Erdoğan: Kendilerine akademisyen diyen kitle terör örgütünün dilini konuşuyor

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Ankara'da toplu açılış töreninde konuştu.

Ankara'da 99 baraj ve HES inşaatlarının toplu açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Gezi olaylarındaki taleplerden biri de HES inşaatlarının durdurulmasıydı" dedi. Erdoğan, daha önce ağır ifadelerle eleştirdiği Güneydoğu'daki operasyonlar ve sokağa çıkma yasaklarına tepki gösteren "Suça ortak olmayacağız" başlığıyla yayımlanan bildiriye imza atan 1128 akademisyene bir kez daha yüklendi. Erdoğan, "Kendilerine akademisyen diyen bir grup devletine ve milletine kin kustu" dedi. "Benim itirazım bu akademisyenlerin farklı düşünmelerine değil" diyen Erdoğan, "Buradaki mesele kendilerine akademisyen diyen bu kitlenin tamamı yalandan, saptırmadan, propagandadan oluşan terör örgütünün dilini kamuoyunu yansıtmasıdır" diye konuştu.

Barajlarla ilgili çevreci örgütlerden gelen tepkileri de değerlendiren Erdoğan, espiri yapmaya çalışarak, "Onlarınki 'greenpis'tir bizimki temiz yeşil" dedi.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

Toplu açılış törenini gerçekleştirdiğimiz 99 baraj ve HES’in ülkemize, milletimize, firmalarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Sayın bakanımız ve ekibiyle, işadamlarımıza, firmalarımıza teşekkür ediyorum. Refah düzeyi artan Türkiye’nin enerji talebini karşılamak için bu yatırımları kesintisiz olarak sürdürmeliyiz. Son yıllarda ülkemizdeki güven ve istikrar ortamına zarar  vermeye yönelik saldırıların ilk hedeflerinden biri hep enerji yatırımları oldu.

Gezi olaylarındaki taleplerden biri HES inşaatlarının durdurulmasıydı. 17-25 Aralık darbe girişiminde, işadamlarının enerjide pay sahibi kişiler olduğunu görüyoruz.

Türkiye çok büyük yatırımlara rağmen hidroelektrik potansiyelinin yarısını kullanabilmiştir. Peki siz bu ülkelerde HES yatırımlarından vazgeçilmesi için eylem yapıldığını gördünüz mü, duydunuz mu? Elbette göremezsiniz, duyamazsınız. Çünkü bu ülkelerde bizdeki gibi kendi ülkesine husumet besleyen kesimler, siyasetçiler ve medya kuruluşları bulamazsınız. Değerli kardeşlerim, maalesef ülkemizde bedeni bu topraklarda yaşayan ama ruhu bu coğrafyanın tüm birikimine, değerlerine düşman, sayıca az fakat sesi çok çıkan bir kesim var. Bunlar buldukları her fırsatta içlerindeki kini, husumeti, çirkinliği dışa yansıtıyorlar.

Son örneğini Pazartesi yaşadık. Kendisine akademisyen diyen bir güruh çıkıp, alenen terör örgütü yanında saf tutarak devletine ve milletine kin kustu. Kardeşlerim bu barajların en büyük düşmanı hangi güruhtur biliyor musunuz? Bölücü terör örgütü ve onu destekleyen siyasetçiler, akademisyenlerdir. Her ne kadar bu bildiriyi 151 bin akademisyen 1128’i imzalamış olsa da durum düşündürücüdür. Benim itirazım bu akademisyenlerin farklı düşünmelerine değil. Türkiye’nin demokraside, hak ve özgürlüklerde geldiği yer itibariyle hoşumuza gitmese de farklı görüşlere elbette ki saygı duyuyoruz. Buradaki mesele kendilerine akademisyen diyen bu kitlenin tamamı yalandan, saptırmadan, propagandadan oluşan terör örgütünün dilini kamuoyunu yansıtmasıdır. Terör örgütü adına kurşun sıkmakla propagandasını yapmanız arasında hiçbir fark yoktur. Bunun düşünce özgürlüğüyle hiçbir ilgisi yok. Bu ülkenin, vatanın birliğine, beraberliğine karşı olan herkes bilsin ki bizim karşımızdadır.

ERDOĞAN'DAN BEYAZ YORUMU
Bunların tek yaptığı ise terör örgütünden aldığı emirleri yerine getirmekten, Türkiye’ye husumet besleyen kim varsa ona yanaşmaktan ibarettir. Benim asıl üzüldüğüm, başta genel başkanları olmak üzere bu ülkenin ana muhalefet partisini temsil eden siyasetçilerin ortaya koydukları tutumlar. Ana muhalefet partisi genel başkanı çıkıyor, terör örgütü propagandasına alet olmaktan pişman olan televizyon programcısına “Dik durmadın” diyor. Bu genel başkana göre o televizyon programcısı aynı tavrını sürdürmeli yani terör örgütü propagandasına devam etmeliymiş. Aynı zat daha önce hendekçi teröristleri de arkadaşı olarak ilan etmişti. Beyefendi, bir kazma kürek al sen de orada hendek açıver. Bu partinin bazı üyeleri de yaralanan teröristleri ziyaret etmekten, ilan asmaya kadar yapılmadık kepazelik bırakmadılar.

Sultanahmet’te bir terör örgütü bomba patlatıyor. Genel başkanın kafasını taktığı şey yayın yasağı. Ne olacaktı? Oradaki tabloları tüm dünyaya izletecek miydi? Fransa’da terör eylemleri yapıldığında hem bu ülkenin medyası hem dünya medyası hassasiyet gösterdi. Doğrusu da odur. Fakat benzer bir hadise ülkemizde yaşanınca bu hassasiyetin zerresini göremiyoruz. Ülkemizde kimi basın yayın kuruluşları, attıkları manşetlerde çifte standartla gerçek yüzlerini bir kez daha gösterdiler.

Ağırıma gidiyor. Paris saldırısını manşetlerinden benim ülkemdeki bir gazete “Fransa çocuklarına ağlıyor” başlığıyla verdi. Fakat Sultanahmet’teki olayı “Katliam ülkesi” diyerek sunması bizi şaşırtmadı. Ama umuyorum, birilerinin aklını başına getirmiştir. Böyle bir şey olabilir mi ya, bu ülkenin yayın organısın “Katliam Ülkesi” diye sürmanşetten veriyorsun.