AKP-Cemaat ortaklığı bozulunca ortaya saçılan pislikler: 17-25 Aralık soruşturmaları iki yaşında

İktidara geldiğinden itibaren ülkeyi gerici, yobaz, piyasacı bir dönüşüme tabi tutan AKP-Cemaat fiili koalisyonu, iki yıl önce başlatılan 17 Aralık soruşturmalarıyla tamamen yıkılmış oldu. Bu iktidar ve paylaşım kavgasının içinden fışkıransa “17-25 Aralık” olarak kodlanan büyük yolsuzluk ve rüşvet çarkıydı.

Haber Merkezi

AKP, 13 yıl boyunca kurduğu yasa dışı ekonomik çıkar çarkıyla sayısız suça imza attı. Bakanların karıştığı yolsuzluk dosyaları, yandaşlara peşkeş çekilen kamu kuruluşları, adrese teslim edilen ihaleler ve daha birçoğu, AKP’den hesabı sorulacaklar listesine yazıldı…

Ancak AKP’nin tarihinde 17-25 Aralık büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu, şüphesiz ki apayrı bir öneme sahip…

Öyle bir öneme sahip ki… AKP denilince ilk akla gelenler, ayakkabı kutularında istiflenen deste deste paralar, yatak odalarında gizlenen para kasaları, fısıltıyla yapılan telefon görüşmeleri, “evdeki paraları sıfırlayın” talimatları oluyor.

“17-25 Aralık Büyük Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu” adıyla anılan ve başkanlığını Tayyip Erdoğan’ın yaptığı 61. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin dört bakanı ile üç bakan çocuğunun dahil olduğu soruşturma dosyası, ülkenin en büyük yolsuzluk skandalını ortaya çıkardı.

Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın savcılık kararıyla ifadeye çağrıldığı ancak ifade vermeye bile gitmediği ve kısa bir süre sonra dosyanın kapatıldığı Türkiye’nin bu en büyük yolsuzluğu, “rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık” suçlarını içeren bir olaydı. Dosyayı takip eden savcılar görevlerinden alındı, hukuk tanımaz yöntemlerle konu sümen altı edildi. Skandala adı karışan dört bakan istifa etmek zorunda kalırken, Erdoğan cumhurbaşkanı oldu.

Ortalığa dökülen rezalet, hukuk bürokrasisini değiştirerek temizlenmek istendi.

Diğer yandan AKP yandaşları ve taraftarları 17-25 Aralık soruşturma ve gözaltılarını bir “darbe” girişimi olarak nitelerken, AKP bloğunun karşısında sağlı-sollu ne kadar liberal, sosyal demokrat varsa otomatikman Cemaate yedekleniyordu. Ve ülke ne yazık ki AKP tarikatı ile Fethullah tarikatı arasında bir seçime zorlanıyordu. Oysa ortada bir gerçeklik vardı ve önemli olan yatak odalarından, ayakkabı kutularından çıkan, sıfırlanması istenen paralardı. Hükümetin istifa etmesi gerekiyordu.

Hükümet istifa etmedi ve AKP-Cemaat kavgası doruğa ulaştı. 

17 ARALIK SABAHI NE OLDU?

17 Aralık’ın yıl dönümünde yeniden hatırlanıyor bu büyük yolsuzluklar dizisi.

On yıla yakın süren AKP-Cemaat fiili koalisyonunun tamamen bozulmasına da yol açan bu operasyonlar dizisi nasıl ve neden başladı?

17 Aralık 2013 sabahı, Cumhuriyet Savcısı Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç'in talimatıyla, birçok kişinin gözaltına alındığı büyük bir operasyon başlatıldı.

Cemaat, elindeki yargı-emniyet gücünü AKP’yi yolsuzluklar üzerinden vurmak için kullandı ve bu operasyonları düzenledi.

Gözaltına alınan kişilere, “rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık” gibi suçlamalarının yöneltildiği operasyon İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Zekeriya Öz koordinatörlüğünde gerçekleşiyordu.

Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, işadamları Ali Ağaoğlu, Rıza Sarraf ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir'in de aralarında yer aldığı 89 kişi gözaltına alındı.

Bakan çocukları Barış Güler ve Salih Kaan Çağlayan, işadamı Rıza Sarraf ve Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın da aralarında bulunduğu 26 kişi tutuklandı.

Bakan Bayraktar'ın oğlu, işadamı Ağaoğlu ve Fatih Belediye Başkanı Demir'in de aralarında olduğu diğer şüpheliler ise serbest kaldı.

Tutuklananlar ayrı ayrı dönemlerde serbest bırakıldı. Rıza Sarraf, Barış Güler, Salih Kaan Çağlayan 28 Şubat'ta salıverildi.

TAYYİP ERDOĞAN “DARBE” DEDİ!

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, başlatılan soruşturmayı hükümeti ve ekonomiyi hedef alan siyasi bir operasyon olarak yorumladı.

Hem Erdoğan hem de AKP hükümetinin önemli isimlerinin yaptığı açıklamalarda operasyonun Gülen Cemaati tarafından yürütüldüğü belirtildi.

Soruşturmanın ardından aralarında Erdoğan ve bazı bakanlar dahil birçok hükümet yetkilisine, bürokrata ve iş adamına ait olduğu iddia edilen ses kayıtları internet ortamında yayınlandı.

Erdoğan, süreç boyunca hükümet Gülen Cemaati'ne eleştirilerini artırdı ve devleti ele geçirmek isteyen bir 'Paralel Yapı'ya vurgu yaptı.

Operasyonlar ardından Egemen Bağış, Avrupa Birliği Bakanlığı görevinden alındı. İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ise bakanlık görevlerinden istifa ettiler.

İKİNCİ DALGA 25 ARALIK’TA

25 Aralık'ta bu kez başka bir operasyon başladı.

Savcı Muammer Akkaş tarafından yürütülen soruşturmada 96 kişiye yöneltilen suçlamalar arasında “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, ihaleye fesat karıştırmak ve rüşvet” bulunuyordu.

Savcı Akkaş, birçok iş adamının da aralarında bulunduğu 41 kişilik gözaltı listesi hazırladı, mahkemeden bazı iş adamlarının malvarlığına el koyma kararı çıkarttı.

Akkaş, Başbakan Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan için de şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrı evrakı hazırladı. Ancak Emniyet, Savcı'nın talimatlarını yerine getirmedi.

96 şüpheliye yönelik suçlamalar arasında “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, ihaleye fesat karıştırmak ve rüşvet” bulunuyordu.

EMNİYET KADEMELERİNDE GÖREVDEN ALMALAR BAŞLIYOR

17 Aralık'tan hemen bir gün sonra emniyetin çeşitli kademelerinde görev değişiklikleri başladı. 18 Aralık'ta, aralarında operasyonu gerçekleştirenlerin de bulunduğu beş şube müdürü görevden alındı.

19 Aralık'ta İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın merkez valiliğine atandı. 20 Aralık'ta Emniyet'teki görevden almalar yayıldı. 6 Ocak'ta Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde gece yarısı büyük çapta görev değişikliği yapıldı. 350 polisin yeri değiştirildi. 8 Ocak'ta bir Emniyet Genel Müdür Yardımcısı ile 15 ilin Emniyet müdürleri görevden alındı.

24 ile de yeni Emniyet müdürü atandı. 22 Ocak'ta Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde 470 amir, müdür yardımcısı ve memurun görev yeri değiştirildi.

Bu tarihten sonra da görev değişiklikleri devam etti. 17 Aralık'tan sonra yaklaşık 6 bin Emniyet mensubunun yerinin değiştirildiği tahmin ediliyor.

SORUŞTURMA SAVCILARINA SÜRGÜN

17 Aralık soruşturması, 29 Ocak 2014'te Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç'in elinden alındı.

Celal Kara, İstanbul 45. Asliye Ceza Mahkemesi'ne duruşma savcısı olarak atandı. Kara daha sonra Afyonkarahisar Cumhuriyet Savcılığı'na atandı.

Mehmet Yüzgeç, İstanbul 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'ne duruşma savcısı oldu. Yüzgeç, Haziran ayında ise Kahramanmaraş Cumhuriyet Savcısı olarak atandı.

Ocak 2014'te Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği görevine atanan Zekeriya Öz 11 Şubat'taki, 166 hakim ve savcının görev yerini değiştiren HSYK kararnamesi ile Bolu'ya savcı olarak atandı.

25 Aralık soruşturması dosyası ise, 26 Aralık'ta Savcı Muammer Akkaş'tan alındı.

Adliye önünde yazılı basın açıklaması dağıtan Akkaş, "Soruşturma yapmam engellenmiştir" dedi. Başsavcı Turan Çolakkadı, bir basın toplantısı ile Savcı Akkaş'ı soruşturmanın gizliliğini ihlâl etmekle suçladı.

Çolakkadı'nın ardından HSYK (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu), oy çokluğu ile bir bildiri yayımladı ve soruşturmayı bir üst birime bildirmeyi mecbur kılan yeni Adli Kolluk Yönetmeliği'nin, davaların önünü tıkayacağını ve Anayasa'ya aykırı olduğunu savundu.

16 Ocak'ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı dahil, 19 savcı ve bir hâkimin yeri değişti. Muammer Akkaş ise Tekirdağ'a atandı.

SAVCILARI MESLEKTEN İHRAÇ TALEBİ

Kasım ayında HSYK Başmüfettişi Ömer Kara, 17 Aralık operasyonuyla ilgili hazırladığı soruşturma raporunda, Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç'in meslekten ihracını talep etti.

17 Aralık 2013'ten bu yana yapılan hakim ve savcı atamalarının ciddi bir bölümünün soruşturmalarla ilgili olduğu düşünülüyor.

HSYK’NİN YAPISI BİLE BU SORUŞTURMA NEDENİYLE DEĞİŞTİRİLDİ

Hükümet, kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan bir sürecin ardından HSYK'nın yapısında değişiklik öngören bir yasa çıkarttı.

Düzenlemeyle HSYK bünyesinde Adalet Bakanı'na hâkim, savcı ve adalet müfettişlerinin atanması ile disiplin soruşturmaları gibi birçok konuda geniş yetkiler verildi.

Yeni yasa hem ülke içindeki muhalefet hem de Avrupa Birliği tarafından eleştirildi.

Dönemin HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, 66 sayfalık bir açıklama yaparak, değişikliğin Anayasa'ya aykırı olduğunu söyledi.

2014 yılının Eylül ve Ekim ayında yapılan seçimlerle 2018 yılına kadar görev yapacak HSYK üyeleri belirlendi. AKP'nin seçimlerde Yargıda Birlik Platformu'na destek verdiği bildirildi.

Seçim sonuçları ve iktidarın HSYK'daki doğal üyeleri hesaplandığında hükümet, HSYK'da hem 15 olan toplantı yeter sayısına, hem de 12 olan karar yeter sayısına ulaşarak önemli bir güç elde etti.

17 ARALIK TAKİPSİZLİKLE SONUÇLANDI

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yaklaşık 11 ay süren incelemenin ardından, 17 Ekim 2014'te dosyayla ilgili takipsizlik kararı verdi.

Son olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Birimi savcılarından Ekrem Aydıner tarafından yürütülen soruşturmanın kararında “soruşturma kapsamında usulüne uygun delil toplanmadığı, suçun unsurlarının oluşmadığı ve herhangi bir örgüte rastlanmadığı” belirtildi.

Eski Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın eyleminin ise 'Yardım Toplama Kanunu'na muhalefet' niteliğinde değerlendirilmesinden dolayı dosyasının ayrılmasına ve hakkında işlem yapılması için İstanbul Valiliği'ne gönderilmesine karar verildi.

Aslan hakkındaki diğer tüm suçlamalarda takipsizlik kararı verildi.

Takipsizlik kararına yapılan itirazı değerlendiren İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği, 16 Aralık'ta 2014'te, yani 17 Aralık gözaltılarının yıldönümünden saatler önce itirazı reddetti.

Hakim Fevzi Keleş yaptığı açıklamada "53 şüpheli hakkında verilen takipsizlik kararı usule ve yasaya uygundur" dedi.

25 ARALIK SORUŞTURMASININ AKIBETİ

2 Eylül 2014'te, 25 Aralık soruşturmasıyla ilgili takipsizlik kararı verildi.

Bilal Erdoğan'ın da aralarında bulunduğu 96 şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığı belirtildi.

Kararda "96 şüpheli hakkında, örgüt kurmak ve örgüt üyesi olmak suçlarından kovuşturmaya yer olmadığı" ifade edildi.

Ayrıca kararda, soruşturmayı hazırlayanların "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya çalışmakla" suçlanması dikkat çekti.

Savcılar, "25 Aralık soruşturmasının hukuki bir soruşturma görünümü altında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren ortadan kaldırmaya ve engellemeye yönelik bir teşebbüs" olduğunu belirtti.

TBMM’DE KOMİSYON KURULDU VE…

17 Aralık soruşturmasında yolsuzlukla suçlanan dört eski bakanın soruşturulması için TBMM’de komisyon kuruldu.

4 bakana yöneltilen suçlamalar şunlardı:

Zafer Çağlayan

1- Sarraf’ın İran’a altın ihracatı yapması işlerinde imtiyaz sağlamak,

2- Gana’dan kaçak yollarla yurda sokulmak istendiği ileri sürülen 1.5 ton altınla ilgili adli ve idari soruşturmaları engelleyerek altının Dubai’ye çıkışını sağlamak.

Muammer Güler

1- Sarraf’ın araçlarına trafikte emniyet şeridi kullanma imtiyazı vermek ve koruma polisi görevlendirmek,

2- Sarraf’la birlikte gözaltına alınan bazı şüphelilerin ve yakınlarının yasaya aykırı olarak istisnai yoldan Türk vatandaşlığına geçirilmesini sağlamak,

3- Sarraf’la ilgili adli ve istihbari çalışma yapılıp yapılmadığının araştırılması için talimat vermek,

4- Sarraf’ın usulsüzlükleri hakkında basında çıkacak haberlerin engellenmesi için girişimde bulunmak.

Egemen Bağış

1- Sarraf’ın turizm belgeli bir otel kiralama girişimiyle yakınlarına vize alınması işleri için aracılık etmek,

2- Sarraf’la ilgili soruşturma olup olmadığı yönünde kurum ve kuruluşlardan araştırma yapılmasını sağlamak,

3- Sarraf’ın usulsüzlükleri hakkında basında çıkacak haberlerin engellenmesi için girişimde bulunmak,

Erdoğan Bayraktar

1- Kişiye özel imtiyazlı imar planlarını onaylatmak, imar planlarına aykırı olarak yapılan bazı projelerin usulsüzlüklerine göz yummak, denetimlerden sorunsuzca geçmelerini sağlamak,                                            

2- Bakanlıktan iş alan şirketlerin yemek işlerinin yakınlarının ortağı olduğu şirketlere verilmesi için aracılık etmek.

SORUŞTURMA SÜRECİNDE ÖĞRENDİKLERİMİZ

Rıza Sarraf ve Muammer Güler sorgulanamadı.

Eski bakanlar, kendilerine yöneltilen soruları geçiştirdi. CHP’li üye Rıza Türmen, komisyondaki AKP’li vekillerin taş koymasından ötürü önemli tanıkların dinlenemediğini söyledi.

Buna rağmen bazı yeni bilgiler ortaya çıktı. İşte o bilgiler:

1- 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasından sızan ses kayıtlarıyla, bu kayıtların Emniyet mensupları tarafından yapılan çözümlerinin ‘aynı olduğu‘, yani yazılı metinlere ekleme yapılmadığı tespit edildi. Adli Tıp bu tespitle, tapeleri ‘uygun‘ bulmuş oldu. Ancak tape dosyalarındaki 10 kaydın inceleme için Adli Tıp’a gönderilmemesi, yani kayıp olması soru işaretleri yarattı. Zira orijinal ses kaydının kayıp olması halinde, tapeler mahkemede kanıt sayılmıyor.

2- Soruşturmanın kilit ismi Sarraf’ın kuryesi, ‘Ankara’ya çok defa para götürdüğünü‘ söyledi. Kurye Muhammed Sadık, ”Hatta çok az olmakla birlikte oradan altın getirdiğimiz de olmuştur” dedi. Sadık’ın götürdüğünü kabul ettiği miktarlar: 2 milyon Euro, 2 milyon dolar ve 1.5 milyon lira. Ancak kurya, bunları kime verdiğini hatırlayamadı.

3- Soruşturma dosyasında rüşvetin görüntülerinin bulunduğu, fakat soruşturmaya AKP tarafından sonradan atanan ve takipsizlik kararının arkasında olan savcı Ekrem Aydıner’in bu görüntüleri iade ettiği öne sürüldü.

4- Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) bilgilerine dayanarak hazırlanan bilirkişi raporunda, Bağış ile eşi Beyhan Bağış’a ait üç evin, ikilinin ‘gelirleriyle orantılı olmadığı’, Güler ve çocuklarının mal varlıklarının ‘tasarruf ve birikimden kaynaklanmadığı’, Çağlayan’ın ailesinin para hareketlerinin ise ‘gelirleriyle önemli ölçüde orantısız olduğu’ kaydedildi.

5- Sarraf için, “Gerekirse önüne yatarım” dediği ses kayıtlarına yansıyan eski içişleri bakanı Muammer Güler’in ‘boş konuşmadığı’ ortaya çıktı. Güler, Sarraf için bir Çin bankasına ‘kişisel’ referans mektubu göndermiş. Bir başka ifşaat: Eski ekonomi bakanı Zafer Çağlayan’ın seçim bölgesindeki faaliyetlerine yine Sarraf 325 bin TL’lik bir katkıda bulunmuş!

6- Bayraktar, şirketinin kabineye girdiği 2011’den sonra 3,3 kat büyümesini, ‘oğlunun ödüllü bir işadamı olması’ ve devamlı artan net kârla açıkladı.

7-  Bayraktar’ın küçük oğlu Rahmi Bayraktar’ın iki ayrı bankada tam 29 hesabı olduğu ortaya çıktı.

8- Bayraktar, Kadıköy Koşuyolu’ndaki 42 milyon TL’lik arsanın hesabını veremedi.

9 – Çağlayan, Sarraf’la ‘yakın‘ ilişkilerinde bir sakınca olmadığını savundu. Sarraf’ın kendisine en az bir saat ve piyano aldığını dolaylı yoldan doğrulayan Çağlayan, İranlı işadamının ailesiyle geliştirdiği ilişkilerle ilgisi olmadığını öne sürdü.

10- Sarraf’ın adamı Abdullah Happani’nin Çağlayan’ın kardeşinin hesabına yatırdığı 2 milyon 465 bin TL’nin, iki gün sonra bakanın hesabına geçtiği ortaya çıktı.