Erdoğan, TBMM'de konuşuyor: 7 Haziran'dan sonra anayasa harfiyen uygulandı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM açılışında konuşuyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi,  Başkan İsmet Yılmaz'ın sunuşu ile saat 15:00'te açıldı. 

Açılışın ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yasama yılı açış konuşması için kürsüye geldi.

Erdoğan, konuşması sırasında  MHP'lilerden gelen eleştirilere "Rahatsız mı oldun?" diye cevap verdi.

Erdoğan ayrıca kürsüden MHP'li vekillere, "Git Güneudoğu'da teşkilat kur. Daha oralara gidemediniz, hala konuşuyorusunuz" dedi.

Erdoğan'ın konuşmasından satrıbaşları şöyle:

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, TBMM’nin 25. Dönem 2. Yasama Yılı’nın açılışında sizi en kalbi duygularımla selamlıyorum. 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılışını gerçekleştiren ilk Meclis'ten 25. Dönem’e kadar bu aziz çatı altında vazife yapan tüm milletvekillerine şükranlarımı ifade ediyorum. Başta ilk başkan Gazi Mustafa Kemal, ahirete intikal eden herkesi rahmetle yad ediyorum. Tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyor, gazilerimizden vefat edenlere rahmet diliyorum.

Milletin oyuyla, milletimizi temsil etmek maksadıyla vazifeleri sırasında çeşitli şekillerde kendilerine kıyılmış Meclis üyelerimizi özellikle anmak istiyorum. Adnan Menderes’i, Fatih Rüştü Zorlu’yu ve tüm canlarına kıyılanlarını anmak istiyorum.

'7 HAZİRAN SONRASI BİR HÜKÜMET KURULMAMIŞ OLMASINA RAĞMEN ANAYASA HARFİYEN UYGULANDI'
7 Haziran seçimleri hiçbir siyasi partinin tek başına iktidarı sağlayamadığı tabloyla sonuçlandı. 25. Dönemi, evet, kısa sürmüş olabilir ama milli iradenin çözüm üretme kabiliyetini ortaya koymak açısından çok büyük anlama sahiptir. Demokrasi tarihimizde ilk kez şahit olduğumuz bir süreç. Bir hükümet kurulmamış olmasına rağmen, anayasasını harfiyen uygulayarak Türkiye, büyük bir demokratik olgunluk sergilemiştir. Hükümet kurulamaması, Cumhurbaşkanı seçilememesi gibi durumlarda Türkiye aylarca krizlerin pençesinde kıvranmıştır. Siyasetin çözüm üretemediği bahanesine sarılan müdahaleciler, vesayetçiler siyaset kurumunu zayıflatmakla kalmamış, demokrasimizde derin yaralar açmıştır.

Ülkemizin de siyasetin de, devletin de kurumsallaşma sürecinde kat ettiği mesafeyi test ettik, ulaştığımız ileri seviyeyi gördük. Siyaset dışı saiklerle görev almaktan kaçınan siyasi partiler kendi varlıklarını inkar ediyor demektir. Kimse siyasal alanda oluşan boşluğun faturasını Cumhurbaşkanlığı makamına keserek başarıya ulaşamaz.

Milletimizin basireti her türlü kilidi açacak marifete sahiptir. Milli irade tek ve yegane çıkış yoludur. Allah’ın izniyle Türkiye 1 Kasım’da demokratik kurallar çerçevesinde seçimini yapacak, milli iradeyi tecelli ettirecektir. Terörün çirkin yüzünün sandıkları tehdit etmesini engellemek için tüm siyasi partilerin insani ve vicdani bir  tavır sergileyeceklerini, kolaylaştırıcı bir yaklaşım içinde olacaklarını umuyorum.

'MİLLETİMİZİN BİRLİĞİ, ÜLKEMİZİN BÜTÜNLÜĞÜ, BAYRAK VE RESMİ DİLİMİZ ASGARİ MÜŞTEREK'

'Milletimizin birliği, ülkemizin bütünlüğü, bayrak  ve resmi dilimiz asgari müşterek'

Milletimizin birliğini, ülkemizin bütünlüğünün, bayrağımızın resmi dilimizin hepsinin asgari ortak noktamız olduğunu özellikle belirtmek isterim.

Bu aziz kürsüde yapılan ahitleşmeye uymak, ahlaki bir vazifedir. Türkiye’nin istiklalinin ve istikbalinin söz konusu olduğu yerlerde yek vücut olarak hareket edemezsek, millete karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemiş oluruz.

Milletin dışındaki güç odaklarına, terör örgütüne, paralel yapıya sırtlarını dayayanlar millete ve hukuka hesap vermekten kaçamayacaklardır. Milletimizin feraseti, milli ve yerli olanla  gayri milli ve yabancılaşmış olanı ayırt edecek hassasiyete sahiptir.

Seçimden sonra Türkiye ekonomisi büyümeye, demokrasi geleceğe ilerlemeye devam edecektir. Tarih, Türkiye’nin önlenemez büyümesine şahitlik etmeye devam edecektir. Türkiye, okun yaydan fırlaması gibi geri dönülemez bir atılım içindedir.

Güçlü, kararlı, dürüst ve şeffaf yönetim altında Türkiye son 12 yılda ortalama %5,5 büyüme kaydetti. 

Türkiye ekonomisi dışa açık yapısıyla küresel rekabet şartlarına uygun olarak, üretime dayalı, adil kapsayıcı büyüme ilkesiyle yoluna devam edecektir. Tüm saldırılara rağmen Türkiye, dünyanın parlayan yıldızı olacaktır.

TBMM’nin geçen yılın 1 Ekim’inde gerçekleştirdiğimiz yasama döneminden bu yana kritik 1 yıl geçirdik.

Geçen dönemin son haftalarında görülen iç güvenlik paketinin güvenlik güçlerimize ve adli birimlerimize çok önemli katkısı olduğuna inanıyorum.

Yanıbaşımızdaki Suriye ve Irak’ta yaşananlar giderek tırmanırken, Türkiye’ye de yansımaları oldu.

Bir siyasi parti genel başkanının büyük sorumsuzluk olarak gördüğüm bir açıklamasının ardından 6-8 Ekim’de 50 vatandaşımız hayatını kaybetti.

Kobane ya da Ayn El Arab’ta ABD Başkanı’nın “Kobane düştü düşecek” sözünü aktarmıştım. Bu sözlerimi çarpıtan terör örgütü,  bu olayların fitilini ateşledi. Biz 250 bin kişiyi sınırımızı açarak kabul ettik. Bunların önemli bölümünü hala misafir ediyoruz. Peşmergenin toprağımızdan geçiş izni veren bizdik. Kamyonlarca insani yardım gönderen de bizdik.

Türkiye olarak biz, tıpkı Balkanlar’daki gibi, Asya’daki, Afrika’daki kardeşlerimiz gibi Suriye ve Irak’taki kardeşlerimize de gönlümüzü açık tuttuk, tutmaya da devam edeceğiz.

Bizim bu topraklarda ve oralarda yaşayanlara bakışımız asla Batı başta olmak üzere diğer devletlerle aynı olamaz. Kobane’de ya da başka bir şehirde yaşayan kardeşlerimizin sıkıntıya düşmesi, bizi de sıkıntıya düşürür.

Bizim kimi Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi boğulmaya terk etmek gibi, tren istasyonlarında hapsederek zulüm yapmak gibi bir hakkımız yoktur. Kardeş sözü bizim kalbimizden kopup gelen bin yıllık arka planı olan bir duygunun ifadesi. İmkanlarımız sınırlı olabilir ama hamdolsun gönlümüz zengin. Gönül zenginliğimizin bereketini de 5 yıldır görüyoruz. Türkiye’den imkan olarak kat be kat güçlü Avrupa ülkeleri paniğe kapılırken, biz milyonlarca kardeşimizi yıllardır misafir ediyoruz. 2 milyon insan dünyanın neresine giderse gitsin bir takım sıkıntılara yol açıyoruz. Gösterdiğimiz misafirperverliğin dünyada bir başka örneği yoktur. Bunu biz söylemiyoruz. Ülkemize gelip durumu gören insaf ve vicdan sahibi herkes bu hakkı teslim ediyor. Ülkemiz içinde herhangi bir bölgeyi, kesimi grubu dışlamamız mümkün müdür?

Her şeye rağmen Türkiye, istikrarsızlık, kaos ve çatışmanın artırdığı bir  dönemde güven ve istikrar adası olarak varlığını muhafaza ediyor. Bölge ülkelerindeki olaylara mezhep veya etnik temelli olarak da yaklaşmıyoruz. 

Gelişmekte olan ülkelerde büyümenin yavaşladığı, finansal piyasalardaki hareketliliğin tüm ekonomileri etkilediği zorlu bir dönemde Türkiye G-20’nin dönem başkanlığını üstlendi. Platformun meşruiyetinin güçlendirilmesi için gayret gösterdik.

İsrail’in bu tavrından bir an önce vazgeçmesini, üç dinin kutsal mekanlarına ev sahipliği yapan Kudüs’te huzurun sağlanmasını temenni ediyorum. Her biri birinci sınıf vatandaşıdır.