CHP'den ABD'nin Hulusi Akar'a gönderdiği mektuba tepki: Yeni bir dünya kurulur...

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan’ın Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a yolladığı mektuba tepki gösterdi. Öztrak, mektubu, 1964 yılında dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye gönderilen Johnson Mektubu’na benzetti.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan’ın Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a yolladığı mektuba tepki gösterdi.

Öztrak, MYK sürerken yaptığı basın toplantısında, “ABD Savunma Bakan Vekili tarafından ülkemizdeki muhataplarına bir mektup yazılmış. Bu sıradan bir mektup değil ama ülke bu mektubu ABD Savunma Bakanlığı web sayfasından öğreniyor. Dil ve üslup bakımından 1964’teki Johnson mektubuna benziyor. Bu mektupta Türkiye’ye ültimatom veriliyor. Muhataplarınız size bu ciddiyetle ültimatom vermişse yapılması gereken aynı ciddiyetle karşılık vermek.Ana muhalefet olarak bizden çekinmelerine gerek yok. Biz 1964’te Johnson mektubu yazıldığında ‘Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye o dünyada yerini alır’ diyen İsmet Paşa’nın anlayışından geliyoruz" dedi.

İNÖNÜ NEDEN DEMİŞTİ?

'YENİ BİR DÜNYA KURULUR VE TÜRKİYE ORADA YERİNİ ALIR'

İnönü'nün bu ünlü veciz sözü Kıbrıs krizi sırasında ve ABD Başkanı Lyndon Johnson'ın Türkiye'yi uyardığı mektup üzerine söylenmiştir.

Lyndon Johnson Türkiye'yi, Kıbrıs'a müdahale etmemesi konusunda uyarmış ve "böyle bir müdahalede ABD'nin hibe ettiği silahları kullanamayacağınızı ihtar ediyoruz" sözleriyle kesin bir sınır çizmiştir.

İnönü'nün anılan sözleri bu mektuptan sonra Time dergisine verdiği mülakatta yer bulmuştur:

Kıbrıs'taki bu haksız durum devam eder, müttefikler bizi yalnız bırakır, NATO yanımızda olmaz, anlayışsızlık hüküm sürer, Türk azınlık ezilir, bu böyle devam ederse; günün birinde Batı'nın bu savunma sistemi yıkılır, yeni şartlarla yeni bir sistem ve dünya kurulur, Türkiye de bu yeni dünya içinde yerini bulur.

Öte yandan İnönü'nün Johnson'a yolladığı resmi mektup biraz daha ılımlıdır.

Bu mektupta Türkiye ve ABD'nin müttefik oldukları hatırlatılmakta ve "böyle bir ittifak olur mu" diye sorulmaktadır. Johnson mektubunun "gerek yazılış tarzı, gerek içeriği ile ABD'nin Türkiye gibi bir müttefiki için hayal kırıcı olduğu söylenmekte ve Kıbrıs konusunda NATO'nun Türkiye'ye arka çıkması gerektiği söylenmektedir: NATO'nun bünyesi, üye bir ülkeye yapılacak saldırı karşısında, saldırganın iddialarına kapılacak kadar zayıf ise, gerçekten tedaviye muhtaç demektir.

İnönü'nün Time muhabirine sözünü ettiği "başka bir dünyanın" adresi o yıllarda Sovyetler Birliği'nin merkezinde durduğu sosyalist bloktu ama İnönü'nün Türkiye'yi NATO'dan ve kapitalist bloktan ayırıp Sovyetler'le ittifak kurmak gibi bir niyeti olmadığı çok iyi biliniyor.

Haluk Şahin, 2019 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan bir söyleşide şunları söylüyor:

Mektup Türkiye’nin dünyaya bakışında tam bir kırılma noktasıdır. Türkiye güvenliğini ABD’ye emanet etmişti ama, ABD dediğimi yapmazsan seni korumam diyordu. Öyleyse Türkiye’nin başka seçenekleri olmalıydı. İnönü’nün ünlü “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de o dünyadaki yerini alır” sözleri tam da bu konjonktürde dile getirilmişti. Türkiye, blok değiştirmese de iki ülke arasındaki ilişkiler bir daha eski sıcaklığına dönmedi. Ancak hiçbir zaman da şimdi olduğu kadar inişli çıkışlı ve hasmane hale gelmedi. Sakinliği ve hesaplılığı ile bilinen İnönü, hiçbir zaman ABD ile ağız dalaşı yapmadı. Onun tarzı değildi. Johnson mektubuna verdiği ve kitapta yer alan soğukkanlı yanıt bunun kanıtıdır. Sakin, dengeci, kararlı...

Johnson mektubu sağcı muhalefet ve dönemin Başbakanı Demirel tarafından İnönü’ye karşı bir koz olarak kullanılmak istendi. Onlara göre bu mektup adeta Türk hükümetine verilmiş bir Amerikan muhtırası idi: İnönü, Johnson tarafından verilen talimata uymak zorunda kalmıştı. Bu sonuç Türk hükümetinin Kıbrıs politikasının başarısızlığının bir kanıtı gibi gösteriliyordu.
Oysa bu dosyayı araştırırken öğrendiklerim ve sonradan ortaya çıkan sonuçlar, mektup olayının İnönü’nün dış politika dehasının yeni bir örneği olduğu kanısına yöneltti beni. Çünkü, kitabı okuyanlar görecekler ki, Washington’un bu mektubu yazması bizzat İnönü tarafından tahrik edilmişti. İnönü, Türkiye’nin Kıbrıs’a çıkarma yapacağı haberinin Washington’a bildirilmesini, bazılarının itirazına rağmen, özellikle istemişti. Çünkü Washington’un “Sakın ha!” diyeceğini çok iyi biliyordu. Bunu bahane ederek askeri operasyonu ertelemiş olacaktı.

İyi mevzilenmiş düşmana karşı denizden çıkarma yapmanın en zor askeri harekâtlardan biri olduğunun elbette farkındaydı. Ki Türkiye’nin henüz çıkarma gemileri bile yoktu ve adaya şileplerle gidilmesi planlanıyordu. Bu koşullarda Türk ordusunun ilk adımda en az 10 bin kayıp vermesi ve sonunda başarısızlığa uğraması olasılığı yüksekti.

İhtiyatı ile tanınan İsmet Paşa’nın hayatta en korktuğu şey, içinden çıktığı Türk ordusunun bu türden bir yenilgiye uğraması idi. Böyle bir risk alamazdı. O yüzden mektubu davet etti, bekledi ve zaman kazandı. Mektuba eklenen ve hiç beklemediği sürpriz konular ise, ülkenin gözlerini açmasını sağladı. Bir taşla iki kuş diyebiliriz.