Anayasa Mahkemesi, Asya Katılım Bankası A.Ş. hissedarının hak ihlali başvurusunu reddetti

Anayasa Mahkemesi, TMSF’ye devredilen ve iflas eden Asya Katılım Bankası A.Ş. hissedarı Kenan Işık’ın, Anayasanın 35’nci maddesiyle güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği savıyla yaptığı başvuruyu reddetti.

Kadir Sev

Anayasa Mahkemesi, 29 Mayıs 2015 günü TMSF’ye devredilen ve iflas eden Asya Katılım Bankası A.Ş. hissedarı Kenan Işık’ın, Anayasanın 35’nci maddesiyle güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği savıyla yaptığı başvuruyu reddetti.

Başvurucunun, TMSF’ye devredilmesine karşı Ankara 13. İdare Mahkemesi nezdinde açtığı iptal davası, 22.4.2016 tarihinde reddedilmiş; Karar Danıştay 13’ncü Dairesinin 27.3.2017 tarihinde onanarak kesinleşmişti.

Anayasa Mahkemesinin bugün yayımlanan 17.7.2019 günlü kararında; “A- Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, B- Anayasanın 35’nci maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA, karar verilmiştir” deniliyor.

Mülkiyet hakkının ihlal edildiği görüşünün gerekçesi şu sözlerle açıklanıyor; “kamu gücü kullanılarak bankanın yönetiminin ve kontrolünün kamu makamlarına devredilerek bankacılık faaliyetinin kaldırılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır.”

Anayasanın 35’nci maddesiyle güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediği doğrultusundaki görüşünün gerekçesi de özetle şöyle açıklanıyor; Bankanın Fona devredilmesinde ve sonrasında BDDK’nın aldığı önlemlerin, sektörün düzenli işleyişini sağlamak görev ve yetkisi kapsamında alındığı; kanunilik ilkesinin ihlal edilmediği; haklı, orantılı ve ölçülü olduğu anlaşılmaktadır.

Haklılık ve ölçülülüğün kanıtı olarak Bankanın Fona devredilmesinden bir gün önce, 28.5.2015 günlü Mali Durum Tespit Raporundaki bulgulara yer verilmiş. Karardan anlaşıldığına göre Raporda, Bankanın mali yapısının giderek bozulduğu; sürdürülebilirliğini yitirdiği; kurumsal yönetim anlayışıyla bağdaşmayacak şekilde siyasi faaliyetler içinde olduğu; ortaklık yapısının şeffaf olmadığı sonucuna varılmış.

'HAKLISIN AMA ALACAĞIN YOK'

Başvurucunun, bu süreçte kendisine herhangi bir bedel ödenmemesinden yakındığı anlaşılıyor. Kararda, başvurucunun bu isteği, iflas etmenin ticari yaşamın bir gerçeği olduğuna vurgu yapılarak karşılanmış. Şöyle yazıyor; “Başvurucunun, hakkında bazı önleyici tedbirler alınan bir bankanın hissedarı olarak kalmaya devam ettiği, ayrıca ortaklığın getirdiği haklardan yararlanma imkanına sahip olan başvurucunun ticaret hayatı çerçevesinde karşılaşılabilecek risk ve yükümlülükleri de öngörebileceği değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle başvurucu ticari bir risk alarak bir Bankanın hissedarı olmuş ve neticede mali durumu bozulan Banka iflas etmiştir.”