Yiğit Bulut'tan Erdoğan'a karşı kuracağı partiye sürpriz davet

Gazeteci Ayşenur Arslan, yeni kitabında Yiğit Bulut'un Erdoğan'a karşı kuracağı parti için kendisine yaptığı teklifi anlattı.

Gazeteci Ayşenur Arslan, yeni kitabı "Darbenin Lütfu!"nda 15 Temmuz ve sonrasındaki gelişmeleri değerlendirirken, Yiğit Bulut'un kurmayı düşündüğü siyasi parti için kendisine yaptığı teklifi de anlattı.

İşte Yiğit Bulut'un yaptığı o teklif ve Ayşenur Arslan'ın kitabında Bulut'a hitaben yazdığı o bölümler: 

"Yiğit Bulut’u Kanal D Haber günlerinden tanırım. O zamanlar bana 'abla' derdi. Kurucusu olmayı düşündüğü 'merkez partisine' davet edecek kadar da yakın görürdü. Elbette parti falan kuramadı. Onun yerine Saray’a danışman yazıldı. Belli ki hayalini kurduğu gibi 'gücün parçası oldu'!

Gücün parçası olmak, dahası ona yön vermek ya da verdiğini zannetmek çok önemli. Ama bu işler hayal kurmakla olmuyor.

TRT’deki Derin Analiz programında döktürürken, sadece kendi hayalleri olsa iyi, muhtemelen danışmanı olduğu Saray’ın bakış açısını anlatıverdi:

üresel emperyalist odaklar, bu ülke üzerindeki emellerinden halen vazgeçmediler. Bunun bilincinde olmalıyız. Korkacak hiçbir şey yok. Bizim korkusuzluğumuz, onların korkusu olacak. Dimdik duracağız. Yolumuza devam edeceğiz. Bu coğrafyayı sömürüden kurtarmak üzereyiz. Doğu’nun Batı’ya hâkimiyetinin başlayacağı günler çok yakın. Bu günlerin yakın olduğunu bildikleri için Ortadoğu’da karışıklık çıkartıyorlar.'

Erdoğan karşıtlığından Erdoğan fedailiğine 'uçuşuna' tanık olduğum için şaşırtıcı bulmadım doğrusu. Ne var ki sözleri Saray’ın düşünce ve ruh halini ortaya koyduğu için (mecburen) ciddiye aldım. Ve iki kelam etmek istedim.

Yiğit’cim, 'emperyalist odaklar / emperyal güçler' karşıtlığında buluşabiliriz. Yeter ki akıldan ayrılmayalım, halüsinasyona dalmayalım. Zira;

* Öncelikle, Attila İlhan gibi sormak lazım: Hangi Doğu? Öyle ya, hangi coğrafyayı kastediyorsunuz? Parçası olmadığımız ve olamayacağımız Çin ve Japonya gibi çağdaşlık koşusunda bize tur bindirmiş ülkeleri mi? Bir zamanlar kurtarmaya gittiğimiz (!); bugünlerde milli gelirinden, markalarına yanına yaklaşamadığımız Güney Kore’yi mi? Yoksa, merhemleri olsa başlarına sürecek Pakistan, Malezya, Arap ülkeleriyle mi Batı’ya hükmedeceğiz!

* Saray’dan durum nasıl görünüyor bilmiyorum ama, Doğu’nun Batı’ya hâkim olabilmesi için dua yetmez. Bilgi, teknoloji, Ar-Ge, vizyon falan lazım.

* Bütün bunlar elbette eğitimle mümkün. Eğitimi ne hale getirdiğiniz ortada Yiğit’cim. Kendi oğlunu gönderiyor musun bilmiyorum ama bugün ülkede milyonlarca çocuğu imam hatip okullarına mecbur ettiniz. Bilimsel aklı, öğrenmeyi de lanetlediniz. Küçücük, ama trajik bir örnek: Japonya’da 1 kişi yılda ortalama 25 kitap okurken, Türkiye’de 6 kişi 1 kitap okuyor. Uzaklara gitmeyelim. Nüfusu 10 milyonu bulmayan Azerbaycan’da kitaplar ortalama 100.000 tirajla basılıyor. Türkiye’de mi? Bu rakam, bizler için ortalama 2-3 bin civarında. 100 bin satış, kitabı best seller yapıyor.

* Bilgiden, ileri teknolojiden falan söz etmişken... Batı’ya kadar gitmeye gerek yok. Biliyorsundur, avuç içi kadar İsrail’de kişi başına milli gelir yaklaşık 35 bin dolar. Onca petrolüne rağmen Suudi Arabistan’da 20 bin dolar civarında. Türkiye’nin milli gelirinden hiç bahsetmeyelim! Zaten siz de kendi aranızda konuşur, toplantı yaparken bahsetmiyorsunuzdur.

* Gelelim Batı’ya: Uzun uzun ne anlatmalı ki? Bakın her birinin dış ticaret tablolarına... Teknikte ve teknolojide vardıkları yere.. Eğitime, araştırmalara, yapay zeka projelerine ayırdıkları bütçeye.. Sonra yanına Türkiye’yi koyun. 'Hasbelkader zengin olmuşlar' deyip dünyayı kendinize güldürdüğünüz Almanya bile tek başına kolumuzu büker mi bükmez mi bakıverin...

***

Üstelik, sadece Türkiye’yi değil bu coğrafyayı da (sömürüden) siz kurtaracakmışsınız. Şaka gibi.

NATO üsleri, silahlarıyla mı? İsrail’den aldığımız askeri yazılımlarla mı? Sadece kokpitini yapabildiğimiz uçaklarla mı?

Yoksa Saray çevresinde moda olan, moda selamlaşmadaki gibi 'selam ve dua' ile mi?

Tamam, dua edin de... Erdoğan’ın sağlığını emanet ettiği ilaçların temelinde evrim kuramı olduğunu da bir zahmet öğreniverin. Evrim kuramını yadsıyarak bilim yapılamayacağını bilin. Evrim kuramının “insan maymundan geldi” biçiminde özel olarak basitleştirip gülünç hale getirdiğiniz bir mesele olmadığını fark ediverin.

Ya da en iyisi; Batı’yı, dolardaki yükselişi, ekonomideki sıkıntıyı, işsizliği de dua ile dize getirin. Ha, bir de “korkacak bir şey yok” diyorsun ya, onun için mi memleketi OHÂL’siz yönetemez hale geldiniz? Bir zahmet açıklayıverin.

Ama açıklayamazsınız. Dünyanın hak olarak tanıdığı her şeyden o kadar korkuyorsunuz ki, OHÂL’i kaldıramıyorsunuz.

OHÂL’e bahane,gerekçe yaratabilmek için de sürekli öcü masalları anlatıyorsunuz. İşinde gücünde gencecik insanları “terörist” ilan edip “OHÂL olmasa memleketi yakıp yıkacaklar” yalanına sığınıyorsunuz.

Çünkü; evet, korkuyorsunuz.

Korkmasanız, Başkanlık Özel Güvenlik Birimi diye bir yapıya neden ihtiyaç duyarsınız ki? Dahası; kurarsınız da bunu kamuoyundan, bizlerden neden saklarsınız ki?!"