Hüseyin Aygün soL'a konuştu: Yeni bir mücadele dönemi başlatıyoruz

Gericiliklikle mücadele başlığında bir çağrı da eski Dersim milletvekili Hüseyin Aygün'den geldi. soL'a konuşan Aygün "Enver Aysever ve benim de içinde bulunduğum arkadaşlar, laikliğin önem ve değerine dair toplumda oluşan hassasiyeti gözeterek yeni bir mücadele dönemi başlatmaktan yanayız." dedi.

Gazeteci Enver Aysever Salı günü soL'da yayınlanan röportajında bir çağrı metni üzerinde çalıştıklarını belirterek "Aydınlanma mücadelesi için yola koyulacağız" demişti. Aysever'in bu çağrısı toplumun çeşitlik kesimlerinde heyecan uyandırırken, bu açıklamaya bir destek de eski Dersim milletvekili Hüseyin Aygün'den geldi. 

Aygün soL'a yaptığı açıklamalarda "Dinci terör ve canlı bomba varsa, toplum, dinciliğin defedilmesi ve dinciliğe karşı bir iktidar kurulması için arayışa da girecektir." dedi ve şöyle devam etti "Enver Aysever ve benim de içinde bulunduğum arkadaşlar, laikliğin önem ve değerine dair toplumda oluşan hassasiyeti gözeterek yeni bir mücadele dönemi başlatmaktan yanayız." 

İşte Aygün'ün sorularımıza verdiği yanıtlar:

Türkiye solcusu gericilikle mücadeleden neden kaçındı sizce? Bunun nedenleri ne?

Laiklik, Türkiye modern Cumhuriyeti kurulduktan sonra başlıca iki kesimden itiraza uğradı. İslamcılar ve Kürt siyasal hareketi. Birinciler, doğduğu günden beri Cumhuriyet'e karşıydılar. Devlet, toplum ve günlük yaşamın gökten geldiğini ileri sürdükleri kurallara dayandırılması gerektiği görüşündeydiler. Oysa bu düpedüz Halife ve Padişah'ın kurallarıydı, yönetim bile aile saltanatından ibaretti (Bugün de aynı mantık; Tayyip Erdoğan ve yakınlarının saltanatı söz konusu). Kürt siyasal hareketleri ise Kürt toplumunun dinsel duygularının yoğun olması sebebiyle her zaman laikliğe soğuk durdular (Bugüne bakın: Altan Tan ve Hüda Kaya HDP'nin en güzide vekilleridir). Sol, devletin özellikle MGK'nın görünüşte sahiplendiği bir kavram olduğu için laikliğe sahip çıkmamış olabilir. Öte yandan tıpkı Kürt hareketi gibi "tabana" şirin görünme kaygısı da buna yol açan sebeplerden biridir (Üniversitede türbanı "kadın özgürlüğü" gören "sol" kampanyaları hatırlayalım, türban şimdi ilköğretimde). Cumhuriyet ve laikliği Türkiye'ye getiren CHP'nin lideri bile bugün laikliği ağzına almıyorsa, durum vahim demektir.

Bu kadar ağır bir gerici baskı varken bir emek hareketi ortaya çıkabilir mi?

Emek hareketi adı verilen işçi ve çalışan sınıflar mücadelesi hareketi, onun öncü kolu olan sendikaların aktivitelerine bugün bakıldığında, aydınlanmamış, bilincini kazanmamış bir işçi sınıfının köle muamelesi göreceğini rahatça söyleyebiliriz. Dincilik, işçi sınıfını en çok zehirleyen ve mücadelesini durduran etkenlerden biridir. En büyük işçi sınıfı sendikası Türk-İş, bugün doğrudan AKP'lilerin yönetimindedir. Türk-İş Başkanı muhtemelen AKP'den ileride milletvekili olur. Öte taraftan kıdem tazminatının kaldırılması tartışmalarına baktığımızda da dinciliğin işçi sınıfını ne derece atalet içine soktuğunu anlayabiliriz.

Laikliğin serencamı ne? Osmanlı'da ve Türkiye'de?

Laiklik her ne kadar Cumhuriyet ile ülkemize geldiyse de Osmanlı döneminde de laikleşme çabaları var. İlk kez İbrahim Müteferrika ile 1727'de Osmanlı'da matbaa açıldı. Bu yeni "şey" batının bir İslam devleti olan Osmanlı'ya soktuğu bir "kama" idi. Böylece "din dışı" konuları yazma ve basma imkânı doğdu. Tanzimat'ta Şeyhülislamlık devlet içine (Heyet-i Vükela) çekildi, sonuç olarak "fetva" bağımsızlığını yitirdi. 1851 Ceza Kanunu ile "özürsüz camiye gitmeyene hapis" kaldırıldı. 1860'da, "Osmanlı Bilim Kurulu" kuruldu. İlk kez bu yıllarda "pantolon giyme hakkı" kabul edildi, "insan yüzü" bir resimde ilk defa yer aldı. Cumhuriyet ise, 1924'te Halife'yi kovdu, Borçlar, Medeni, Ceza Kanunu ve diğer batılı kanunları kabul etti, 1928'de "devletin dininin İslam olduğunu" Anayasa'dan çıkardı, 1937'de "devletin laik olduğu" Anayasa'ya girdi. AKP bugün sırasıyla ve planlı bir şekilde, yaklaşık 200 yıldır akıl ve mantık ile kazanılmış tüm bu değerleri yok etme peşindedir.          

Alevilerin gericilik başlığında neden direnci azaldı?

Bu soruya katılmıyorum, İmam Hatiplere karşı direnenler, AKP'yi en parlak olduğu yıllarda bile ihtiyatla karşılayanlar, IŞİD ve diğer dinci terör örgütlerinin ve hükümetin Suriye politikasının Türkiye'yi felakete sürükleyeceğini ilk söyleyenlerden biri de Alevilerdir. Olsa olsa Alevi örgütlerinin aymazlığından söz edilebilir. Bu örgütler, laiklik mücadelesini CHP'nin başına Kemal Kılıçdaroğlu'nun getirilmesinden sonra tatil etmiş olabilirler. 300 bin kişilik Alevi mitinglerinin Kemal beyden sonra bir daha görülmemesi ilginçtir. Kemal bey, beklentilerin tam tersine, işbaşına gelir gelmez, "Türkiye'de laiklik tehlikede değildir" demecini vermiştir. Alevilerin AKP'nin yobaz poltikalarına karşı direncini azaltan etkenlerden biri bizzat Kemal bey olabilir.

Türkiye'de gericilik püskürtülebilir mi? Bir de bunu geçmişe dönerek değil, Türkiye toplumunu daha ilerilere taşıyarak gerçekleştirmek mümkün mü?

Elbette püskürtülmelidir. "Ortadoğu ülkesiydik, Cumhuriyet ilan edildi, Ortadoğu'dan koptuk" diyenler Ortadoğu'nun Vahahabiliğini, canlı bombalarını ülkenin başkentine taşımışlardır. Bir devlet dinciliğe teslim olmuşsa bunun sonu dinci sapık canlı bombalardır. Ortadoğu denen bataklığa Türkiye'yi sokanlar Ankara'daki dünkü ağır faturanın da sorumlusudur.

Enver Aysever önceki gün soL’a verdiği röportajda bazı girişimlerden söz etti. Siz ne diyorsunuz?

Enver Aysever ve benim de içinde bulunduğum arkadaşlar, laikliğin önem ve değerine dair toplumda oluşan hassasiyeti gözeterek yeni bir mücadele dönemi başlatmaktan yanayız. Dinci terör ve canlı bomba varsa, toplum, dinciliğin defedilmesi ve dinciliğe karşı bir iktidar kurulması için arayışa da girecektir. Zaten artık, Türkiye'de laikliği aşağılayan, dinciliği öven söylemler önemli oranda tedavülden kalkmıştır, dinciliğin ne büyük bir barbarlık olduğu, Türkiye'nin bir zamanlar (12 Eylül dinci faşist darbesi ve hele AKP'den önce)  Ortadoğu'da ne derece değerli bir ülke olduğu, hatta hep aşağılanan "Kemalizm"in aslında Türkiye'ye -özellikle laiklik ve çağdaş değerler alanında-, ne önemli bir siyasal ve toplumsal yapı armağan ettiği hususları kabul edilmeye başlanmıştır.

Yarın Barış Terkoğlu