Demirtaş: Bediüzzaman'ın etkileyici bir yaşam tarzı var

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Zaman gazetesine açıklamalarda bulundu.

Zaman gazetesine konuşan Selahattin Demirtaş, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Demirtaş, “Tayyip Erdoğan, 7 Haziran seçimlerinden arzu ettiği sonucu alır ve tek adam olmayı garantilerse, bütün sahalarda temizlik operasyonu başlatacak. Bunu öyle duyum olarak, bir dedikodu olarak söylemiyorum. Şu anda tüm güçlerini buna göre koordine etmişler. Zaten şu anda bankaya el koyuyor, medyaya da el koyabilir. Anayasa Mahkemesi, RTÜK, YSK, Danıştay, Sayıştay, Parlamento… Hiç kimse onu denetleyemiyor. Bir de başkan olduğunu düşünün; yapamayacağı hiçbir şey yok.” dedi.

Demirtaş'ın açıklamaları şöyle:

AKP İLE İÇERİDEN VEYA DIŞARIDAN KOALİSYON KURMAYACAĞIZ

Seçim sonrası koalisyon tablosu çıkarsa, siyasi kriz olmaz. Biz AKP ile içeriden veya dışarıdan koalisyon kurmayacağız, bu konuda netiz. Onun dışında koalisyon seçenekleri mümkündür. Koalisyon CHP, AKP, MHP içinden çıkar. Bu bir kriz değildir. Türkiye’nin önü açılabilir bu şekilde. Asıl kriz, tek başına güçlenmiş ve çılgınlaşmış bir AKP’nin olmasıdır. Koalisyondan korkmamak lazım. Bence artık Türkiye buna yavaş yavaş alışmalı.

KIZ KARDEŞİM DE BAŞÖRTÜSÜ MAĞDURU

İnsan hakları mücadelesinden geliyorum. Çok uzun yıllar İslami kesimle birlikte insan hakları alanında, başörtüsünde eğitim ihlali ile ilgili konularda ortak çalışma yürüttük. Dindar bir ailede büyüdüm. Kız kardeşim başörtülüdür. Okulu ilk bitirdiğinde öğretmenlik yaptığı yıllarda çok zorluk çekti. Atamasını yapmadılar, çalıştığı okulda başını açmak istediler. Ben hiçbir zaman da çıkıp ‘benim başörtülü bacımı öğretmen yaptırmadılar’ diye bunun mağduriyetini yapmadım. Zaten binlerce kadın mağdurdu. Hepsi için mücadele ettim. Başını da açmadı ve hiç de geri adım atmadı. Amerika’ya da göndermeye niyetimiz yoktu!

BEDİÜZZAMAN’IN HAYATI ÇOK ETKİLEYİCİ

Ali Şeriati’yi okuyorum. Bediüzza-man’ın külliyatını okudum diyemem ama ilgiliyim, bir sürü şeyini okudum. Çok net bir duruşu vardır. Etkileyici bir yaşam tarzı var. Yazdıklarından çok yaşamı, mücadeleci kişiliği mirastır. Hazreti Peygamber’in de öyledir. O yüzden ben Diyanet’i ve bugünkü siyasetçileri de en çok oradan eleştiriyorum. ‘Biz Müslüman’ız’ diyorsunuz, bunu yaşamınıza göstermek zorundasınız. Beni eleştiriyorlar; yaşamımı, ‘şurada şunu yaptı, kardeşi şunu yaptı’ diye. Ben siyasal İslamcı değilim ki, İslam’ı temsil ediyorum iddiasıyla ortaya çıkmadım. Siz çıkmışsınız, hadi temsil ettiğinizi gösterin. Lüks, israf gırla gidiyor değil mi? ‘Hazreti Peygamber’in izinden gidenleriz’ diyorsunuz. Allah aşkına O da bir devletin başkanıydı ve peygamber olduğu gün nasıl yaşadıysa vefatına kadar da öyle yaşadı. Ne o dönemin lüksüne israfına meyletti ne de evi öyleydi ne de günlük yaşamı öyleydi. Vefatından sonra da ardında miras bırakmadı.

İSLAM’A ZIT BİR ANLAYIŞ HAKİM KILINMAYA ÇALIŞILIYOR

Bir devlet kurumu olarak bana Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Milli Eğitim Daire Başkanlığı’ndan farkını söylesinler. Niye kutsal olsun? Bir defa İslam’da ruhban sınıfı yok. Bunlar ruhban sınıfı yaratıyorlar. Özel uçağı, zırhlı Mercedes’i Sağlık Bakanlığı’nın dört kat bütçesi, dokunulmaz tartışılmaz eleştirilmez. Ruhban sınıfı İslam’ın ruhuna özüne aykırı… Şu anda İslam’a zıt bir İslam anlayışı Türkiye’de hâkim kılınmaya çalışılıyor. Biz ‘İslam özgür kalsın, din âlimi hür kalsın, devletin egemenliğinden emrinden kurtulsun’ diyoruz. Diyanet İşleri Başkanı Allah’ın emrinden başka hiçbir emri tanımaz, tanımamalıdır. Ama şu anda en az riayet ettiği şey Allah’ın emri. Cumhurbaşkanı’nın emri onun için önceliklidir. Din adamı devletin emrinde ise din devletin emrindedir.

İslamî mirası tarumar ettiler

AKP’liler gelenek olarak kendilerini İhvan’a benzetiyorlar ama bence değil, alakası yok. Bu tekfircilik daha çok ruhlarına işlemiş gibi. Yaşam tarzı olarak kendileri gibi düşünmeyen Müslümanları da düşman olarak görüyorlar. ‘Bir Müslüman AKP’ye oy vermiyorsa onun Müslümanlığı sorgulanmalıdır’, böyle düşünüyorlar. Böylesine kutsal bir Cumhurbaşkanı, halife varken sen nasıl gider bölücü, Kemalist, milliyetçi bir partiye oy verirsin! Bunların hepsi İslam anlayışına zarar verdi. İslami mücadele bugünlere büyük bedeller ödeyerek geldi. Mirası tarumar ettiler. Bunların verdiği zarar hiçbir zaman Kemalistlerin verdiği zararla kıyaslanamaz. Kendine Müslüman’ım diyen insanı mahcup edecek kadar, maalesef ki yozlaştırdılar.

BANA DİNSİZ DEYİP GÜNAHA GİRİYORLAR

İslam’da yalan ve iftira çok büyük bir günahtır. Kaç defa dedim, ‘Elhamdülillah ben bir Müslüman’ım’. Başka bir şeyden eleştir beni. Bana dinsiz, İslam düşmanı deme, başka bir şey söyle. Niye bana bunu söylüyorsun? Günahkâr olabilirim, o seni ilgilendirmez. Sana ne, benimle Allah arasında. Günahımın hesabını sana mı vereceğim? Ama bana din düşmanı deme, bak sen dinden çıkıyorsun! Dinimize göre öyle yapman senin dini inancını, imanını zorlar. Diyanet İşleri Başkanı’na soruyorum: ‘Ey hocam ne diyorsun, dinimiz ne diyor bu konuda? Bu adamlar bana dinsiz diyor, bir şey de’ diyorum, çıt çıkmıyor. Onların emrinde, özgür olsa çıkar, derdi.

AKP’li olmayı İslâm’ın şartı haline getirdiler

Erdoğan, müftü adayımıza ‘sözde müftü’ diyor. Bu insan 4 ay önce devletin müftüsüydü. O zaman sözde değildi de HDP’ye geçince mi sözde oldu? Bu ne ikiyüzlülüktür, her şeyden önce ayıptır. Müslüman bir insan  HDP’ye oy verince Müslümanlığı sözde mi olur? Müslüman olmanın şartlarından biri mi oldu AKP’ye oy vermek? İslam’ın şartlarından biri haline getirdiler AKP’li olmayı. Biz tüm dinlerle ve mezheplerle barışığız. Medine Sözleşmesi’ne baksınlar, bir de HDP’nin seçim beyannamesine baksınlar. Aşağı yukarı güncellenmiş halidir. Hazreti Peygamber Mekke’yi, Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü ele geçirdiğinde isteseydi orayı kılıçtan geçirir tekleştirebilirdi, yapmadı. Niye yapmadı? Gücü olmadığı için mi, hayır. Yanlış olduğunu bildiği için. Toplumsal barış başka türlü inşa edilemez. Müslüman’ın huzuru da başka inanca saygı duymaktan geçer. İslamiyet’in büyümesi de bundan geçer.