Erdoğan 'şahlanış dönemi' dedi ama...

Tayyip Erdoğan, dün açıkladığı seçim manifestosunda, 24 Haziran'ın ardından Türkiye'nin 'şahlanış dönemi'ne gireceğini iddia etti. AKP iktidarıyla geçen 16 yılın bilançosuysa uzun bir süredir alçalış döneminde olunduğunu gösteriyor.

Haber Merkezi

AKP-MHP ittifakının Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan, dün seçim manifestosunu açıkladı.

Türkiye'nin "yeni bir yolun başlangıcında" olduğunu vurgulayan Erdoğan, konuşmasında, "Ülkemizin üretim yükünü üstlenen sanayicimize, girişimcimize, iş dünyamıza, ihracatçımıza verecek daha çok desteğimiz var" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, 24 Haziran'ın ardından Türkiye'nin "şahlanış dönemi"ne gireceği ifade etti. 

'DİRİLİŞ' Mİ, ALÇALIŞ MI?
Konuşmasında seçimlerin yapılacağı tarih olan 24 Haziran öncesini kuruluş ve diriliş olarak dönemleştiren Erdoğan, "Geride bıraktığımız 16 yıllık diriliş döneminde büyük dirençlerle karşılaşsak da bir zamanlar hayal edilmesi imkansız olanı hep birlikte başardık" dedi

Böylece Erdoğan, AKP iktidarıyla geçen 16 yılı "Diriliş Dönemi" olarak adlandırmış oldu.

Peki gerçekten AKP'li yıllar Türkiye'nin dirilişine mi, alçalışına mı sahne oldu? 

'BABALAR GİBİ' SATTILAR
AKP'li eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın "babalar gibi satarız" sözleriyle anılan ve AKP'li 16 yıla damgasını vuran özelleştirme furyasında, Türkiye önemli kamu iktisadi teşekküllerini yok pahasına elden çıkardı. Özelleştirmelerden elde edilen 75 milyar dolar civarındaki gelirin büyük bir kısmı ise iç ve dış borç ödemelerine harcandı.

SEKA, Türkiye Denizcilik İşletmeleri'ne bağlı limanlar, TEKEL, Eti Krom, Türk Telekom, TÜPRAŞ, PETKİM, ERDEMİR, TCDD Mersin Limanı, Başkent Elektrik Dağıtım AŞ ve Galataport bu dönemde yapılan özelleştirmelerle yerli ve yabancı patronlara peşkeş çekildi. 

Bu özelleştirmeler, aynı zamanda, "Diriliş Dönemi"ni yaşadığı iddia edilen Türkiye'nin dışa bağımlılığını arttırdı.

YERLİ KAĞIT ÜRETİMİ BİTİRİLDİ
AKP'nin ilk icraatlarından biri olan SEKA tesislerinin kapatılarak, taşınmazlarının satılması, Türkiye'nin doğrudan hammaddeden kağıt üretimine büyük ölçüde son verdi.

Kağıt ithalata bağımlı hale gelirken, buna karşılık sadece 87,7 milyon dolarlık bir gelir elde edildi. Oysa 2016 yılında kağıt-karton ithalatı 2,3 milyar dolara ulaştı. SEKA fabrikaları kapatılmak yerine kağıt, karton üretimine yönelik yatırımlar yapılsaydı, cari açığı yüzde 2,5-3 civarında azaltmak mümkün olacaktı.

ETİ KROM YILLIK KÂRINA SATILDI
Türkiye’nin en büyük krom rezervlerine ve krom işleme tesisine sahip olan Eti Krom ise, 2004 yılında 58,1 milyon dolara özelleştirildi. Özelleştirme tarihinde fabrikadaki stoklar ve cürufun değerinin satış bedelinin üzerinde olduğu tahmin ediliyordu.

2004-2008 döneminde emtia fiyatlarındaki artışa paralel olarak krom fiyatları da çok yüksek oranlı artış gösterdi. Aynı dönemde Çin’in çelik üretimindeki artış dolayısıyla krom talebi de önemli ölçüde arttı. Fiyatların yükseldiği ve cevher satışının arttığı yıllarda yıllık kârı, satın alma bedeline ulaştı.

AKP döneminde özelleştirmelerle zengin olan Yıldırımlar Grubu, Eti Krom ile dünya krom ticaretinde elde ettiği avantaj sayesinde 2008 krizinde İsveç’te krom tesisi, izleyen yıllarda da eski SSCB coğrafyasında krom rezervleri satın aldı. 2000’lerin başında en fazla 100 milyon dolar civarında olan grup cirosu 2016 yılında 1,5 milyar dolara ulaştı. 

TÜPRAŞ KOÇ'A YEDİRİLDİ
Tüpraş hisselerinin yüzde 51’i 4,14 milyar dolara Koç-Shell ortaklığına devredildi. Koç daha sonra Shell’in hisselerini de aldı. 

Tüpraş’ın 2005 yılı cirosu 10,9 milyar dolar, vergi öncesi net karı 650 milyon dolardı. 2006-2016 dönemini kapsayan 11 yılda Tüpraş’ın ciro toplamı 200 milyar dolar, vergi öncesi karlarının toplamı da 8 milyar dolar oldu.

Koç grubunun 2005 yılında 1 milyar dolar civarında olan konsolide kârı, 2006-20016 döneminde ortalama 2,5 milyar dolara ulaştı. 

Koç'un ortalama kârındaki 1,5 milyar dolarlık artışın yaklaşık yarısının TÜPRAŞ’tan kaynaklandığı hesaplanırken, otomotivde Ford ve Tofaş, finans sektöründe Yapı Kredi Bankası ile birlikte düşünüldüğünde otomotiv-akaryakıt-finans üçgeninin kurulmuş olması gruba ek bir dizi kazanç sağladı.

20 BİN İŞ CİNAYETİ
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin açıkladığı verilere göre, AKP iktidarı boyunca doğrudan iş cinayetlerinde hayatını kaybedenlerin sayısı, 2002-2017 yılları arasında, 20 bin civarında. Meslek hastalıkları dahil edildiğinde bu sayı 140 binin üzerinde.

Erdoğan'ın "diriliş" olarak adlandırdığı dönemde, özelleştirmelerle ve gasp edilen işçi haklarıyla birlikte iş cinayetleri ve borçluluk arttı.

ŞAHLANAN EN ZENGİN YÜZDE 1
Türkiye, 2015 verilerine göre, OECD ülkeleri arasında gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu üçüncü ülke. 

TÜİK'in açıkladığı 2016 verilerine bakılacak olursa, nüfusun en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik kesimi, toplam gelirden yüzde 47,2 pay alıyor, en düşük gelirli yüzde 20’nin aldığı pay ise yüzde 6,2.

En zengin yüzde 1'in toplam servetten aldığı pay 2000-2014 döneminde yüzde 38'den yüzde 54'e çıktı. En zengin yüzde 10'un payı ise yüzde 66'dan yüzde 77'ye yükseldi.

BORÇ BİTTİ Mİ?
Erdoğan'ın dünkü konuşmasındaki en önemli vurgularından biri iktidar geldiklerinde 23,5 milyar dolar olan IMF borcunu bitirdikleri iddiasıydı. AKP iktidara geldiğinde kamunun dış borç stoku 43 milyar dolardı 2017 sonunda 136 milyar dolara çıktı. Türkiye'nin toplam dış borç stoku da 130 milyar dolardan 453 milyar dolara çıktı. Özel sektör borçluluğu muazzam ölçüde arttı. Türkiye'nin borç stoku, özellikle de döviz borçlar bu günlerde ülkeyi dünyanın en kırılgan ekonomilerinden biri haline getirmiş bulunuyor.

Erdoğan'ın "Diriliş Dönemi" olarak adlandırdığı yıllarda geniş halk kesimleri için "diri" kalmak giderek zorlaşırken, zenginlerin bir süredir şahlanmakta görülüyor.