Emine Ayna: ABD Türkiye'ye 'kurtarıcı' olarak gelmeyi bekliyor

DTK Eşbaşkanlığı'nı bırakan Emine Ayna, bölgedeki çatışmalara dair ABD ve Avrupa'nın tutumu hakkında "Türkiye'nin bugün bu yaptıklarına göz yumarak Kürtlerle Türkiye devleti arasındaki uçurumu derinleştirip yarın öbür gün Türkiye'ye müdahale ettiğinde Kürtlerin refleksi onlara kucak açmak olacak" dedi.

DTK Eşbaşkanlığı görevini bırakan Emine Ayna, yaşanan çatışmalara ve bölgedeki gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulundu. Ayna, "ABD Irak'ta Saddam'ın vahşetine nasıl 10 yıl göz yumduysa, nasıl hiç ses etmesiyse şu anda aynısını Türkiye'ye yapıyor. Kürtlerin, demokratların, vicdani duygusu olanların öfkelerinin büyümesini, uçurumun genişlemesini bekliyor. O noktadan sonra müdahale ediyor ki, bu coğrafyaya bir kurtarıcı olarak geliyor" dedi. 

Cumhuriyet'ten Selin Ongun'un Ayna'yla gerçekleştirdiği röportajdan satırbaşları:

Peki, siz şimdi siyaseti bıraktıysanız köşenize çekilip evde mi oturacaksınız? İçinize böylesi sinecek mi?

"Siyasetin dışında kalamam, bu mümkün değil. Üzerine düşünüp akıl yorduğum konular var. Olgunlaştığı zaman arkadaşlarımla paylaşacağım. Ben artık bu süreci çözüme götürecek modelin siyasi partilerle değil, Kürtlerin birleştiği bir yerden olabileceğine inanıyorum. Mandela'nın Ulusal Kongresi gibi. Çünkü siyasi parti ister istemez diğer siyasi partilerle rekabet içindedir. Öyle olunca da o parti hem Kürtler adına bir temsiliyet kazanamıyorhem de devleti dönüştürecek bir siyaset olanağı dayakalanamıyor. (DTK de bu niyetle kurulmadı mı?Mandela'nın Ulusal Konsey modelinden tam olarak kastınız nedir vb. sorularımız üzerine Ayna, “Fikirlerim olgunlaştığında önce arkadaşlarımla paylaşacağım, yanıtını vermekle yetiniyor.)

Kuzey Irak'taki referandumdan bağımsızlık kararı çıkar ve bir Kürt ulus devleti olursa?

Ben her halkın kendi kaderini tayin etme hakkına inanan biriyim. Bu anlamda Güney Kürtlerinin de kendileri ile ilgili kararları kendilerinin vermesi gerektiği fikrindeyim. Dolayısıyla bizim ya da devletin Güney'deki Kürtlere ilişkin “şunu yapın, bunu yapmayın” deme hakkımız yoktur. Nasıl istiyorlarsa öyle yaşamalılar. Diğer yandan da şu tespiti ortaya koymalıyız. Ne kadar ulus devlet, derseniz o kadar düşmanlaştırılır ve karşıtlaştırılırsınız. Irak'ta şu andaki fedaratif düzende dahi Arap ve Kürt halkları arasında bir karşıtlık var. Orada gelişecek bağımsız bir Kürdistan o coğrafyanın tamamen bir savaş alanına dönüşmesine neden olacaktır.

Hatip Dicle ile söyleştiğimizde “bu bir tehdit değil” diyerek anlatmıştı. “Biz söyleyince tehdit gibi algılanıyor. Feryat ediyorum. Kır gerillası henüz şehre inmemiştir. Karlar erimeden, gerilla inmeden masa tekrar kurulmalı” demişti. Siz ne dersiniz, ufukta ne var?

Ancak teori üretebiliyorum. Son süreçte devletin bu kadar hukuk ve vicdan dışı yaklaşımlarına Avrupa'nın ve ABD'nin bu sessizliğini hayra yormuyorum. Bunu Türkiye açısından söylüyorum. Irak, Kuveyt'e girerken Avrupa da ABD de ses çıkarmadı. Irak Halepçe ve Enfal katliamını gerçekleştirirken yine ses çıkarmadı. Saddam'ın tüm faşizan yüzü ortaya çıksın, tüm çılgınlıklarını yapsın ki ben oraya girdiğim zaman halk beni kurtarıcı olarak görsün, dedi adeta. Ve sonunda felaket bir müdahalede bulundu.

Nereye girecekler Suriye'ye mi?

Hayır hayır, Türkiye'den bahsediyorum. Irak'a girdiklerinde Kürtlerin kurtarıcısı olarak girdi değil mi? Türkiye'nin bugün bu yaptıklarına göz yumarak Kürtlerle Türkiye devleti arasındaki uçurumu derinleştirip yarın öbür gün Türkiye'ye müdahale ettiğinde Kürtlerin refleksi onlara kucak açmak olacak.

 Pardon anlayamadık; Türkiye'ye nasıl bir müdahale şıkkından söz ediyorsunuz?

Ben teori üretiyorum. ABD Irak'ta Saddam'ın vahşetine nasıl 10 yıl göz yumduysa, nasıl hiç ses etmesiyse şu anda aynısını Türkiye'ye yapıyor. Kürtlerin, demokratların, vicdani duygusu olanların öfkelerinin büyümesini, uçurumun genişlemesini bekliyor. O noktadan sonra müdahale ediyor ki, bu coğrafyaya bir kurtarıcı olarak geliyor. Ben buradan Kürtlere değil, Türklere sesleniyorum. Türklere diyorum ki: Bu devlet ben bunu sizin adınıza yapıyorum, diyor. Devlet, Türk kimliğini kullanarak bir vahşet uyguluyor. O yüzden Türklere sesleniyorum. 1) Kendi ulusal onurunuzu koruyun. Benim adıma bir vahşet uyguluyorsun, yapma, deyin. 2) Bu gidiş iyi değil, bu hükümet Türkiye'yi bir uçuruma götürüyor.

Bu sadece PKK'nin dağdan şehre inip inmemesi ile ilgili değil. Bu dünyanın Ortadoğu'daki hesaplarıyla alakalı. Bakın Öcalan yakalandığı döneme ilişkin bir cümle söyler. “O dönem bana gelenler kaçmamı bile teklif ettiler. Seni buradan kaçıralım, dediler. Ama ne karşılığı? Türkiye'de daha da derin bir savaş yürütme karşılığı. Bu oyuna gelmedim” der. Aynı şey şimdi de geçerli. Türk halkı AKP'nin bu yaklaşımına karşı müdahale etmezse Saddam'a yapıldığı gibi bir müdahale ne Türkler ne Kürtler için kazançtır. Saddam'a yapılan müdahale Güney'deki Kürtler için de bir kazanca dönüşmedi. Araplar ve Kürtler arasındaki savaş derinleşti. Aralarında sosyal yaşam kalmadı."

Röportajın tamamı burada.