17 Aralık'ın birinci yılı: Hırsızlık ve yolsuzluk devam ediyor hâlâ

Bugün 17 Aralık 2013... Sıfırlanamayan paralar, TÜRGEV, rüşvetçi bakanlar ve oğulları, Rıza Sarraf, ayakkabı kutuları, para sayma makinesi, havuz medyası ve dahası. Birinci yılında 17 Aralık’ın serüvenini derledik.

Ali Ufuk Arikan

Geçtiğimiz yıl bugün herkes “neler oluyor” sorusunun yanıtını arıyordu. Bakan çocukları gözaltına alınmış, AKP iktidarının organize yolsuzlukları ortalığa saçılmıştı. Ülke tarihinin en büyük siyasi krizlerinden birinin adı olan 17 Aralık 2013, AKP’ye üzerinden hiçbir zaman atamayacağı bir etiketi yapıştırmıştı: Hırsız!

17 ARALIK: HERKES ŞAŞKIN

17 Aralık sabahı, Türkiye AKP iktidarında alıştığı bir “şafak baskını”yla daha karşı karşıyaydı. Birçok ev basılmış, gözaltılar olmuştu. Ancak dakikalar geçip, basılan evler, gözaltına alınan isimler ortaya çıktıkça şaşkınlık artıyordu. Bakan çocuklarının evleri basılmış, evlerden para sayma makineleri, kasalar çıkmıştı. Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde yapılan aramada ayakkabı kutuları içinde 4,5 milyon dolar bulunmuştu.

İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Kaan Çağlayan ve Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, Ali Ağaoğlu, Rıza Sarraf ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir gözaltına alınmıştı.

SARSICI İDDİALAR

Gözaltıların ardındaki neden herkes tarafından merak edilirken, dakika dakika bilgiler gelmeye devam etti. Önce herkes kim bu Rıza Sarraf dedirtecek bilgileri öğrendi. Sarraf’ın bakan çocuklarını ve bakanları rüşvete boğduğu ortaya çıktı. Bakan çocuklarının SİT alanlarını rüşvetle peşkeş çektiği, TOKİ üzerinden büyük usulsüzlükler yapıldığı, Topkapı Sarayı’ndaki tarihi eserlerin satıldığı iddia ediliyordu. Fatih Belediye Başkanı Demir’in ise Marmaray projesine ciddi zarar vereceği halde rüşvet karşılığında bazı arsalara imar ve inşaat izni verdiği belirtiliyordu.

ERDOĞAN’DAN İLK YANIT

Yaşananları herkes gibi Erdoğan’dan sabah saatlerinde öğrendi. Yıllardır türlü operasyonlara imza attıkları ortağı tarafından hedef alınmış, birlikte işledikleri suçların kendi payına düşeni ortalığa saçılmıştı. Başbakan Erdoğan Konya'da toplu açılış töreninde bu şaşkınlık ve sinirle konuşacaktı:

"Hiçbir tehdide boyun eğmeyeceğiz. İstedikleri kadar çirkin yollara tenezzül etsinler, kirli ittifakların içine girsinler, buradan bir kez daha tekrar ediyorum. Türkiye’de artık söz milletindir, karar milletindir, yetki milletindir. Mühür milletin elindedir.”

BAKANLAR HAKKINDA FEZLEKE

Çok uzun bir gün olacaktı 17 Aralık. Akşam saatlerine doğru 4 Bakan hakkında fezleke hazırlandığı ortaya çıkacaktı. Kara para aklama, rüşvet ve altın kaçakçılığı suçlamalarının yer aldığı soruşturma dosyasında dört bakanın adı geçiyor, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, İçişleri Bakanı Muammer Güler ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan için zor zamanlar başlıyordu.

EMRİ KİM VERDİ?

17 Aralık’ın kuşkusuz en tuhaf açıklaması Muammer Güler tarafından yapılacaktı. Güler, “operasyon emrini ben verdim. Oğlum suçlu ise gereken yapılır” diyecekti.

Ancak Güler’in operasyondan haberi olmadığını ortaya koyan konuşma kayıtları daha sonra ortaya çıkacaktı. Güler’in oğlu Barış ile konuşması şöyleydi:

Barış Güler: 6 buçukta geldiler Celal Kara diye bir savcı arama kararı çıkarmış.
Muammer Güler: Ne var oğlum senin evinde.
Barış Güler: Hiçbir şey yok baba.
Muammer Güler: Para ne var.
Barış Güler: Kendi param üç beş kuruş kalan param.
Muammer Güler: Kaç para?
Barış Güler: Sen biliyorsun
Muammer Güler: Kaç lira oğlum?
Barış Güler: 1 trilyon civarı param var o kadar.
Muammer Güler: Evet evet. Tamam oğlum. El koydular mı paraya ?
Barış Güler: Yok arama yapıyorlar.
Muammer Güler: Senin şimdi anladığım kadarıyla Rıza Zarrab ile bir rüşvet ilişkisinden bahsediyorlar. Diyeceksin ki bir danışmanlık ilişkim var. Gayrı resmi danışmanlık yapıyorum. Benim alacaklı olduğum dayımın oğlu bunların yanında çalışıyor. Onun bana borcu var senetlerimiz de var.

2. DALGA GELDİ, BAKANLAR GİTTİ

İlk büyük operasyonun ardından AKP telaşla Emniyet’te tasfiyelere girişmiş, cemaatçi polisleri görevden almaya başlamıştı. Bu tasfiyelerin ardından Gülen’in meşhur “beddua”sı gelmiş, Erdoğan “inlerine gireceğiz” açıklamalarına o günler başlamış ama direkten döneceği güne daha gelinmemişti. 25 Aralık sabahı aralarında Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında operasyon kararı alınmış ancak operasyon Erdoğan’ın talimatıyla engellenmişti. Savcı operasyon istiyor, Emniyet Müdürleri, Bakanlar bu operasyonu yaptırmamak için direniyordu. 17 Aralık, 25 Aralık’ta daha da derinleşerek sürüyordu.

BAKANLAR İSTİFA ETTİ, BÜYÜK BOMBA GELDİ

Erdoğan iktidarı boyunca ilk kez “kelle veriyor” bakanlarına gönderdiği sarı zarfla istifalarını istiyordu. İlk olarak Muammer Güler ve Zafer Çağlayan istifa etti. Ancak büyük bomba Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’dan gelecekti. Bayraktar yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanacaktı:

Rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle istifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyonu yayınlayınız şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Etmiyorum çünkü, soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın talimatıyla yapıldı. Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum.

OPERASYON ENGELLENDİ, GÖREVDEN ALMALAR BAŞLADI

Bilal Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu isimler hakkında operasyon yapmaya çalışan Savcı Muammer Akkaş, yaptığı açıklamayla “operasyon yapmam engellendi” derken, kısa süre sonra soruşturma dosyası elinden alınacaktı. Ardından dosya kapatılacak, yargı ve emniyette büyük bir tasfiye operasyonu başlatılacaktı.

SIFIRLAYALIM MI BABACAĞIM?

Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’la yaptığı ve “sıfırlama” diyaloğuyla hafızalara kazınan konuşma:

R.T.E: Sabah operasyon yaptılar, bu Ali Ağaoğlu,Reza Zarrab, bizim Erdoğan’ın oğlu, Zafer’in oğlu, Muammer’in oğlu filan, bunların şu anda evlerinde
arama yapıyorlar.

B.E: Evet.

R.T.E: Şimdi diyorum ki senin evinde ne var ne yok. Sen bunları bir çıkar tamam mı?

B.E: Bende ne olabilir baba, senin para var kasada.

R.T.E: Onu diyorum işte. Ben şimdi gönderiyorumkardeşini. O bilgiler onda var tamam mı abinle konuş, amcanla konuş, o da aynı şekilde çıkarsın, eniştenle konuş o da.

B.E: Ne yapalım bunları baba, nereye koyalım?

R.T.E: Belirli yerlere, oralara şey yapın.

B.E: Berat’ta da var.

R.T.E: Onu söylüyorum işte, şimdi bir araya gelin; amcanı da al, Ziya eniştende var mı yok mu bilmiyorumda, tamam mı, Burak Abi’ne de hemen şey yap.

17 Aralık saat 11.17

B.E: Hasan Abi, abim Berat, amcam düşünüyoruz. Berat’a fikir geldi. Bir kısmını Faruk’a diğer işle ilgili verelim diyor, öbür paraları işlediği gibi işlesin.

R.T.E: Şey yapmanızda fayda var, tamamıyla sıfırlamanızda.

B.E: Tamamıyla sıfırlayacağız inşallah.

17 Aralık saat 15.39

R.T.E: Sana verdiğim görevler tamam mı?

B.E: İşte akşam bitirmiş oluyoruz, Berat ile ilgili olan kısmını hallettik, Mehmet Gür ile ilgili olan kısmı önce halledeceğiz, geri kalanını da artık karanlık
olunca halledeceğiz.

17 Aralık saat 23.15

R.T.E: Sıfırladınız mı?

B.E: Sıfırlamadık babacım, 30 milyon Avro gibi bir miktar daha var, eritemedik henüz. Berat’ın aklına geldi, Ahmet Çalık’ın alacağı bir 25 milyon dolar kalmış, onu oraya verip üstüyle de Şehrizar’dan daire alabiliriz diyor, sen nasıl bakarsın baba?

R.T.E: Tamam yapın.

B.E: Tamamen sıfır mı kalsın baba, yoksa senin elinde biraz para kalsın mı?

R.T.E: Kalsın olmaz, Mehmet’le şey yapsaydınız, onu da oraya aktarsaydınız.

B.E: Onlara verdik tamam, 20 milyon dolar verdik.

R.T.E: Allah Allah ya aktarsaydınız, sonra şey yapardınız.

B.E: Bu kadar verebildik, zaten zor, yer kaplıyor. Bir kısmını Tunç Abi’ye verdik.

18 Aralık Saat 10.58

R.T.E: Tamamen sıfırlandı mı?

B.E: Yani sıfırlandı derken işte bende bir bu Samandıra’nın ve Maltepe’nin paraları vardı, 730 bin dolar ve 300 bin lira, onları da şey yapıcam; bizim
Faik Işık’a borcumuz vardı, 1 milyon lira ona vereceğim, üstünü de akademiye aktar diyeceğim.

SARRAF, BAKAN ÇOCUKLARI ÇALDIKLARIYLA ÖZGÜR KALDI

Bakan’ın 700 bin avroluk saati, ayakkabı kutularındaki paralar, rüşvet görüntüleri, havuz medyası... Hepsi ortalığa saçılmış, AKP’nin yolsuzlukları bir bir ortaya çıkmıştı. Erdoğan oğlunu ve kendini kurtarmış ancak Bakanlarından vazgeçmek zorunda kalmıştı.

Rıza Sarraf ve Bakan çocukları ise görevden almalar sonucunda özgür kalacaktı, ayakkabı kutularıyla birlikte tabii.

17 Aralık'ın birinci yıl serüveni "şimdilik" böyle...