Vanlı kız çocuklarının avukatı: Çözüm önce gericiliği yok etmek

Avukat Müjde Tozbey Erden, üstlendiği davaları, yasaların kadınları ve çocukları mağdur kılan boşluklarını, AKP'li yılların istismar suçluları için tarif ettiği "cenneti" soL'a anlattı.

Neslihan Şen-Evrim Gökçe

Müjde Tozbey Erden, istismara uğrayan kız çocuklarının, kadınların avukatı. Hiç de kolay olmayan bir kentte, Van'da, devletin unuttuğu, hatta çoğu örnekte mağduriyetlerini şiddetlendirdiği bu insanları savunuyor, istismar suçlularının cezasızlıkla ödüllendirilmesine engel olmaya çalışıyor. Geçtiğimiz günlerde de, Van'ın Edremit ilçesinde öğrencilerine cinsel istismarda bulunan bir öğretmenin tutuklanmasını sağladı.

Erden ile, üstlendiği davaları, yasaların kadınları ve çocukları mağdur kılan boşluklarını, AKP'li yılların istismar suçluları lehine tarif ettiği "cenneti" soL için konuştuk.

Van'da yaşıyorsunuz ve çocuk istismar davaları da dahil olmak üzere birçok istismar davası tecrübe ettiniz, ediyorsunuz. Geçtiğimiz günlerde, cinsel istismar suçlusu öğretmenin cezalandırılması için verdiğiniz mücadele sonuç verdi. Bu sevindirici haber bir çok mağdura umut da vermiştir. Dava süreci ile ilgili neler paylaşmak istersiniz? 

Öncelikle ilginiz ve duyarlılığınız için teşekkür ederim. Bu davada mağdur kızların avukatı, ilk başlarda ben değildim. Duyarlı ve gönüllü olan meslektaşım Av. Deniz Işık bey tarafından dava yürütülmekteydi. Ancak istismarcı öğretmenin dava ortasında tahliye edilmesi nedeniyle, meslektaşımla ve mağdur kızlarla dayanışma amaçlı davaya müdahil oldum. 

Dava halen ilgili ağır ceza mahkemesinde devam etmekte. Sanık öğretmen, dava sürerken tahliye edilmişti, ancak bizlerin duruşmalardaki savunmaları ve mücadelesi, kamuoyunun duyarlılığı sayesinde sanık yeniden tutuklandı. Sonrasında savcı tarafından istismarcı öğretmenin “cinsel istismardan” dolayı her iki müşteki kız çocuğu için ayrı ayrı cezalandırılması istendi. Ancak mahkeme tarafından karar henüz verilmedi. Dava sürmekte…

'12 YAŞIN ÜSTÜNDEKİ ÇOCUKLAR KADINLAŞTIRILDI'

Peki çocuk istismarı tam olarak nedir? Her ay 650 çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı söyleniyor öte yandan halen “kimin çocuk olduğu” tartışmaları yapılıyor.  Çocuk tanımı da yapabilir misiniz okurlarımız için?

Türk Ceza Kanunu’muzdaki cinsel istismar suçunun tarifinde çocuklar 12 yaşın altında ve 12 yaşını tamamlamış olarak ikiye ayrılmakta. 12 yaş sınırı verilecek cezada önem taşımakta. Çünkü Anayasa Mahkemesi’nin geçen yıl verdiği bir kararda cinsel istismar suç tanımında varolan 15 yaş sınırının çok yüksek olduğu, 14 yaşında olup rıza ile ilişkiye giren bir kız için verilecek ceza ile 8 yaşındaki bir kız çocuğu için verilecek cezanın aynı olmaması gerektiği, 14 yaşındaki bir kız çocuğunun rızasının ciddiye alınıp değerlendirilmesi gerektiğine dair bir karar vermişti. Bu nedenle yaş sınırı 15 yaştan 12'ye indirilmiş ve 12 yaşın üstündeki çocuklar kadınlaştırılmıştır. 12 yaşın üzerinde olup istismara rıza veren bir çocuk için verilecek ceza oranı düşürülmüştür. 

Çocuk istismarının ne olduğuna gelince… Bir çocuğun beden dokunulmazlığının, cinsel anlamda, ihlal edilmesi cinsel istismar suçunu oluşturur. Örneğin bir çocuğun her defasında boynundan öpülmesi, her defasında özel yerlerine dokunulması vb. 

Ancak yoldan geçerken bir defalık, temadi şekilde aniden bir çocuğun cinsel olarak beden dokunulmazlığının ihlal edilmesi, bir defalık bedenine dokunulması cinsel istismar boyutunda olmayan sarkıntılık suçunu oluştur. Birden fazla kez planlayarak, devam eden eylemler şeklinde beden dokunulmazlığının ihlal edilmesi ise cinsel istismar suçunu oluştur. Cinsel istismar suçunun oluşması için çocuğun bedenine cinsel amaçla bir nesne veya cinsel organ sokulması, bekaretin bozulup bozulmaması şart değildir. Çocuğun bekaretinin bozulması, suçun niteliğini değil, sadece cezasını artırmaktadır. 

İlgili yasalarda çocukları mağdur haline getiren boşluklar var mı?

Evet maalesef ilgili yasalarımızda ve hukuki uygulamalarda çocuklarımızı zor durumda bırakan birçok şey bulunmakta. Örneğin istismar mağduru bir çocuğun birden fazla kez beyanının alınmaması gerekmekte. Yani Çocuk İzlem Merkezinde (ÇİM) kamera önünde, savcı, polis ve pedagog eşliğinde istismar mağduru çocuğun beyanı/şikayeti bir defaya mahsus olmak üzere alınmaktadır. Ama biraz önce bahsettiğim istismarcı öğretmenin davasında, kız çocuklarının beyanları ÇİM'de alınmasına rağmen, ilk duruşmada onlarca insanın, avukatların ve istismarcı öğretmenin önünde tekrardan hukuka aykırı olarak alındı. Kız çocuklarının yaşadıkları istismar dışında, duruşmada yaşadıkları travma anlatılamaz tabi ki…

SARKINTILIK VE CİNSEL İSTİSMAR FARKININ AÇIKÇA BELİRTİLMEYİŞİ BİR BOŞLUK

Yine kanundaki boşluklardan bir tanesi sarkıntılık ve cinsel istismar arasındaki farkın açık olarak belirtilmemesi. Bu nedenle sarkıntılık ve istismar çoğu kez karıştırılmakta, istismar için bekaret şartı aranmakta ve istismarcılar cinsel istismar suçu oluşmadığı düşüncesi ile serbest bırakılmaktalar. 

Başka bir olumsuzluk ise rıza ve şikayet konusunda ilgili yasal düzenlemelerde yaş sınırının 12'ye indirilmesi. Bu durumda 12 yaşın üstündeki çocuğun rızasının bulunması veya şikayetinin bulunmaması halinde bu suçlar cezasız kalmakta. Bu ne demek? İstismarcılar sokakta gördüğü kızı istismar edip, başlık parasıyla “satın” alabilecek, aileyi para ile ikna edecek. Böylece istismarcı, dini nikah kıydığı kız çocuğunu istediği şekilde istismar ettiği gibi, kendi “malı” gibi kullanacak. Bu durum istismarcının kontrolünde olacak, ama devlet kontrolünde olmayacak. 

Türkiye'de çok sayıda çocuk yaşta evlilik yapılıyor. Bunun süreklileşmiş istismar olduğunu düşünüyor musunuz?

Tabi ki… Bildiğiniz gibi Anayasa Mahkemesinin geçen yıllarda dini nikahın yasak olmasının insanların özgürlüğünü kısıtladığına, insanların dini inançları doğrultusunda istedikleri zaman dini nikah yapıp yapmama haklarının olduğuna dair bir kararı bulunmakta. Bu karar ile birlikte resmi nikahtan önce dini nikahın önü açıldı. 

Bu kararın hemen ardından Türk Ceza Kanunu’nun 103. Maddesinde cinsel istismar suçunda 15 yaş sınırı 12 yaşa indirildi ve 12 yaşını tamamlamış olan kızlara yönelik yapılan cinsel istismar suçlarının şikayete bağlı kılınması nedeniyle, 12 yaşını tamamlamış kızlar için dini nikah yolu da açılmış oldu. 

Böylece 12 yaşını tamamlamış kız çocuğunun istismarı halinde, dini nikah kıyılarak kızlar tecavüzcüyle evlendirilecek. 

'AKP'NİN GERİ ÇEKTİĞİ YASA BUZDAĞININ GÖRÜNEN KISMIYDI'

AKP mağdur çocukla evlendiği takdirde istismarcıların cezasız kalmasına dönük bir yasa tasarısını gelen tepkiler üzerine geri çekmişti. Bu girişimin altında sizce ne yatıyor? 

AKP'nin geri çektiği yasa tasarısı buzdağının görünen kısmı idi. Aslında aynı tarihlerde cinsel istismarın ilgili maddeleri bir önceki sorunuzda bahsettiğim üzere, zaten istenildiği gibi değiştirildi. Şöyle ki önceki yasaya göre rıza veya şikayet aranmadan 15 yaşın altındaki tüm çocuklara yönelik yapılan cinsel eylemler, istismar suçunu oluşturmakta idi. Ancak Kasım 2016 tarihinde yapılan değişiklik ile 15 yaş sınırı 12 yaşa indirildi. Yani 12 yaşını tamamlamış her çocuğa yapılan cinsel istismar eyleminde eğer rıza varsa ya da istismarcıyı şikayet etmiyorsa istismarcıya dokunulamayacak. 

DEVLET, 12 YAŞ ÜSTÜNDEKİ ÇOCUKLARI KORUMAKTAN VAZGEÇTİ

Yani sosyal devlet anlayışı gereği 15 yaşın altındaki tüm çocukları koruyan devlet, sorumluluğunu üstünden atmış, 12 yaşın üstünde olan ancak cinsel eylemleri idrak edemeyecek, bu istismar sonucunda uğrayacağı mağduriyeti öngöremeyecek, anlayamayacak çocukları kendi hallerine bırakmıştır. 

Böylece 12 yaşın üstündeki her kız çocuğu istismara maruz kaldıktan sonra, aileleri tarafından “namusları temizlensin” diye istismarcılarına satılabilecek. Ya da istismarın üstü kapatılacak ya da çocukların üstü…

Cinsel istismar tartışmalarında toplumun büyük bir kısmı taraf. Saldırganların “sapık, kötü, ahlaksız” olduğu söyleniyor, cezalandırma biçimi olarak “hadım” tartışılıyor. İstismarın süreklileşmesi, şiddetlenmesi sadece bir “sapıklık” dışavurumu mu sizce, yoksa başka ideolojik mekanizmalar belirleyici olabiliyor mu?

Sapıklık durumu bir hastalık olarak kabul edilse bile sapıklık eylemi suçtur, tıpkı kleptomani gibi. Hastalık olduğunun kabulü, durumu meşrulaştırmak ve iyileştirilebilir bir hal olduğunu kabul etmek demektir. Ancak sapıkların idamı veya hadım edilmesini de insan haklarına uygun bir durum olarak görmüyorum. 

Burada sapığın şahsına odaklanmak yerine, toplumumuzda neden ortaya çıktığına bakmak ve sorunu bu şekilde çözmeye çalışmak gerekiyor. 

ÇÖZÜM ÖNCE GERİCİLİĞİ ORTADAN KALDIRMAK, AKP'YE HAYIR DEMEK

Öncelikle ülkemizdeki AKP iktidarından önceki gericiliğin, AKP iktidarı ile birlikte kat be kat artması, kadının nesneleştirilmesi, kadın özgürlüğünün hapsedilmeye çalışılması, kadınların hayat tarzlarının ve ahlaki değerlerinin kendi gerici ahlaki değerleri ve kuralları ile birlikte şekillendirilmeye çalışılması, “bir kereden bir şey olmaz” bakış açısı, “severim de döverim de” anlayışı kadını, kız çocuklarımızı metalaştırmakta. 

Devamında erkeklerde, kadınların sahipleri olduğu gücü ve izlenimi oluşmakta. Bu durum da sapıkları, istismarcıları, şiddet uygulayanları artırmakta. 

Bu nedenle çözüm ilk önce gericiliği, ortaçağ zihniyetini ortadan kaldırmak, çözüm AKP'ye hayır demek. 

'KADIN ERKEK AYRIMINDAN ÇOK, HAKİM VE SAVCILARIN AYDIN OLUP OLMAMASI ÖNEM TAŞIYOR'

Bu davalarda en büyük desteği kimlerden alıyorsunuz? Dışarıdan görünen tablo, kadınların bu konuda daha kararlı bir taraf olduğu izlenimi doğuruyor…

Bu davalarda en çok desteği kadınlardan aldığım algısı bence yanlış. Desteği toplumun her kesiminden almaktayım. Bana sürekli olarak kadın hakimlerin erkek hakimlerden daha duyarlı olup olmadığı da soruluyor aslında. Ancak hep verdiğim bir örnek davam bulunmakta. 

2016 yılında Van’ın Özalp İlçesinde babası tarafından 7 yaşından 14 yaşına kadar istismar edilen bir kız çocuğunun yargılamasında, Van Ağır Ceza Mahkemesi”ndeki savcı, başkan ve bir üye hakim erkek olmasına rağmen, istismar eden babanın müebbet alması konusunda görüş bildirmiş, kadın olan üye hakim ise babanın –kız çocuğunun bakire olmasından dolayı- beraat etmesi konusunda görüş bildirmişti. Neyse ki bu davada Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ve erkek olan üye hakimin kararı oy çokluğu ile kabul edilmiş; baba 47 yıl hapis cezası almıştı. Yani ben erkek kadın ayrımından daha çok, insanların, hakim ve savcıların aydın olup olmadığına bakmaktayım. 

İstismar davalarında önemli sonuçlar elde eden, gönüllülük usulüyle görev alan hukukçular, hatta sürece dahil olan eğitimciler/sağlıkçılar kadın ağırlıklı değil mi yani? 

Ülkemizde yaşayan her kadın, hayatının bir döneminde mutlaka tacize, istismara, şiddete vb. maruz kalmıştır. Doğal olarak kadınlar, erkeklere oranla bu konularda daha duyarlı, daha dirençli ve Hayır demeye yatkınlar.

Ancak kocasının başka çocukları istismar etmesini, ailesini korumak için saklayan kadına, ya da “millet ne der” kaygısı ile kız kardeşinin dedeleri tarafından uğradığı istismarı saklayan kadına da çok rastladım. Bu nedenlede kadın erkek ayrımını doğru bulmuyorum. 

Erkekler de, tacize, tecavüze, şiddete maruz kalan annelerinin, kardeşlerinin, eşlerinin, çocuklarının yanında yer alabilmekte. 

Son olarak, sizce hükümetin çocuk istismarını önlemesi mümkün mü? Buna dönük bir ışık görüyor musunuz?

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin, elinde çirkin ifadelerin yazdığı dövizi tutan küçük bir çocukla fotoğrafı yayınlandı birkaç gün önce. AKP'nin çocuğa bakışı maalesef bu. Çocuk istismarını ne kadar önemsediği de bu pankartta gözükmekte. Ya da Aile Sosyal Politikalar Bakanı tarafından “Bir kereden bir şey olmaz” söylemi de AKP nin istismara nasıl baktığnın göstergesi. 

Bu nedenle AKP ile çocuk istismarları engellenemez, tersine asla ve asla azalmayacak, zamanla artacak. Bizler AKP zihniyetine, karanlığa, istismara, tecavüze Hayır demeliyiz. Aksi takdirde, mücadele asla başlamış olmayacak.