Aydınlanma Hareketi'nin Çanakkale buluşması: Ben de varım!

Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi’nde ‘Ben de Varım’ diyenler Çanakkale’de buluştu.

soL - Çanakkale

Çanakkale'de Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi’nin ilk toplantısı gerçekleşti.

Moderatörlüğünü soL Haber Portalı yazarı Aydemir Güler’in yaptığı toplantıya yoğun ilgi gösterilirken, Aydınlanma Hareketi'nin yaptığı çağrıya yurttaşlardan "ben de varım" yanıtı geldi.

Barış Terkoğlu ve Enver Aysever’in katılımıyla gerçekleşen toplantıda ilk sözü Aydemir Güler aldı.

"Aydınlanma Hareketi’nin imzalarla, isimlerle, kişilerle anılacak bir hareket olarak tasarlanmadı. Bu hareket toplumsal, halk hareketi olarak tasarlandı" diyerek sözlerine başlayan Güler "Çıkış noktamızda Türkiye’nin şu içinde bulunduğumuz dönemde iki yanlı bir enerji birikiyor. Bir tanesi negatif enerji, Türkiye karartılıyor" dedi.

Güler konuşmasına şöyle devam etti:

"Genel politikadan bahsetmeyeceğim. Çok gündelik olaylarla karartılıyor Türkiye. Çocuklarımıza tecavüz ediliyor, böyle kararıyor. Kadın cinayeti,töre cinayeti bir katliama dönüşmüştür. Bir başka katliam, iş kazası diye anamıyoruz artık, emekçiler kitle halinde hergün öldürülüyor. Buradan çıkan negatif enerjinin Türkiye’ye yakışmadığını, tolere edemeyeceğini, sineye çekemeyeceğini hisseden bir başka tarafta pozitif enerji birikiyor. Türkiye’de büyük bir gericilik tehlikesi var. Tehlike realize olmuş durumda. Bu tehlikenin dağıtılabileceğini düşünüyoruz. Böyle düşünmeseydik bu memleket yaşanmaz bir hal almış derdik. Ama bu memleket yaşanmaya, değiştirilmeye, eskiden olduğundan çok daha güzel  hale getirilmeye mahkum ve bu mümkün. Bundan başka bir çıkış yolu yok. En kaba hatları ile Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi bu pozitif enerjiyi Türkiye’nin her tarafında hissedilen bu ilerici birikimini ayağa kaldırmaya gayret ediyor. Amacımız budur"

Aydemir Güler’in açılış konuşmasının ardından sözü alan Enver Aysever "Bu bölge aydın, demokrat, ilerici bir bölge. Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi’nin ilk toplantılarından birinin burada olmasının nedeni de Çanakkale’nin bu tarihsel önemi" ifadelerini kullandı.

Çanakkale Savaşı'nın önemli bir savaş olduğunu ancak bugün verilen savaşın daha önemli olduğunu vurgulayan Aysever "Kim dost, kim düşman belli değil. Karanlığa karşı, yobazlığa karşı, gericiliğe karşı ülkenin içinde bulunduğu bu günlerde bu toplantıya geldiğiniz için teşekkür ederiz" dedi.

Aysever şöyle devam etti:

"Sabah ‘sidikli’ havuz medyasından bir haber gördüm. Diyor ki; ‘sidikli’ havuz medyası bunlar dinsizliği yaymak için sokaklara çıktılar. Yalancılıkta sınır tanımadıkları için onları da yadırgadığımızı söyleyemem. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nde doğmuş, büyümüş, bu ülkede yaşamaktan son derece memnun bir insanım. Bu ülkede ki herhangi bir kimsenin sabah kalktığında ezan sesinden rahatsızlık duyduğuna hiç rastlamadım. Bu ülkede ramazan ayında hiç kimsenin  oruç tutan birisine ‘ya sen niye oruç tutuyorsun diye?’ soru sorduğuna rastlamadım. Ben bu ülkede insanların komşuluk hukukundan birbirlerini sorguladığına rastlamadım. Ama son dönemde görüyoruz ki insanlar kim Alevi?, kim Sünni?, Kim Türk?, Kim Ermeni? meselesini çok farklı dilde tartışmaya başladılar... Türkiye bir yobazlık çerçevesinde can çekişme haline getirildi. En önemlisi de kaderimiz budur, bunun dışında bir çıkış yolu yoktur. Bu hırsız, bu karanlık düzende bizim üzerimizde tepinirler dediler. Biz Türkiye’nin sorunlarını hep beraber ortadan kaldırmak için ‘Ben de Varım’ diye bir mekanizma geliştirdik.

Konuşmasını "Bugün kadınların etek boylarını kafaya takanlar, bugün kadınları damızlık bir hayvan gibi eve tıkmaya çalışanlar, bugün erkek egemen toplumları özgürmüş gibi sunanların getirdiği noktada Türkiye’de bilinen o ki 45 çocuğa tecavüz edildi. Tecavüz eden mi suçlu?, ona göz yuman mı suçlu?, para karşılığında çocuğunun ırzını koruyamayan mı suçlu?, onun üstünü örten parlemanto mu suçlu?, yoksa onun bakanı mı suçlu?, yoksa hepsi mi suçlu? Buradan ilan ediyorum; çocuklarını koruyamayan çocuklarının ırzını, namusunu, haysiyetini koruyamayan ülkenin yaşamaya hakkı yoktur" ifadeleriyle sürdüren Aysever, Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi'nin çağrısını yineleyerek "Çocukların cenazesi üzerinde oturuyor. O halde kendi aramızda hep konuşuyoruz, diyoruz ki nasıl kurtulacağız; tepeden peygamberler gelmeyecek, peygamberler geldi, kurtarıcılar geldi bitti. Hepimiz birlikte yüzümüzü batıya, yüzümüzü aydınlığa döndürürsek bu işi çözeceğiz. Somut sonuçlar almaya çalışan, Diyanet’in arabalarının nereden geldiğini sorgulayan, kadını özgürleştiren Türkiye’yi, çocuklarımızı tecavüzlerden koruyan, zorunlu din derslerini mahkemelere götüren ve Türkiye’yi layık olduğu cumhuriyete taşıyan insanlar olacağız. Son kez soruyorum. Eğer onaylıyorsanız ‘Ben de Varım’ deyin" dedi.

Enver Aysever’in çağrısı salonda büyük ilgi gördü.

Enver Ayser’in ardından söz alan Barış Terkoğlu konuşmasına geçtiğimiz hafta tecavüze uğradıktan sonra ihtihar eden bir kız çocuğunun mektubu ile başladı.

Terkoğlu, "Türkiye’de herhalde tarihinin en fazla tecavüz olaylarının konuşulduğu bir dönemdeyiz. Karaman’da çocuklara tecavüz edildi, hepsinin hikayesini biliyorsunuz. Artvin’de üç gün önce bir kadın mezun olduğu İmam-Hatip okuluna gidiyor ve kendisine tecavüz eden öğretmenin hala orada öğretmenlik yaptığını görüyor ve bir tecavüz çetesini açığa çıkartıyor. Söylemek istediğim şu, biz Türkiye’nin son döneminde iki büyük olguyu tartışıyoruz. Biri; din. Sürekli dinciler tarafından dile getirilen ve onlar tarafından pazarlanan, istismar edileni söylüyorum. İkincisi ise ahlak. Normal şartlarda iksinin yan yana olması gerekirken, toplumda dini istismar edenlerin en büyük ahlaksızlıklara imza attığını ve bunu örtmek için dini bir şal gibi kullandıklarını görüyoruz" dedi.

"Bugün Türkiye’de dini siyasete, ticarete alet eden bir iktidar ile yönetiliyoruz" diyen Terkoğlu sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye’de konulduğu  anlamıyla bir modernleşme projesinin parçası olması tasavvur edilen Diyanet, her türlü gerici fikrin merkezi olmuş durumda. İşte böyle bir dönemde Türkiye’de laikliğin tam zamanıdır. Dini siyasete alet edenlerle, dincilerle yine dinin başka bir versiyonu ile mücadele edemezsiniz. Biz inananlar, inanmayanlar tartışması yapmıyoruz. Biz İslamın ılımlısı mı doğru?, radikali mi doğru? tartışması yapmıyoruz. Bizim tartışma konumuz bu değil. Bizim savunacağımız tek şey dinin bir inanç şekli olarak insanın kendi özel meselesi olduğudur.. Din asla ama asla kamu düzenine, yasalara ve ticarete karıştırılmamalıdır. Biz bu konuda laikliği yeniden savunmak üzere yola çıktık"

Toplantı katılımcıların soruları ile son buldu.