TKP’den İzmir buluşması: Düzen değişmeden hiçbir şey değişmez

TKP tarafından yurdun 15 kentinde düzenlenen 'Halkın Seçeneği Güçleniyor' etkinliklerinin İzmir durağı gerçekleşti. Kültürpark’taki toplantıya katılanlar, halkın tek seçeneğinin düzen değişikliği olduğuna dair kararlılıklarını vurguladılar. TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, "Düzen değişikliği talebi en temel hakkımızdır. Bugünümüzü de yarınımızı da bu talep kurtaracaktır" dedi…

soL-İzmir

İlk ikisi Gebze ve Silivri’de gerçekleşen Halkın Seçeneği Güçleniyor etkinliklerinin üçüncüsü İzmir’de düzenlendi. Kültürpark’taki İsmet İnönü Kültür Merkezi’ndeki etkinlikte hem konuşmacılar, hem katılımcılar halkın tek seçeneğinin düzen değişikliği olduğuna dair kararlılık ve ısrarlarını vurguladılar.

Tiyatro sanatçısı Ercüment Serpil’in sunduğu etkinlik, 1921’de katledilen TKP Genel Başkanı Mustafa Suphi ve 14 yoldaşının anısına saygı duruşuyla başladı. Mustafa Suphi ve yoldaşlarının mücadelesini anlatan belgesel gösteriminin ardından ilk konuşmayı TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan yaptı.

'AFRİN, ERDOĞAN'IN KİŞİSEL KURTULUŞU İÇİN'

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kelle koparan bir cihatçı sürüsünü Kuvayı Milliye’ye benzettiğini hatırlatan Okuyan, şunları söyledi:

Türkiye’de ve dünyada yaşanan tüm gelişmeler, makinenin dağıldığının kanıtıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikası ABD ve Rusya’yla pazarlık üzerine kuruludur ve bu pazarlık sonucunda her şeyi yapabilecek durumdalar. Pazarlığın da tek bir gerekçesi vardır: Erdoğan’ın kişisel kurtuluşu… Erdoğan kişisel kurtuluşu için farklı siyasi grupları, cemaatleri, patron sınıfını, burjuvaziyi arkasına almaya çalışmaktadır. Türkiye’nin şu anda bir Suriye politikası yoktur. Kimse kendini kandırmasın. Ana muhalefet partisi de kendini kandırmasın. Neymiş, mesele milli çıkarlar olunca iç politikadaki ayrımlar unutulurmuş, hepimiz birmişiz. Hitler de böyle kandırmıştı Alman halkını. Niye dış politikada herkes aynı şeyi düşünmek zorunda olsun? Böyle bir saçmalık olabilir mi?

'ERDOĞAN YENİLMEZ BİR GÜÇ DEĞİL'

Dünyayı ve Türkiye’yi yönetenlerin "makineyi dağıttıklarını" vurgulayan Okuyan, şöyle konuştu:

ABD’nin başına ilk kez zeka özürlü birisi gelmiyor. Daha önce de bunlardan çok vardı. Bush’un, Carter'ın, Reagan’ın zeka düzeylerine baktığımızda iki sonuç çıkarabiliriz: Ya ‘eyvah insanlık battı, dünyayı bunlar yönetiyor’ dersiniz, ki doğrudur. Ya da bu sistem karşımıza çıkara çıkara bunları çıkarıyorsa demek ki işlerinin çok zor olduğunu düşünürsünüz. İlki de doğrudur, ikincisi de doğrudur. Bizim görevimiz ikincisinden hareket etmektir. Ahlarla vahlarla hareket edemeyiz. Erdoğan’ın yenilmez bir güç olduğunu düşünen, söyleyen herkes aldanmaktadır. Bunu biz beş yıldır söylüyoruz. Peki o halde Erdoğan neden hâlâ iktidarda? Gayet açık. Karşısına dikilmesi gereken güç olan, Türkiye’nin asıl sahibi olan yoksul insanlar, emekçiler, bu ülkenin onurlu, yurtsever aydınları gerekeni bir türlü yapmıyorlar. O yüzden Erdoğan güçlü görünüyor. Bizi buna razı etmeye çalışıyorlar.

'BUGÜNKÜ DÜZENDEN BARIŞ ÇIKMAZ'

Trump'ların, Putin'lerin, Erdoğan'ların iktidarda olduğu bir dünya sisteminde barışın mümkün olmadığını söyleyen Okuyan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Kapitalizm ya da emperyalizm denilen sistemin barış üretme olasılığı yok. Çok basit nedeni var. Dünya paylaşılmış durumda. Fakat dünyadaki büyük kapitalist güçlerin gelişme hızları farklı. Geriden gelen öne çıkmaya çalışıyor. Rekabet var. Bu büyük rekabet nedeniyle gerilimler patlamış durumda. Suriye’de, Afrika’da, tüm sıcak çatışma bölgelerinde büyük güçler savaşıyor. Kapitalizmden barış çıkmaz. Her kim ki, ‘bugünkü uluslararası sistem devam edecek ama barış olacak’ diyorsa, o kişi yalancıdır. Bugünkü sistemle barış olmaz. ‘Bugünkü düzen sürsün ama huzura kavuşalım’ diye bir hayal yok. Bu düzen değişmeden hiçbir şey değişmez. Ne zaman rekabet artırıyorsa, ne zaman kriz artıyorsa, ne zaman geri zekalılar yönetime geliyorsa, bilin ki kapitalizm zorlanıyor, normal yollarla yönetemiyor, normalin dışına çıkmaya çalışıyor. Kapitalizm normalin dışına çıktığında bu büyük bir tehdittir ama aynı zamanda çok da güçsüzdür.

'İNSANLARI VATAN MİLLET EDEBİYATIYLA SUSTURUYORLAR'

Bugünkü sistemin, düzen içinde çeşitli manevralarla iyileşebilecek bir sistem olmadığını kaydeden Okuyan şöyle konuştu:

Böyle bir düzenin içerisinde barış, adalet, özgürlük, huzur, demokrasi olmaz. Bu sistem krizlerden uzak durduğu sürece demokrasi varmış gibi görünür. Ama birileri hakkını aramaya başladığı zaman, düzen teklemeye başladığı zaman birileri düdük çalar, yine başa sararız. Erdoğan OHAL’i bahane ederek grevleri yasakladıklarını itiraf etti. Bugünkü sistemde demokrasi böyle bir şey. Bugünkü düzen ABD’de, İngiltere’de, Türkiye’de de, Suriye’de de, İran’da da aynı sonucu verir. Vatan millet edebiyatıyla insanları susturuyorlar. Grev yasak, konuşmak yasak, siyaset yasak, eleştirmek yasak. Yüzlerce çocuğa tecavüz ediliyor, ‘savaş var susun’ deniyor. Metal işçisi hakkını arıyor, ‘savaş var grev yasak’ deniyor. O zaman sen bu savaşı tecavüzler sürsün, metal işçisi hakkını aramasın diye yapıyorsun!

'DÜZEN DEĞİŞİKLİĞİ TALEBİ EN TEMEL HAKKIMIZ'

CHP ve HDP’nin düzen içi muhalefet olmayı sürdürdüğünü söyleyen Okuyan sözlerini şöyle sonlandırdı:

CHP 15 Temmuz’dan sonra Yenikapı ruhu diyerek, en sıkışık olduğu anda AKP’yi kurtardı. Şimdi de hepimiz Mehmetçiğiz edebiyatıyla kurtarmaya çalışıyor. Ama CHP bir türlü 'Fethullah’ı da, Suriye meselesini de başımıza bela eden AKP’nin hiçbir meşruiyeti kalmamıştır' demiyor, diyemiyor. Bu nasıl muhalefet? İşimiz aslında sanıldığından daha kolay. Bu tuhaflıkları terk etsek, aslında çare olmayan arayışları terk etsek, iktidarı ve muhalefetiyle bu düzenden kopsak, bir kez yapsak bunu ve belli bir eşiği aşsak, Türkiye’de bağımsız ve emekçi halkın siyasetini güden bir partiyi belli bir noktanın ötesine geçirsek, işimizin o kadar da zor olmadığını göreceğiz. Güçlü değiller çünkü. Ama biz ısrarla çare olmayan seçeneklerin peşinden gidiyoruz. Bir dönem Selahattin Demirtaş’ın peşinden gidildi. O dönem HDP’ye oy verenler, şimdi milliyetçi kesildi. Vatan savunması güzel bir şeydir ama niçin yapıldığı önemlidir. ÖSO’cularla kol kola neyin savaşı verilecek? Ama bir türlü biz kendi bağımsız çizgimizi cesurca savunamaz haldeyiz. Yapmamız gereken şey şu: Zor olduğu zannedilen Türkiye’yi değiştirme talebinin ülkenin gündemine yerleşmesi lazım. Neden biliyor musunuz? Bugün yalnız Erdoğan’ın, sermaye sınıfının en büyük silahı, insanların çaresiz oluşu, bir şey talep etmiyor oluşları. İnsanların bir talebi kalmadı. İnsanların beklentisi o kadar aşağıya düşmüş durumda ki, bir düzen değişikliği talebi bugünü de kurtarır, geleceği de kurtarır. Artık bir düzen değişikliği talebi, en temel hakkımızdır. Mutsuzsak, işlerin yolunda gitmediğini düşünüyorsak, düzen değişikliğini talep etmek zorundayız. Koç'ların, Sabancı'ların egemen olduğu bu düzeni değiştirmek için mücadele etmek zorundayız. TKP bunu yapmaya ve örgütlemeye çalışıyor. Bugün düzen değişikliği talebini ülkenin her yerinde görünür kılmak için örgütleniyoruz. Bunu çoğaltalım, hızlanalım. Bu düzenin sahipleri karşılarında örgütlü, kararlı bir güç gördüklerinde duraksıyorlar, şaşırıyorlar, geri adım atıyorlar. Bugün en iyi savunma ilkeli durmaktır ve bu düzenin sahiplerinin üstüne üstüne gitmektir. Dik durmak, ilkeli durmak insani bir değerdir. TKP yol alıyor, sürekli yeni örgütler açıyoruz. Gericiliğin örgütlü olduğu yerlerde TKP bayrağını dalgalandırıyoruz. Örneğin Kayseri’de tekstil fabrikasında çalışan yoksul işçinin TKP’den başka sığınabileceği, mücadele edebileceği yer kalmadı. Bize de düşen TKP’yi her yerde var etmek.

VARIM: BU DÜZEN EDEBİYATI DA UYUŞTURUP EDİLGENLEŞTİRDİ

Etkinliğin ikinci konuşmasını yazar Suphi Varım yaptı. Varım, Türkiye'de düzenin edebiyat alanını da uyuşturup edilgenleştirdiğini ifade ederek, "Uyuşturma edebiyatı durup dururken gökten zembille inmedi. Çürümenin, piyasalaşmanın kaçınılmaz sonucudur bu. Çünkü edebiyat, toplumun aynasıdır. Elbette meydan sadece bunlara kalmış değil. Direnen, mücadele eden, boyun eğmeyen yazarlarımız da var. Bir yazar, dünyayı değiştirmek, sosyalist bir düzen kurmak için çalışıyorsa yazdıkları anlam kazanır. Aydın olmanın anlamı da buradadır. Aydın olmak, mücadele etmek demektir. Bireysel değil, emekçi halkın yanında örgütlü bir mücadeledir bu. Sanat sanat içindir, sanat sanatçı içindir gibi yaklaşımlar çağ dışıdır. Bu koşullarda yapılacak şey bellidir: TKP saflarında örgütlenmek, sosyalizm için mücadele etmenin onurunu, yoldaşlık ruhuyla taşımak" dedi.  

CİNGİ: DÜZEN DEĞİŞİKLİĞİNE İŞARET EDEN TKP'DİR

TKP saflarına yeni katılan partililer adına konuşan Besim Cingi, şunları söyledi: 

"Dünyanın ve ülkemizin bugün içinde bulunduğu kriz, savaşlar, milliyetçi söylemler ve dinci gericiliğin ortadan kaldırılabilmesinin yolu; bilimsel sosyalizme inanmış öncü güç olan işçi sınıfı ile birlikte devrime önderlik edecek partinin safında yer almaktır. Bunun da karşılığı TKP'dir. Mücadeleyi bırakmanın doğru olmayacağını düşünerek, örgütlü ve öncülük yapabilecek bir parti çatısı altında olmam gerekiyordu. TKP işte bu nedenle beni heyecanlandırmaktadır."