Bayram Otel davası: Acısını bile yaşayamayanların ülkesi...

9 Kasım’daki Van depreminin simgesi Bayram Otel ve bu otelde hayatını kaybeden gazeteciler olmuştu. O gazetecilerden biri olan Cem Emir’in kardeşi Sinem Emir ile aradan geçen 3 yılı ve AKP eliyle kapatılmaya çalışılan davayı konuştuk.

Ali Ufuk Arikan

23 Ekim 2011’de meydana gelen Van depremi sonrasında yetkililer televizyonlara çıkıp “oteller sağlam, hasar tespit çalışması yapıldı” demişti. O otellerden birinde görevi başında olan Doğan Haber Ajansı muhabiri Cem Emir, 9 Kasım’daki depremde yıkılan Bayram Otel’deydi. Gazeteci arkadaşı Sebahattin Yılmaz ve 22 yurttaş ile birlikte hayatını kaybetti. Aradan tam 3 yıl geçti. Otel sahibine 24 ölüm için verilen 11 yıllık hapis cezası dışında tek bir kişi bile ceza almadı. Yetkililer bırakın ceza almayı mahkemeye dahi çıkarılamadı. İki gazetecinin hayatını kaybettiği açık bir iş cinayeti olan bu davaya gazeteci meslektaşları dahi duyarlı olmadı.

O dava için 3 yıldır büyük uğraş veren Cem Emir’in kardeşi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Sinem Emir ile hem geçen 3 yılı hem de davada gelinen son durumu konuştuk. Emir, “Biz bir canımızı kaybettik. Bu ülkede canınınız acısını bile yaşayamıyorsunuz. Daha acımız tazeyken hukuksuzluklarla boğuşmak zorunda kalıyoruz bu düzende” diyor.

DEPREM OLDUĞUNDA HABER GEÇMİŞTİ...

Öncelikle 9 Kasım 2011’e, yani deprem gününe dair söylemek istedikleriniz var mı? Buradan başlayalım isterseniz...

Abim Diyarbakır’da adliye muhabiriyken depremi izlemesi için Doğan Haber Ajansı tarafından Van’a gönderildi. Kaldığı otelde kendisi dışında gazeteci arkadaşı Sebahattin Yılmaz da vardı. Biliyorsunuz akşam saatlerinde oldu deprem.

Deprem saatinde Cem’in arkadaşları dışarı çıkıyor. Cem “beni de bekleyin, yemek yiyeceğiz” diyor. “Sen haberi gir gel” diyorlar. Zaten tam o saatte abim Doğan Haber Ajansı’na haber geçiyor. Son görenler “haberi yazdı, haber merkeze düştü ve 1 dakika sonra deprem oldu” diyor.

Yani abim görevi başında, haberini yazarken hayatını kaybetti. Bu depremde 9 saat enkaz altında kalan ve sağ kurtulan bir depremzede (eşini ve kızını kaybetti) bana abimle son görüşmesini anlattı. Abimin dizindeki bilgisayarla haberini yazdığını o sırada sohbet ettiklerini söyledi. Cem, “bir ihtiyacınız olursa haber verin, biz gazeteciyiz yardımcı olmaya çalışırız” demiş. Daha sonra 4. Kata otel odasına çıkıyor ve eşiyle sohbet ederken deprem oluyor. Büyük bir ses geliyor ve otel yana yatmadan doğrudan çöküyor. Enkaz altında eşiyle konuştuğunu ve eşinin “sus, nefesini yorma” dediğini söylüyor, sustuktan sonra aşağıdan enkazdan gelen sesleri duyduğunu söyledi. Sonra 1 saat sonra sesler kesilmiş, eşi de hayatını kaybetmiş...

Abim doğal afetin olduğu her yere habere giderdi. Bitlis’teki selde de oradaydı, Elazığ’daki depremde de...

Cem gittiği tüm haberlerde kendi ayarladığı yerlerde, dostlarıyla imece usulü yaşardı. Burada Bayram Otel’de kalması DHA’nın organizasyonuydu. Eğer DHA bir organizasyon yapmasaydı abim muhtemelen yine imece usulü yapılmış bir çadırda olurdu. O sıralarda abimle sürekli telefonda konuşurduk. Binalar yıkılabilir yakınından geçme diye ama...

Biz bir canımızı kaybettik. Bu ülkede canınınız acısını bile yaşayamıyorsunuz. Daha acımız tazeyken hukuksuzluklarla boğuşmak zorunda kalıyoruz bu düzende.

ŞAKA GİBİ KARAR...

Üç yıldır türlü hukuksuzluklar boğuşuyorsunuz. Bunlardan biri otel sahibine ilişkin açtığınız davada yaşananlar sanırız. Van Bayram Oteli sahibine açılan davada son durum nedir?

Bu dava soruşturma kapsamına girdiği günden bu yana biz ihmali olan herkesin yargılanmasını istedik. İhmal çok açıktı burada. Bu olayla ilgili hukuk süreci başlatırken sadece Cem’in ailesi olarak hareket etmedik. Yakınlarını kaybedenlerin hepsinin ailesine ulaşmaya çalıştık. 6 aile birlikte bu dava sürecini başlattık. 1999 depremi sürecinde de depremle uğraşmış olan Bir Umut Derneği ile tanıştık ve dava sürecini birlikte yürüttük. Elimizden geleni yaptık ve davaya delil olabilecek, yetkililerin sorumluluğunu ortaya çıkaracak bilgileri topladık.

Örneğin depremden 3 gün sonra Van Valisi Münir Karaloğlu bir televizyon programına çıkıyor ve “oteller sağlam mı?” şeklindeki soruya yüzde 90 oranında hasar tespit çalışmalarını tamamladıkları şeklinde bir yanıt veriyor. “Otellerimiz sağlam, endişe edilmesin” diyor.

Sonradan öğreniyoruz ki hiçbir hasar tespit çalışması yapılmamış. Beşir Atalay kriz koordinasyon sorumlusuydu. TMMOB’nin hasarlı binaları tespit talebi Atalay tarafından reddedilmişti.

Bunların hepsi 26 Ekim yani ilk depremden 3 gün sonra yaşanıyor. 9 Kasım’da bu deprem olduğunda ise biliyorsunuz iki otel yıkıldı. 29 kişi otellerde öldü.

Dediğiniz gibi Van’da otel sahibine ilişkin bir dava açıldı. Van Valisi ve AFAD yetkilileri hakkında da dilekçemiz vardı. Cumhuriyet Başsavcılığı yetkili ben değilim diyerek dosyayı Yargıtay’a gönderdi.

Otel sahibinin yargılandığı davada tam 10 duruşma gerçekleşti. Hâkim yer yer bizi oldukça üzen tavırlar sergiledi. Abisini, evladını kaybetmiş insanlar takip ediyordu bu duruşmayı. Sanık duruşmada “nereden bileyim yıkılacağını, bu bina yıkılsa da ben mi suçlu olacağım” diyor, tepki gösterince hâkim bizi hedef alıp susturuyordu.

Otel sahibi Tevfik Bayram ile anlaşan bazı aileler davadan çekildi. Bu ailelere bir şey de diyemedik, müdahalede edemedik, 5 aile davayı takip ettik. 10 duruşma sonrasında Tevfik Bayram 24 kişinin ölümüne neden olduğu olayda sadece 11 yıl hapis cezası aldı. Biz hâkime “24 insan öldü, öyle bir karar alınki bu tip acılar bir kez daha yaşandığında bunu yapanların yanına kar kalmayacağı anlaşılsın” dedik ama karar sadece 11 yıl oldu.

‘İLK OLARAK ÇELİK KASADA PARALAR ÇIKARILDI’

Bu cezayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bakın davaya gelen ve daha sonra Tevfik Bayram ile anlaşıp duruşmadan çekilen bir kadın depremzedenin anlattıkları çok önemliydi. Eşi otelde çalışan bu kadın depremzede eşinin otelle ilgili anlattıklarını mahkemede dile getirmişti. Eşi ona “Tevfik Bayram’ın ilk depremden sonra köpükle çatlakları kapattığını, çok kötü durumda kalan odaları kilitlediğini anlatmış. Eşi korktuğunu söylemiş. Ama babası diyaliz hastası ve ailesini geçindirmeye çalıştığı için çalışmaya mecbur kalmış. Deprem günü “çok geç kaldım, patron bana kızacak” diye evden aceleyle çıkmış... Ve 1 saat sonra olan depremde o da hayatını kaybetti.

Bu kadının söyledikleri çok önemliydi. Verilecek hiçbir karar gidenleri geri getirmeyecekti zaten ama toplum yapanın yanına kar kalmıyor diyebilseydi en azından... Karar sonrası, bu mümkün olmadı. O otelden deprem sonrası ilk olarak çelik kasalarda paralar çıkarıldı. Önemli olay oydu onlar için...

Mahkemenin verdiği kararı temyize gönderdik Yargıtay 11 yıllık cezayı az buldu ve yeniden yargılama istedi. Umarım tutuklu kalır ve bu ceza artar. 24 insanın ölümüne neden oldu ve iyi halden indirim aldı.

‘PES ETMEMİZİ BEKLİYORLARSA YANILIRLAR’

Sizin en başından beri uğraştığınız bir diğer başlık devlet yetkililerin yargılanmasına yönelikti. Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanlığı, 24 kişinin öldüğü olaya ilişkin “ortada cezai sorumluluğu gerektiren eylem bulunmadığı” ve “delil” olmadığı gerekçesiyle soruşturma izni vermedi. Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu olayda tek sorumlunun Tevfik Bayram olmadığını ilk günden beri söylüyoruz. Kamu görevlilerinin yargılanması için başvurmadığımız tek bir kurum kalmadı.  Hep ret yanıtı aldık. Kamu görevlileri bu ülkede dokunulmazlığa sahip.

En son olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk ve mahkeme Anayasa’nın 17. maddesine dayanarak yaşam hakkının ihlal edildiğini ve sorumluların yargılanması için dosyayı Yargıtay’a gönderdi.

Anayasa Mahkemesi yüksek mahkemedir ve kararları bağlayıcıdır. Ben hukuk öğrencisiyim bunu bize birinci sınıftan itibaren anlatıyorlar. Olayla ilgili İçişleri Bakanlığı müfettiş görevlendirdi ve müfettişler de “bu isimler soruşturulsun” dedi. Van Valisi ve AFAD görevlilerini yani. Bu kararın ardından Bakanlığın 45 gün içinde yanıt vermesi gerekiyordu ama 7 ay yanıt verilmedi.

7 ayın sonunda soruşturma izni verilmediğini öğrendik

Bu karar sonrası Danıştay’a itiraz ettik. Şu an oradaki sonucu bekliyoruz. Ortada gerçekten büyük bir hukuksuzluk var. Nitekim bu yaşananlar hukuk fakültesinde örnek olay olarak veriliyor.

“Biz halkız, ölebiliriz ve bu soruşturulamaz mı” denilmek isteniyor. Kamu görevlileri de yargılanmalıdır. Bu saçmalık bitmeli artık. Hasar tespiti yapmadan “yaptım” diyor daha nasıl yargılanmasının önü açılacak. Beşir Atalay olaylardan sorumlu bakan. Onun da yargılanması meclisteki oy çokluğuyla engellendi.

Sanık olarak değil tanık olarak bile getiremiyoruz biz bu inşaları mahkemeye...

Buna karşı pes etmemizi bekliyorlarsa yanılırlar. Elimizden ne geliyorsa mücadeleye devam edeceğiz.

‘GAZETECİLER DAVAYI TAKİP ETSEYDİ...’

Cem bir gazeteciydi. Gazetecilerin ve çalıştığı kurumun dava sürecindeki tutumuna ilişkin neler söylemek istersiniz?

Biz isterdik ki gazeteciler, gazeteci sendikaları bu davayı takip etsin ama maalesef böyle bir taleple karşılaşmadık. Bu bir iş cinayetiydi. Abimin çalıştığı Doğan Haber Ajansı iş kazası saymadı bu olayı. Biz 1 yıl uğraştık ve abimin ölümünün tam bir yıl sonrasında Sosyal Güvenlik Kurumu iş cinayeti olarak kabul etti. DHA olayın aydınlanması, sorumluların yargılanması konusunda da bize yardımcı olmadı.