Uğur Uluocak'a onaltıncı mektup

Uğur Uluocak'ın ölümünden bugüne 16 yıl geçti. Dostu, yoldaşı, arkadaşı, kardeşi Tunç Tatoğlu bu yıl da Uğur'a mektubunu aksatmadı. Mektupların öyküsünü yine soL'da Tatoğlu ile yapılmış bir söyleşide okuyabilirsiniz.

Tunç Tatoğlu

En sevdiğim fotoğrafına, Ege bir yaşındayken kendi tarzınla çektiğin “selfie”ye bakıyordum da, ne çabuk geçiyor zaman Ege şimdi üniversite üçüncü sınıfta. Gözlerinde o muzip ifade, dağdan yeni döndüğünü belli eden yanık bir kel kafa… Özlemişim hem de çok canım kardeşim. Onaltı yıl geçti sevgili dostum kâh özlemle kâh kızgınlıkla… Birkaç yıl görüşemediğimiz olmuştu ülkenin baskıcı koşulları nedeni ile ama onaltı yıl… Sohbet etmeden, sarılmadan, hararetle tartışmadan, ona buna kızmadan, gülmeden, ağlamadan onaltı yıl.

Sana yazdığım mektupları biraz da kendimi iyileştirmek için yazıyorum biliyorsun. Sendeki iyiliğin bendeki yatılı okul pragmatizmini dengelemesini umuyorum belli ki. Belki ben iyileşirken genç yoldaşlarımıza da iyi gelir diye de yazıyorum. Gençken önemli bir iş yapıyormuş gibi kibirli dolanmalarımızla dalga geçiyorum rahatça, onlar daha erken terk etsinler diye bu tür zaman kaybettiren alışkanlıkları istiyorum. Arkandan atıp tutuyorum, hatırladığım bir anıyı biraz süsleyerek anlatıyorum ki aynı hataları yapmasınlar. Tek bir şeyi her seferinde inatla hatırlatıyorum onlara; “kardeş olunmadan yoldaş olunmaz!” Geçenlerde bizden genç ama orta yaşlarına yaklaşmış bir yoldaşıma biraz sertçe söylenirken “niye yazıyorum Uğur ile hikâyemizi o zaman?” diye sordum birden, sessiz kaldı önce sonra “anladım” dedi ve masadan kalktı. Beni değil belki ama seni anlamıştır diye umuyorum.

Ben sabırsızımdır bilirsin lafın sonunu beklemem, konudan konuya atlarım, sorunu tam anlamadan çözüm önermeye başlarım… sen dinlerdin sevgili Uğur, sabrederdin belki bu yüzdendir bilmem kaç bin metrede sabırla beklemen zirve yapabilmek için. Gençlerin pek sabrı yok artık dostum, bilgiye hızlı ulaşıyorlar doğal olarak yargıya da hızla varıyorlar. Çabuk seviyorlar çabuk terk ediyorlar. Verdikleri emeğin hemen karşılığını bekliyorlar. Romanların yerini öyküler, şiirlerin yerini cinlik şarkı sözleri alıyor. Yazının yerine akan görüntüleri, tiyatronun yerine kısa bir youtube filmini tercih ediyorlar. Bunları yazarken yaşlı hissettim birden, eski oldukça eski okulun talebeleri gibi.

Neyse… sana güzel haberlerim var. Özleyince dökülüyorum çocuk gibi. Bugünleri seninle yaşamayı çok isterdim Uğur. Parti son birkaç yılda epey yol aldı benim çalışkan yoldaşım. Seçimlere girebiliyoruz tekrar sonunda. Yerel seçimlerde Dersim belediyesini kazandık devrimci bir ittifak ile birlikte. Bunu görmeni, beni Munzur’un eteklerine sürüklemene bile razı olurdum. Mutlaka yerel bir yönetime önereceğin birçok şey olurdu. Hiç bilmediğin arıcılık konusunda bile olmadık kaynakları araştırıp, dostlarına danışıp önerilerde bulunurdun. Birçok uzmanı ve akademisyen dostunu götürür sosyalist bir model için elinden geleni yapardın. Tutkulu ve inatçı tarzını tanımayanlar için zor bir deneyim olurdu mutlaka. Gözümün önüne geldi birden önerdiğin projelere şüpheyle bakanları ikna etmek için neler yapabileceğin.))) (Bu rus gülmesiymiş Ege öyle söylüyor, bildiğin tek emoji bu diyor)

Daha fazla örgütümüz ve semt evlerimiz var artık, her gün de artmaya devam ediyor. Mahalle aralarına dağıldı parti, herkese iyi geldi. Daha önce yazmıştım sana, görkemli 1 Mayıs kortejinde bile tanıdığa rastlamak zor oluyor. Beni tanımıyor gençler seni nereden tanısınlar. Tamam daha ünlüsün kendi çapında belki ama benim de kendime göre şöhretim var. Gülme hemen, biraz sekter ve huysuz olabilirim bazen. Böyle yaparsan bitmez bu mektup sevgili kardeşim.

Uzun zaman sonra İstanbul ve Ankara dahil olmak üzere büyük kentlerin belediyeleri CHP'nin başını çektiği bir blok tarafından alındı. Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de üzerimizde büyük bir birleşin baskısı vardı şimdi bu baskı artarak ittifaka girin şeklinde boyut değiştirdi. Parti kendi bağımsız çizgisini inatla savunmaya devam ediyor hala, değişen bir şey yok anlayacağın. Senin de tanıdığın eski bir dostumuzun “birilerinin de komünist olduğunu unutmaması bana iyi geliyor” diye yazması beni sevindirdi. Geçmişte de bağımsız adaylar ile girdiğimiz seçimlerden hatırlarsın bu beş benzemezin bir arada olduğu şekilsiz blokları. Herkesin hassasiyeti farklı olduğu için bomboş bildiriler ile ortalıkta dolandığımız günleri. Şimdi daha farklı faşist baskıdan yorulanların "önce bir bu gericileri gönderelim sonra bakarız" birlikteliği, ülkücüler ile kürtlerin, sosyal demokratlar ile liberallerin, dinciler ile kendine sosyalist diyenlerin birlikteliği. Bir üniversite arkadaşımızın deyimiyle "kurt işareti yapanlar ile zafer işaret yapanların aynı halayda yer almasına tanık olduk sonunda. İşte bu birlikteliğe ihtiyacımız vardı." Bu tablodan hemen anlayacağın üzere sola değil sağa doğru bir heyelan ile kayan bir birliktelik. Siz de kayın, bu günahı paylaşın, elinizi kirletmeyip yük almıyorsunuz kirlenin çağrıları biraz dindi bu aralar. Ortada bir kazanan var ama kim bilmiyorum... ama kaybedenleri biliyorum.

İzin verin bir nefes alalım demişti eski lise hocam. Estağfurullah, TKP'nin izniyle olacaksa eğer demiştim. Eskiden de böyleydi hatırlarsan bazılarımız vicdan gibi dururlar ve onlara rağmen iş yapmak zor olurdu. Mutlaka saygı duyulanlarımızın oluru istenirdi. Göğsüne taş basarak ittifak'a oy verenler mi ararsın, bu zaferin parçası olmak istiyorum fantazileri kuranlar mı ararsın... En samimi dostlarımız sizi anlıyoruz ama bugün oy verilmesi gerekiyor bu ittifaka diyerek gittiler. Parti seçim sonrasına hazırlık yapmaya devam etti senin de önereceğin şekilde ve örgütlenme hızını artırdı.

Çok şey oldu da sana hızlı bir özet geçmiş oldum. Özlemişim kuzum seni. Sana çok şey borçluyum. Birbirimize verdiğimiz sözlerin izindeyim. Bir prova sonrası Salacak'ta otururken "birbirimizi utandıracak bir şey yapmayalım asla" diye söz vermiştik birbirimize. Nereden icap etmişti, şövalyeliğimiz mi tutmuştu hatırlamıyorum. Ben seninle hep gurur duydum canım kardeşim. Bana bıraktıklarına sadığım, gerisini gelince anlatırım.