Urla villalarını yaparken tarihi de sıfırlamışlar!

Urla Villaları’nın SİT alanı olan arazisindeki arkeolojik kalıntılarla ilgili gizlenen bilgileri deşifre oldu. Binlerce yıllık tarihi eserlerin çimento, sıva gibi malzemelerle tahrip edildiği, İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından onaylandı.

İzmir’in Urla ilçesi Zeytineli köyü Hacılar mevkiinde bulunan Urla Villaları’nın bahçesindeki arkeolojik kalıntılarla ilgili gizlenen bilgiler deşifre oldu.

Villaların inşaatına yasal zemin oluşturmak için 1. Derece Doğal SİT Alanı olan bölgenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca Sürdürülebilir Kalkınma Alanı ilan edilip SİT derecesinin 3’e düşürülmesini mahkemeye taşıyan Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, açılan dava kapsamında yapılan bilirkişi incelemesinde birtakım tarihi değere sahip parçaların bahçe süsü olarak kullanıldığını ortaya çıkarmıştı. Oda, 13 Nisan 2015 tarihinde İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurumu Müdürlüğü’ne Bilgi Edinme Yasası kapsamında başvurmuş ve dilekçesinde, “19 Mart tarihinde odamız yetkililerinin de katıldığı bilirkişi incelemesinde söz konusu alanda kilise kalıntısı, su sarnıcı gibi arkeolojik kalıntılar olduğu görülmüştür. Söz konusu eserlerin tescilli olup olmadıkları, varsa inceleme raporlarının tarafımıza gönderilmesini arz ederiz” demişti.

BİNLERCE YILLIK TARİHİ DOKUYU BOZMUŞLAR

İzmir'de yayımlanan 9 Eylül Gazetesi'nden Emre Döker'in haberine göre, yasal süre içinde yanıt alamayan oda yönetimi çareyi Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na itiraz etmekte buldu. 20 Mayıs 2015’te Başbakanlığa başvurarak yapılan bilgi edinme başvurularının yasalar gereği zamanında tam ve eksiksiz verilmesinin zorunluluk olduğuna dikkat çekti. İtirazın ardından İzmir 1 Numaraları Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu odaya yanıt vermek zorunda kaldı. 

Tarihe nasıl zarar verildiğinin kanıtı olan cevapta, arazideki Roma dönemine ait su sarnıcı su kuyusuyla yapı kalıntılarının çimento ve katkılı sıvayla kaplandığı belirtildi. Kurulun 25 Kasım 2015’te aldığı kararı aktaran yanıtta, “Taşınmazlar üzerinde geç döneme tarihlenebilecek, su kuyusu ve yapı kalıntısının Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik gereğince tek yapılar için belirlenen nitelikler ile strüktürel yapısal durum, malzeme açısından günümüze özgün bir şekilde ulaşmadığı ve niteliksiz müdahalelerle (çimento, katkılı sıva vb.) bozulmaya uğradığı anlaşıldığından korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescillenmesine gerek olmadığına karar verildi” bilgisi iletildi.

Böylece Danıştay kararına göre kaçak yapı statüsündeki villaların olduğu arazide, süs olarak kullanılan tarihi eserlerin insan eliyle tahrip edildiği resmi olarak kanıtlandı.

PAHA BİÇİLMEZ MOZAİKLER VİLLA İNŞAATI NEDENİYLE BAŞKA YERE TAŞINMIŞ!

Bilirkişi incelemesi sırasında yer alan Çevre ve Ekoloji Hareketi avukatlarından Şehrazat Mercan ise bölgede, su sarnıçları, duvarlar, ev kalıntıları, tarihi yollar, kilise ve meydan döşemesi gördüklerini belirterek, “Koruma Kurulu’ndan bu kalıntıların hangi döneme ait olduğunu tespit etmesini istedik ancak kurul bu kalıntıların tarihi eser niteliği olmadığına hükmetti. Konuyu bilen arkadaşlarımıza incelettiğimiz eserlerin Roma döneminden kalma kalıntılar olduğunu öğrendik. Tarihi eserlerin çoğunda çimento ya da başka bir kaplama görmedik. Ancak raporda kalıntıların insan eliyle bozulduğu vurgulanmış. Bunu yapanlar hakkında işlem yapılmalı” dedi.

Yolsuzluk operasyonunun yapıldığı dönemde ise CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu konuyu Meclis’e taşımış, dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde villaların olduğu arazide keşfedildiği öne sürülen antik Roma dönemine ait, her birine en az 20 milyon dolar değerinde alıcı bulunabilecek paha biçilemez mozaiklerin, villaların inşaatından önce gizlice başka bir yere nakledildiği yönündeki savların gerçek olup olmadığını sormuştu.