlardır. İki kayıt... Birincisi, AKP'nin kendini hiç olmadığı kadar muktedir hissederek atacağı adımların artık sınırı vardır. Bir iki adım attıktan sonra bunu hep beraber görürüz. Karşılaştıkları halk tepkisini göze alamayacaklar. Attıklarında da bu tepkiyle karşılaşacaklar. Bu tepkiler, 1 Kasım'ın sonuçları nedeniyle halkta yaşanacak kısa süreli bocalamalardan sonra tekrar örgütlenebilir tepkiler halini alacak, birinci kayıt bu. Bu olmasaydı biz de herkesle birlikte paniğe kapılabilirdik. Ama ben böyle düşünmüyorum. Polis gazeteciye demiş ki, 'Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.' Hayır, bundan sonra bazı şeyler eskisi gibi olacak. Polis bundan sonra copunu bir sallayacak, iki sallayacak. Ondan sonra sopayı o yiyecek. Yani Türkiye toplumunu, muhalif dinamiklerini sandıktan tavşan çıkacağına ikna etmişlerdi. Bu şekilde de sandığa götürebildiler. Ama bu, Türkiye toplumunun, Kılıçdaroğlu, Demirtaş gibi sonuca saygı duyup, "şimdi istediklerini yapsınlar" diyeceği anlamına gelmiyor. Bu yüzden 'Bu seçim sonuçları hayırlı olmuştur' demekte bir sakınca yok. Böylesi netleşen bir tabloda, iş başa düşer, iş halka düşer, iş bize, bizim örgütlenmemize düşer. Yani Twitter başında Fuat Avni devrimi bekleyen bir halk mı daha iyidir, yoksa 'Fuat Avni'nin de canı cehenneme' diyen bir halk mı daha iyidir?