TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan: Bizim yolumuz farklı olacak

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, hem ülke gündemine hem de TKP'ye ilişkin merak edilen soruları yanıtladı. Okuyan, "Türkiye Komünist Partisi, ilkelerinde hiçbir aşınmaya izin vermeden, partinin siyasal ve düşünsel birikimini geriye çekmeden dilini, siyaset yapma tarzını ve toplumsal kimliğini mümkün olan en sade ve anlaşılır biçimde yeniden yapılandırıyor. Biz solda uzun süredir kabul…

Türkiye Komünist Partisi (TKP) 97’inci kuruluş yıldönümünü bir dizi buluşmayla kutladı. TKP üyeleri, parti sempatizanları, TKP dostu aydın, sanatçı ve siyasetçilerin de katılımıyla gerçekleşen etkinliklerde TKP’nin Türkiye siyasetindeki yeri ve görevleri konuşuldu.

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, partinin kuruluş yıldönümü vesilesiyle hem etkinliklerdeki havayı ve gözlemlerini, hem de Türkiye siyasetine dair düşüncelerini Boyun Eğme dergisiyle paylaştı.

Boyun Eğme dergisinde yer alan röportajı soL okurlarıyla paylaşıyoruz:

TKP’nin 97. kuruluş yılı geride kaldı. Bu vesileyle bazı toplantılar düzenlendi. Sizin gözleminiz ne oldu bu toplantılarda?

İki tanesi dışında 10 Eylül toplantılarımızı tamamlamış olduk. Bazı genel sonuçlar çıkartmak mümkün şimdiye kadarki toplantılardan. Birincisi, Türkiye Komünist Partisi’nin düzen değişikliği talebi, mevcut toplumsal sistemde adalet, özgürlük, barış ya da demokrasi olmayacağına ilişkin vurgusunun partinin temas kurduğu yeni dostlar tarafından anlaşıldığı, benimsendiğidir. Önemli bu çünkü insanların “düzen değişikliği” iddiasını gerçekçi bulmayacağına dair bir düşünce Türkiye soluna yıllardır empoze ediliyor ve bu etkili oluyor. Ancak doğru bir dil ve tutarlı bir politik konumlanış bu sorunu, bu önyargıyı kırıyor. Toplantılarda bunu açıkça gördük.

Toplantılar bu sonucu çıkartabileceğimiz ölçeklerde mi yapıldı?

Partimiz 10 Eylül toplantılarını üye ve yakın dostlarıyla gerçekleştirdi, hedeflenen de buydu. Sosyalizmin somut ve güncel bir seçenek olarak etkisini artırması için öncelikle partiyi daha geniş kesimlere taşıyacak olanların buna mutlak olarak ikna olması gerekiyor. TKP’nin hemen yanında bu anlamda ciddi bir enerji birikmiş durumda. Bu enerjiyle birlikte daha geniş bir kesime seslenme ve o kesimi örgütleme şansımız olacak. Açıkçası henüz siyasallaşmamış ya da sol kültürün etki alanına girmemiş emekçilerin düzen değişikliği talebine ve bu talebin gerçekçiliğine ikna olmaları daha kolay. Çünkü sade bir gözle bakarsanız, stratejik derinliklerde kaybolmazsanız, mevcut düzenin can çekiştiğini, hiçbir geleceğinin olmadığını görürsünüz.

Konuşmalarda hep bu sadelik üzerinde duruldu. TKP bu sadelikle mi devam edecek?

Türkiye Komünist Partisi, ilkelerinde hiçbir aşınmaya izin vermeden, partinin siyasal ve düşünsel birikimini geriye çekmeden dilini, siyaset yapma tarzını ve toplumsal kimliğini mümkün olan en sade ve anlaşılır biçimde yeniden yapılandırıyor. Biz solda uzun süredir kabul edilmiş, alışılmış ölçeklerin dışına çıkmaya kararlıyız. 10 Eylül toplantılarında bu kararlılığı yakın dostlarımızla paylaştık. Dostlarımızın bir bölümü, küçümsenmeyecek bölümü parti üyeliği için başvuruda bulundu bu toplantıların ardından. Maksat hasıl oldu anlayacağınız. Hızlanarak devam edeceğiz.

Partinin dili ve siyaset yapma tarzını yeniden yapılandıracağız derken bunun partinin seslenme araçlarına yansıması olacak mı? Örneğin yayınlar…

Kuşkusuz. Daha somut, daha sade, daha mücadele odaklı sesleneceğiz, aynı zamanda kendi içine kapalı kavram ve ritüellerden uzak duracağız. En önemlisi seslenme kanallarımızın ölçeğinde ciddi bir büyüme olacak. Ekim başı gibi yayınlarımızın hem etkisini hem de ulaştığı insan sayısını artıracak düzenlemeleri tamamlamış olacağız.

Peki neden şimdi? TKP açısından örgütlenme her zaman temel hedef değil miydi?

Evet öyleydi ve hep öyle olacak. Öte yandan bu dönemin bazı özgünlükleri var. Olanaklar ve kısıtlar açısından. 

Ne gibi?

Türkiye’de düzen dışı sol ile düzen arasında küçümsenmeyecek genişlikte bir toplumsal alan var. Bu toplumsal alanı, üç aşağı beş yukarı “Gezi kitlesi” olarak somutlamak mümkün. Belki biraz daha geniş. Mevcut sömürü düzeni bu alanı kapsamakta zorluk çekiyor ama kapsamak zorunda, kapsamayı denemek zorunda. Aslında bu genel bir sorun, birçok kapitalist ülkede düzen belli bir kesime umut vermiyor, inandırıcı olamıyor. Siyasal açıdan formüle edersek sosyal demokrasiyle komünistler arasındaki alanda boşluk var. Sorun şu ki, birçok ülkede komünist hareket bu boşluğa iddialı bir giriş yapamayacak kadar küçük.

Başka partilerin ise böyle bir iddiası yok.

Evet, tam da onu söyleyecektim. Geleneksel sosyal demokrat partiler Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra o kadar sağa kaydı ki, mutsuz emekçileri, eğitilmiş genç işgücünü kandırma yeteneklerini yitirdiler. Komünist partiler ise bu alanın kapanması için yanlış stratejiler geliştirdi. Bir bölümü sosyal demokratlarla işbirliğine yöneldi, bir bölümüyse kendisi sosyal demokratlaşmaya karar verdi. Böylelikle o alanı kapatacaklarını sandılar. Böyle bir şey yok elbette. Kuşkusuz daha farklı, daha tutarlı bir konumlanış içine giren komünist partiler de var. Onlar da çeşitli denemelerle bu sorunu çözmeye çalışıyorlar. Ancak siyaset boşluk tanımaz, sosyal demokrasinin ve komünist hareketin arasına başka düzen güçleri giriyor. Bunun en “gelişkin” örnekleri Yunanistan’da Syriza, İspanya’da Podemos. Brezilya’da İşçi Partisi aynı rolü üstlendi. 

Bu partilerin bu amaçla kurdurulduğunu mu söylüyorsunuz?

Bunun önemi yok. Bu amaçla kurdurulmuş olabilir, bu amaca yönlendirilmiş olabilirler. Sonuçta çok açık bir işlevleri var, bu partiler düzeni kurtarmak, düzenin devamlılığını sağlamak için misyon üstlendiler. Bu açıdan diğer düzen partilerinden hiç farkları yok.

Türkiye’ye dönecek olursak, CHP’nin bu alanı kendi başına kapatamayacağını mı düşünüyorsunuz?

Kapatamaz. İnandırıcı olmaz, bir takviye gerekiyor. Aslında dünyada sosyal demokrasiye yada düzen soluna şekil veren birkaç merkez var, bunlardan biri Alman sosyal demokrasisi, onlar da kendi dertlerini çözemedi. Alman sosyal demokrasisinin uzanamadığı alana bir düzen partisi olduğu açık olan Die Linke yerleşti. CHP hiç yapamaz, başka ekler gerekir. Bu anlamda yıllardır CHP ile HDP’yi yan yana getirmek, bakın birleştirmek demiyorum, için çaba harcanıyor. 2015’te bu çabalar yeni bir boyut kazandı, şimdi yeniden ete kemiğe bürünüyor. Bunun düzen açısından birden fazla anlamı var ama konumuza gelecek olursak, sözünü ettiğimiz toplumsal alanı sağlama almak istiyorlar. Haziran Direnişi’nde çok korktular.

CHP ile HDP’nin yakınlaşması düzen dışı sol denilen kesimde de umut yaratmışa benziyor.

Elbette, çünkü o alana bakıp, CHP ve HDP ile birlikte o alana yerleşmek istiyorlar. Bağımsız olarak o alana, düzen değişikliği talebiyle giriş yapılamayacağına ilişkin bir kanaat var. Düne kadar Türkiye solu ayrı ayrı CHP ve HDP eliyle güçlenme, onların himayesinde pozisyon tutma derdindeydi, şimdi aynı anda hem CHP hem HDP’cilik yapma imkânı elde edildi ve bayağı mutlular bundan. Bunu sadece Erdoğan’la mücadele bağlamında ele almamak gerek. Düzen bu alanı sağlama almak zorunda. Bu sermaye açısından da, emperyalizm açısından da, hatta Erdoğan açısından da zorunlu. Tarihsel bir mesele bu.

Peki TKP ne yapacak?

TKP bu alanı önemsiyor ve bu alanda belli ve kalıcı bir bölümü kendi ideolojik-siyasal hattı, hedefleri ile kaplamak istiyor. Dolayısıyla CHP ve HDP’nin kanatları altına girmek, bu yakınlaşmanın ortaya çıkaracağı sinerjiden medet ummak, arabuluculuk yapmak ya da ne bileyim düzen siyasetinin himayesinde parlamentoya girmek gündemimizde yok. Başka bir alternatif mümkün ve zorunlu.

Türkiye solunun CHP ve HDP arasındaki yakınlaşmadan mutlu olduğunu söylediniz. Bunun nedenleri ne olabilir?

Bakın Türkiye’de kökü çok eskiye dayanan bir stratejik hesap vardır solda. Bayağı da yaygındır. Kemalistlerle Kürt devrimci hareketinin ittifakı, sosyalistler bu ittifakın katalizörü olacaklar. Bu strateji bazı boyutlarıyla anlamlıydı ve her durumda devrimci bir yan taşıyordu. Şimdi bunun devrimci olmayan bir versiyonu ile karşı karşıyayız. CHP ve HDP arasındaki yakınlaşma bazı solcuları büyük bir külfetten kurtardı. Çünkü biri ya da ötekine yakınlaşma eleştiri ya da sorgulama konusu oluyordu. Bu dert bitti, herkes aynı amaç için birleşiyor, böyle bir algı yaratılıyor.

TKP?

TKP güncel hiçbir görevden kaçmaz. Bugünkü siyasi iktidarla mücadelesini sürdürüyor, kendi ilkeleriyle ve burada farklı güçlerle yan yana gelmiş olmaktan hiçbir biçimde rahatsız değil. Ancak TKP asgari müşterekler adına düzen siyasetine hiçbir biçimde eklemlenmeyecek. Türkiye’nin Syrizasına, Podemosuna, Linkesine yardım etmeyeceğiz. Tersine samimiyetle, iyi niyetle, objektif olarak düzenin boşluklarını kapatma misyonunun parçası durumuna düşen bütün dostlarımızı bu tuzaktan kurtarmaya çalışacağız.