Zeytin yerine rant yiyecekler

AKP, “Üretim Reform Paketi Kanun Tasarısı” ile ülkedeki bütün zeytinlikleri talana açmaya hazırlanıyor. Üstelik bu talanın hazırlığı en az on yıl öncesine dayanıyor.

Nevzat Evrim Önal

AKP tarafından TBMM'ye sunulan ve geçtiğimiz hafta “zeytinliklerin sonunu getirecek kanun tasarısı” olarak haberleştirilen Üretim Reform Paketi Kanun Tasarısı aslında başlangıcı en az on yıl önceye dayanan bir saçmalıklar ve plansızlıklar zincirinin son halkasını oluşturuyor.

Mevcut haliyle yürürlüğe girmesi durumunda milyonlarca zeytin ağacının katledilmesine vesile olacak değişiklik, ilk hali 1939 yılında yürürlüğe giren “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun”un 20. maddesinde yapılıyor.

Kanunun ilk halinde “zeytinliklerin içine fabrika veya yağhane inşa etmek için tarım bakanlığından izin almak gerekir”den ibaret olan madde, 1995 yılında yapılan kapsamlı değişiklikle bugünkü halini almış. Madde, şu anki haliyle zeytinliklerin yalnızca içine değil 3 kilometre yakınına kadar “zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin gelişmesine mani olacak kimyevî atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis” yapılmasını yasaklıyor, zeytinyağı fabrikası kurulmasını bakanlığın iznine bağlıyor ve zeytincilik sahalarının hiçbir biçimde daraltılamayacağını belirtiyor.

NE OLUYOR?
Öngörülen değişiklik, bu yasakların tümünü, en önemlisi de, “zeytinlikler daraltılamaz” ibaresini kaldırıyor. Sadece Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı değil, herhangi bir bakanlık tarafından “kamu yararı kararı” alınması durumunda zeytinliklerde her türlü yapılaşmanın önünü açıyor. Bunun için yalnızca kesilecek zeytin ağaçları yerine kesilen ağaç başına iki zeytin ağacı dikme (evet, beş yüz yıllık ağaçları kesip yerine üç-beş yaşında meyve vermeyen zeytin fidanları dikilebiliyor), onu da ilgili bakanlığın gösterdiği yere dikme şartı getiriyor. Bunca kolaylığa rağmen gereken sayıda ağaç dikmeyenlere ise dikmediği ağaç başına 200 lira ceza kesilmesini öngörüyor.

TALAN HAZIRLIĞI ON YIL ÖNCE YAPILMIŞTI
Bugün kimsenin fark etmiyor olduğu bir başka mesele ise, bundan on yıl önce zeytine verilen akıl dışı hibelerle bugün gelinen nokta arasındaki bağ. AKP ilk iki iktidar döneminde seçmen tabanını genişletmek için kapsamlı bir tarım programı uygulamaktan özenle uzak durmuş, ancak zaman zaman ekicisi fazla olan ürünlere çok yüksek destek uygulamaları yapmıştı. Bu uygulamalardan biri, Fiskobirlik'i iflasın eşiğine getiren fındık taban fiyatları, bir diğeri ise Ege bölgesinde dağ taş her yere zeytin dikilmesiyle sonuçlanan dönüm başına destek uygulamasıydı.

10 dönüm ve üzerindeki zeytinliklerde dönüm başına 250 lira olarak uygulanan destek sonucunda yalnızca 2006-2007 döneminde 15 milyon zeytin ağacı dikilmişti. Tabii beklenen olmuş ve bu karmaşada yüz binlerce “hayali” fidana milyonlarca lira destek ödemesi de yapılmıştı. Bugünden bakıldığında, uygulamanın nasıl bir fiyasko olduğu daha açık görülüyor: 2004-2015 yılları arasında zeytinlik alanı 644 bin hektardan 837 bin hektara, dikili zeytin ağacı sayısı 107 milyondan 172 milyona yükselmiş; ancak sofralık zeytin üretimi hiç artmazken, zeytinyağı üretimi çıka çıka 1,2 milyon tondan 1,3 milyon tona çıkmış.

Ve şimdi, uygun olup olmadığına bakılmaksızın zeytinliğe dönüştürülen bütün araziler topluca ranta açılıyor. Bu “tesadüf”ün baştan planlanıp planlanmadığını kuşkusuz bilemeyiz, ancak tam da AKP'nin yağmacı zihniyetinden beklenebilecek bir davranış olduğu açık.

HER ŞEYİ YUTAN RANT
Türkiye'de zeytinliklerin büyük bölümü Ege ve Akdeniz kıyılarında, turistik açıdan değerlendirildiğinde ortaya çok büyük bir rant çıkartacak yerlerde bulunuyor. Zeytin, fındık gibi, düşük rakımda daha kaliteli olduğu için ve rant amaçlı saldırı denize en yakın yerlerden başlayacağı için, bu amaçla ilk kesilecek zeytinlikler de en kaliteli zeytinleri veren, en verimli zeytinlikler olacak.

Bu kuşkusuz yalnızca doğa düşmanlığı değil, aynı zamanda bir çıldırma hali. Ekonominin dibindeki cari açık deliğinin en önemli tıkacı olan dış turizm gelirlerini dış politika maceraları sonucunda kaybeden AKP, bu yolla yazlıkçı turizmini ve buna yönelik inşaatı artırarak bir devinim yaratmayı hedefliyor gibi görünüyor. Asırlık zeytinler kesilecek, yerlerine duvarları kireçle badanalanıp “Ege mimarisi” diye pazarlanacak yazlıkçı siteleri dikilecek ve metropol hayatını çekilmez bulan, doğal ve organik yaşam heveslisi beyaz yakalılara satılıp durma noktasına gelen ekonomi biraz olsun canlandırılmaya çalışılacak.

Tabii o sitelerde, havuzların yanında, evlerin bahçelerinde gövdeleri bilhassa güzel yaşlanmış birkaç numunelik ağaç bırakılacak. Kimsenin meyvelerini toplamayacağı o üç beş yaşlı zeytin de, kesilen milyonlarca kardeşlerinin ardından yalnız başlarına yazlıkçıların çocuklarına gölge etmeye devam edecek.