10 maddede Türkiye’nin dış politika krizleri

'Stratejik Derinlik'in mimarlarından, Kardak Kayalıkları'na Türkiye'nin 10 dış politika krizi.

Cem Boz

‘Kimse bizim sabrımızı sınamasın…’ 

‘Türkiye’nin gücünü kimse sınamaya kalkışmasın’

‘Ateşle oynamasınlar’

Yukarıdaki 3 cümle son yıllarda Türkiye’nin diplomasi krizleri için siyasiler tarafından en çok kullanılan ifadelerden.

Türkiye’nin geçtiğimiz günlerde Rus savaş uçağı Su-24’ü düşürmesinin ardından ortaya çıkan kriz sırasında da yukarıdaki 3 cümle genellikle tekrarlandı. 

AKP’nin stratejik derinliğinin balon olduğu evvelden anlaşılmış olmasına ve her kriz döneminde sarsılmasında rağmen, 1 Kasım’dan sonra gücünü perçinlediği düşünülen hükümet için Rusya krizi karizmasının çizilmesine yetti. 

Erdoğan’ın ‘Putin’i aradım ama ulaşamadım’, ‘Randevu talep ettim ama olmadı’, ‘Belki Paris’te görüşürüz’ ifadeleri son yıllarda Türkiye dış politikasının geldiği noktayı gözler önüne koydu.

Dünden bugüne diplomasiye damgasını vurmuş 10 olayı soL okurları için derledik. 

İşte Türkiye’nin 10 dış politika krizi

MUSUL KRİZİ

29 Eylül 1924 tarihinde Türkiye ve İngiltere arasında patlak veren kriz. 

Musul sorunu, Lozan antlaşması sırasında çözüme kavuşamamış, daha sonra müzakere yoluyla anlaşmaya varılacağı konusunda fikir birliğine varılmış olasına rağmen Türkiye ve İngiltere arasında krize neden olmuştur.

Taraflar ikili görüşmelerde sorunu çözemeyince, devreye Milletler Cemiyeti girdi. Toplantıda önerilen plebisit/halk oylaması teklifi reddedildi. Milletler Cemiyeti konuyu inceleyip, rapor hazırlaması için komisyon oluşturdu. 

Komisyon raporunu Milletler Cemiyetine 1925 eylülünde sundu. Rapor, Musul'un Irak'a katılması gerektiğini önerdi. 

Türkiye tarafı kabul etmek istemese de, 5 Haziran 1926’da İngiltere ile anlaşma imzalayarak komisyon raporunu kabul etti

JOHNSON MEKTUBU

1964 yılında dönemin ABD Başkanı Lyndon Baines Johnson’un, Başbakan İsmet İnönü’ye 5 Haziran’da gönderdiği mektup. 

Mektupta, Türkiye’nin Kıbrıs Adası’na olası müdahalesinde NATO üyesi bir diğer ülke olan Yunanistan’la karşı karşıya geleceği anımsatılmış, ortaya çıkacak kaosta Türkiye’nin Sovyetler Birliği’nin müdahalesine açık hale geleceği vurgulanmış, söz konusu müdahalede ABD ve NATO’nun Türkiye’ye yardım etmeyeceği ima edilmiştir. 

Dönemin Başbakanı İnönü ise Johnson’un restini görmüş, "Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye bu dünyada yerini alır" cümlesini sarfetmiştir.  Johnson'un mektubunun hemen sonraki yıllarda yükselişe geçecek olan öğrenci gençlik içinde ABD karşıtlığının yükselmesinde önemli rolü olduğu biliniyor. 

HAŞHAŞ KRİZİ

Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye'den isteği üzerine başlatılan afyon ekiminin yasaklanmasına, 1973 seçimlerinden sonra iktidara gelen Ecevit-Erbakan Koalisyon Hükümeti döneminde son verilmiştir. Böylece ABD'ye rağmen sürdürülen afyon ekimi iki ülke arasında bir kriz ortamı doğurmuştur.

KIBRIS SORUNU

Yunanistan ve Türkiye arasındaki en sıcak noktalardan olan Kıbrıs’a, Türkiye’nin asker çıkarmasıyla patlak veren kriz. 

20 Temmuz 1974 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 353 sayılı kararında "Uluslararası güvenlik ve barış için ciddi tehlikeye yol açan ve bölge üzerinde olağanüstü infiale müsait bir ortam yarattığından Birleşmiş Milletler ciddi bir endişe duymaktadır...Tüm devletlerin Kıbrıs Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğüne saygı duyması gerekir...Yabancı askeri müdahaleye derhal son verilmelidir." diyerek harekata karşı olduğunu belirtti ve ateşkese çağırdı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 11 Mayıs 1984 tarihindeki 550 sayılı kararında ise durumu işgal olarak niteledi.

Bu müdahale sonrasında Ada'da iki toplumun fiili ayrılığını sağlayan bir bölünme yaşandı, Ada'daki Türk toplumu kuzeye göçerken kuzeydeki Rumlar da güneye göç etmek zorunda kaldı. 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. 1983 bu devlet bağımsızlığını ilan ederek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adını aldı.

Harekat sonrası ABD'de bir grup üye Türkiye'ye karşı silah ambargosu uygulanması yönünde girişime başladı. Bunun için de ABD'nin Türkiye'ye savunma amacıyla verdiği silahları Kıbrıs'ta kullanmış olmasını sebep gösterdiler. Bu arada Kongre'de çıkacak herhangi bir ambargo kararını veto edeceğini ifade etmiş olan Başkan Nixon ise Watergate Skandalı yüzünden istifa etmişti.

Sonuçta Amerikan Kongresi 5 Şubat 1975'te Türkiye'ye yönelik silah ambargosu kararını aldı.

Daha sonra 25 Temmuz 1975'te Türkiye ABD'ye verdiği bir nota ile 1969 tarihli Türkiye-ABD Savunma İşbirliği Anlaşması'nı (Defence Cooperation Agreement) askıya aldığını ve ülkedeki bütün Amerikan üs ve tesislerinin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "kontrol ve gözetimi" altına girdiğini açıkladı. Bu gelişme sonucu başlayan görüşmelerde iki ülke arasında yeni bir uzlaşmaya varıldı ve 26 Mart 1976'da yeni bir Savunma İşbirliği Anlaşması imzalandı, ama bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi silah ambargosunun kalkması şartına ve Kongre'nin onayına bağlanmıştı. Ambargo 26 Eylül 1978'de kaldırıldı.

ERMENİSTAN KRİZİ

Sovyetler Birliği'nin çözülmesinin ardından, Ermenistan'ın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü, iki ülke arasındaki sınırları tanımaması ve statü kuran antlaşmaların geçerli olmadığına dair yapmış olduğu açıklamalarla başlayan kriz.

Ermenistan'ın Azerbaycan'a bağlı Dağlık Karabağ Özerk Oblastı'nı işgal etmesi yüzünden Ermenistan'la Azerbaycan arasında patlak veren savaş Türkiye'yle Ermenistan arasındaki ilişkilerin bozulmasına neden oldu. 1993 yılında Türkiye Ermenistan'la olan sınır kapılarını insan ve mal trafiğine kapattı. Azerbaycan'la Ermenistan arasındaki savaş Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarının % 20'sini ele geçirmesinden sonra 1994 yılında yapılan ateşkes anlaşmasıyla sona erdi.

KARDAK KAYALIKLARI

Ocak 1996'da Yunanistan ile Türkiye arasında Türk bandıralı bir geminin Kardak Kayalıkları'nda karaya oturması sonucu Türk ve Yunan kurtarma ekipleri arasında çıkan anlaşmazlık sonucu patlayan krizdir.

İki ülke askerinin de kayalıklara bayrak dikmesiyle kriz tırmanmıştır.

Dönemin başbakanı Tansu Çiller, ‘O bayrak iner, o asker gider’ ifadelerini kullanarak savaş sinyali verse de NATO’nun müdahalesi sonrası bölgede tansiyon düşürüldü.

SURİYE-ÖCALAN KRİZİ

Türkiye’nin, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’de olması nedeniyle patlak veren kriz. 

Suriye'nin Öcalan'ı barındırmasına cevap olarak Türkiye İsrail ile daha da yakınlaşmış, Fırat ve Dicle nehirlerinin debisini azaltarak Suriye'ye giden su oranını azaltmıştır.

Türkiye'nin bu hamlelerine karşılık ise Suriye, o dönem Türkiye ile ilişkileri gergin olan Yunanistan ile askeri işbirliğine gitmiştir.

Söz konusu kriz iki taraf arasında 1998 yılında imzalanan Adana Protokolü’yle sona ermiştir.

SÜLEYMANİYE ÇUVAL KRİZİ

ABD'nin 2003 yılında Irak'ı işgalinin ardından  4 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye'deki Türk Özel Harekât Merkezi'ne baskın yapan Amerikan kuvvetlerinin, burada görev yapan Türk askerlerini gözaltına alarak başlarına çuval geçirmesi hadisesi.  

WikiLeaks belgelerinde yer alan bilgiye göre, dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Robert Pearson'ın Washington'a ilettiği kriptoda ABD ile Türkiye arasında yaşanan en büyük krizin 'çuval geçirme olayı' olduğu belirtildi.

ERDOĞAN'IN DAVOS ŞOVU

2009 Dünya Ekonomik Forumu toplantısında Gazze çatışması ile ilgili olarak Şimon Peres ve Erdoğan arasında geçen konuşma, Erdoğan'ın toplantıyı terketmesiyle başlayan kriz. 

Erdoğan’ın Davos şovu, AKP’nin Ortadoğu’da "bölge liderliği" rolüyle ABD'nin taşeronluğuna soyunduğu olaylar sarmalının başlangıcı olarak kabul edilir.

Erdoğan'ın Davos zirvesinde yaptığı 'one-minute' şovu sırasında oturum moderatörlüğü yapan Washington Post yazarı David Ignatius’un 2012’deki yazısında şöyle diyecekti:

"Başkan Obama yeni görevindeki ilk aylarında dış politikada yolunu tayin ederken, Türkiye'nin dikbaşlı başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir dostluk geliştirmeye karar verdi. Geçtiğimiz bir yıl boyunca bu yatırım büyük temettü getirmeye başladı ve zaman zaman akıntıya kapılıp sürükleniyor gibi görünen bir coğrafyada ABD politikalarının tutunmasını sağladı.”

RUSYA SU-24 KRİZİ

Türkiye’nin Suriye’de cihatçı gruplara yönelik operasyon yapan Rusya’ya ait Su-24 savaş uçağını vurmasıyla başlayan kriz. 

Türkiye uçağın hava sahasını ihlal ettiğini ve 10 kez uyarıldıktan sonra angajman kuralları kapsamında vurulduğunu iddia etse de Rusya, uçağın Suriye sınırları içinde vurulduğunu söyledi. Uçağın vurulmasının ardından kendilerini fırlatan pilotlardan birinin cihatçılar tarafından öldürülmesiyle gerilim iyice tırmandı.

Uçağın düşürülmesinin ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ‘Sırtımızdan bıçaklandık’ yorumunda bulundu. 

"Savaş uçağı Türk sınırına 1 kilometre uzaklıktaydı" diyen Putin, Rusya’nın ABD ile bu tür olayların önlenmesi konusunda anlaşma imzalamış olmasına karşın Türkiye'nin Rus uçağını vurduğuna söyledi.

"Suriye'de teröristlerin kontrolündeki bölgelerden çıkan petrol Türkiye'ye satılıyor" diyen Putin, "IŞİD yalnızca petrolden para kazanmıyor, bir ülkenin ordusu tarafından da korunuyor" sözlerini sarf etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise olaydan sonra Putin’i aradığını ancak ulaşamadığını, randevu talebine ise olumsuz yanıt aldığını söyleyerek, Putin’in IŞİD iddialarına karşın ‘Yazıklar olsun’ demekle yetindi.