Gümrük Birliği'nin 'mimarı' Çiller'in 'millet sevgisi'

Tansu Çiller, Yenikapı mitingine neden katıldığıyla ilgili açıklamalarda bulundu. 'Millet sevgisi'ne işaret eden, Türkiye'ye karşı büyük bir 'uluslararası komplo'dan bahseden Çiller'e ilişkin Türkiye'nin hafızasında sadece Sivas ve Gazi katliamları, faili meçhul cinayetler, 1994 krizinin emekçilere fatura edilmesi yok. Çiller aynı zamanda Türkiye'nin…

soL

Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi, Pazar günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Yenikapı Mitingi'ne katılan eski Başbakan Tansu Çiller ile konuşmuş, platforma çıktığında ne hissettiğini sormuş. Çiller "Milleti özlemişim" yanıtını vermiş. "Bu bir siyasi mesaj değil ama milleti özlediğimi hissettim. Oraya çıktığımda sevgi ve özlemden başka bir şey hissetmedim. Siyaset millet adına yapılır. Milletle karşılıklı sevgi olmazsa yapılamaz” diyen Çiller Yenikapı'ya bir partiyi desteklemek için gitmediğini, kendisine daha önce siyasete dönmesi için, bir partinin başına geçmesi için istekler geldiğini, kendisinin bu yönde bir tercihi olmadığını söylemiş. Kafaları karışık gördüğü için Yenikapı'da "milli şuur" vurgusu yaptığını da söylemiş eski Başbakan.

'BEŞ BENZEMEZ İTTİFAKI BİR DE HDP'Yİ MECLİSE SOKMAYA ÇALIŞIYOR'

“En son 15 Temmuz’a karşı düzenlenen miting nedeniyle katılmıştım Yenikapı’ya. O zaman sinsi bir plan deşifre olmuştu. Çünkü 15 Temmuz sadece FETÖ işi değildi, bir uluslararası iradenin organizasyonuydu. Şimdi de Türkiye bir kıskaç altında. Müttefikimiz dediklerimiz başka ittifaklar içinde. Çok acil refleks gösterilmesi gereken bir dönemden geçiyoruz. Bunu kim yapabilir? Karşıda 5 birbirine benzemez ittifakı var. Bir de 6’ncı partiyi (HDP) Meclise sokmaya çalışıyorlar. Bu durumda 5 benzemez, ipi dışarıdan tutanın ipine asılarak hareket edecekler. Bunlar Türkiye’nin acil çözüm bekleyen sorunlarına çözüm üretemezler. Dış güçler, Türkiye’yi paramparça ederler" sözleriyle devam eden Çiller, mevcudun yerine konulmak istenene dair endişesini dile getirmiş.

Akşener sorusunu yanıtlamayan Çiller, kendisine sosyal medyadan yöneltilen eleştiriler için “Yaptığım her şey doğruydu demiyorum. Çok gençtik, çok idealisttik, birçok şeyi kısa zaman içinde yapmak isterken karşımda çok geniş bir cephe buldum. Çok yoğun yıpratma kampanyaları ile karşı karşıya kaldım” diye konuşmuş.

'ULUSLARARASI İRADE'NİN MİSYON SAHİBİ TEMSİLCİSİ

1991 yılında Demirel'in davetiyle milletvekili seçilerek siyasete giren Tansu Çiller, önce DYP-SHP Hükümeti'nde ekonomiden sorumlu devlet bakanı oldu, ardından Demirel'in cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte başbakan olarak görev yaptı. 1993-1996 arasında Sivas Katliamı, Kürt siyasetçi ve aydınlara yönelik sistematik "faili meçhul" cinayetler, Gazi ve 1 Mayıs Mahallesi katliamları olurken Çiller başbakandı. Hem Kürt yoksullarına hem de bir bütün olarak emekçilere yönelik şiddetin arttığı bu dönem önemli ekonomik kırılmalardan birinin yaşandığı 1994 krizini ve Çiller'in ünlü 5 Nisan Paketi'ni de içeriyor. "İktisat bilgisi" yeniden alay konusu olan Çiller'in, kötü akademisyenliği bir yana 5 Nisan Kararları ile krizi emekçilere fatura etti ve sermaye sınıfından büyük tezahürat gördü. "İktisat bilgisizliği"nin sermaye sınıfının çıkarlarını koruma "bilinci" yüksek olduğunda pek de önemli olmadığını "kanıtladı". 5 Nisan Kararları adı altında devalüasyonla mücadele adına yüzde 400'e varan faizli devlet tahvilleri çıkarıldı, enflasyon ve faiz rekor düzeyde arttı, kamu emekçilerinin maaşları donduruldu, on binlerce sanayi işçisi işsiz kaldı, reel ücretler düşürüldü, halk büyük bir yoksullaşma dalgasıyla karşı karşıya kaldı.

Ancak Çiller'i sadece Kürt illeri başta olmak üzere ülke çapındaki yoğun şiddet dalgası ve emekçilerin üzerinden geçen "kriz sopası" ile anmak yetersiz olur. Türkiye'nin uluslararası sermayeye entegrasyonunda en önemli adımlardan biri olan ve bugünkü "ekonomik tablo"nun, yüksek ithalat bağımlılığının, yüksek dış kaynak ihtiyacının arkasındaki en önemli dinamik olan 1996 Gümrük Birliği Anlaşması'nın da mimarı olduğunu, içerideki mücadele dinamiklerini bastırmanın arkasında böyle bir "motivasyon" olduğunu da hatırlatmak gerekir. 

Türkiye'de mücadele dinamiklerinin bastırıldığı, reel ücretlerin geriletildiği bir dönemin ardından Avrupa başta olmak üzere uluslararası sermayeye "çalışma barışı" ve "ücret istikrarı" konusunda garanti sağlanarak Gümrük Birliği Anlaşması imzalandı. Demir çelikten otomotive temel sektörlerin Avrupa Birliği ihtiyaçları ve direktifleri doğrultusunda şekillendirildiği, sermaye sınıfının ve siyasi iktidarın bu doğrultudaki yoğun çabasıyla 1996'dan 2018'e Türkiye ekonomisini ve sanayi yapısını belirleyen önemli bir süreç yaşandı. Türkiye pazarını sonuna kadar AB sermayesine açtı, Avrupa pazarından da kendine uygun olan ürünlerin üretiminde "uzmanlaştı". 

BUGÜNKÜ MOTİVASYONU NE?

Çiller ailesi, Özer Uçuran Çiller'in "iş takipçiliği"nin de yardımıyla Çiller'in başbakanlığı döneminde servetini artırdı. Tansu Çiller ABD'deki mal varlıklarını "Çalışıp kazandık" sözleriyle açıklamıştı. Yenikapı mitinglerinde Erdoğan'a sunduğu desteğin arkasında da oğulları adına "iş takipçiliği" çabasının olduğu söyleniyor. Çillerlerin oğulları Mert ve Berk Uçuran Çiller'in SOUZ Enerji'si güneş enerjisi yatırımları yapıyor. Yunanistan'da bir panel fabrikası alan kardeşlerin Huawei ve Gintech ile işbirliği yaptığı, Enerji Bakanı Berat Albayrak ile yakın ilişkileri olduğu öne sürülüyor. 

Ancak Çiller'in "kariyeri" düşünüldüğünde "para sevgisi"nin yanısıra bitmeyen bir siyasi misyon olduğu da açık. Malum belli ilişkilerden emekli olunmuyor. 

REGRESYON BİLMEYEN EKONOMİ PROFESÖRÜ

ABD'de yaşayan Türkiye vatandaşı iktisat profesörü Dani Rodrik, Çiller'in Yenikapı mitingine katıldığı gün, eğlenceli bir tweet dizisi yaptı. Çiller'in "regresyon bilgisizliği"ni bir anekdotla anlatan Rodrik, 1990'lardaki yüksek enflasyon-faiz sarmalını da Çiller'in cehaletiyle ilişkilendirdi. Çiller'in öğrencileri ya da akademisyen arkadaşlarının anlattıkları Rodrik'in verdiği örnekten daha ağır bir cehalete de işaret ediyor. Ama Çiller örneğinde "iktisat bilgisi"nden ziyade bir tür "sınıf bilinci"nin, "misyon duygusu"nun daha kritik olduğu, siyasetçi olarak imza attıklarının da bilgisizlikten değil, bu misyonla hareket etmekten olduğu görülüyor.