Tiyatro sanatçısı Cansu Fırıncı madenci dedesini yazdı: Dedemin kömür karası gözleri

Tiyatro sanatçısı Cansu Fırıncı'nın, Soma işçi katliamından üç gün sonra kaleme aldığı yazısını okurlarımızla bir kez daha paylaşıyoruz...

Cansu Fırıncı

Yerin yedi kat altından çıkıp gelirdi dedem. Ananem onu dişlerinden tanırdı bakınca. Dedemin gözleri de kömür karasıdır zira. Kim bilir kaç göçük görmüştür ahir hayatında. Ateş düştüğü yeri yakar. Ateşi kömür harlar. Peki, soruyorum insan kardeşler, kömür gözlü bir dedenin kömürleşmiş bedeni karışmışsa ya sobaya? İşte o anda buz kesmez mi insan... Buz kesip de yüreği kavrulmaz mı acıdan... Bir maden yanıyorsa ve itfaiyeler susmuşsa, tutuşan artık bütün bir ülkedir. Bir tek insan bile yanmışsa, yanmış da kömür olmuşsa insanlık küle dönene kadar dinmez o yangın. 

Kömür havzasında büyüdüm ben. Bizim oralarda herkes madene iner ve çıkmaz kimi zaman. Kadınların teni ak, erkeklerin gözleri karadır... Yerin yedi kat altından çıkıp gelirdi dedem. Yaşlandığını göremedi o yüzden ananem. Ve hep odun ateşinde ısıttı ellerini, kömüre gömülmüş pek çok bedenin ardından dua ettiğinden... Ve bilesiniz diye söylüyorum kefeni beyaz değildir kömüre gömülenlerin ve yere beyaz tebeşirle çizilmez maktulün cesedi. Kaderdir derler, siz aldanmayın insan kardeşlerim, olsa olsa kederdir... 

Dedem kaç on yıl girip girip çıktı yerin dibine kim bilir! Ama başı hep diktir. Bugünse, bizim milletçe yerin dibine geçtiğimiz şu günlerde boynu eğiktir. Kömür karası gözlerinden ateş saçar dışarı, bilirim. Sonra... Sonra baretler, gaz maskeleri, oksijen tüpleri, beyaz yazmalarıyla analar, gelinlik kızlar, yüreğinde bir yangını söndürmeye çalışan kız kardeşler, sıkılı yüreklerinden cehennemi taşıran erkek kardeşler, ocağına ateş düşmüş de söndürmek ister gibi sessizce göz yaşı akıtan komşular yerin yedi kat dibinden mahşere yükselecek bir asansörü gözler. Ki insanlık tarihinde bir asansör hiçbir zaman bu kadar kıymetli olmamıştır, bilirim. 

Uzun Memed kadar uzundur işte o vakit saatler ve kısadır madenden çıkan kömürün cenazesi. Ama vebali boyunlarına, o ateşi körükleyenlerin cehennemi uzun sürer! Uzun sürer kömürleşmiş çocukların laneti... Sayılar artıyor, artan yalnızca sayılar olmuyor fakat. Sayılar arttıkça göz yaşları da artıyor, kömüre çalan bedenler artıyor, azalıyor umutlar yürekleri yakarak.

Yerin yedi kat altından çıkıp gelirdi dedem. Halbuki emekli olmuştu. Kömür öksürür hâlâ geceleri. Yine günlerden kömür tozu bir gündü. Ananem toprağa düştü. Dedemin kömür karası gözleri yüreğine aktı. Kömür ilk kez o gün bir insan bedeninde beyaz bir iz bıraktı. Ve ben bugün gömdüm o acıyı. Onca canın kömür olana kadar kavrulması ocağa düşen ateşi yaktı... 

İnsan kardeşlerim, söndürün şöminelerinizi, sobalarınızı, kalotiferlerinizi söndürün, insanlık tarihi unutsun ateşi icat ettiği günü, sönene kadar yüreklere düşen cehennemin ateşi, soğuktan titreyin, söndürün kibritlerinizi. Benim dedem madende öksürdü ömrünü, tenini kömürle kavrulttu, emekli olduğu gün madeni bir daha konuşmadı, sustu. 

Şimdi, size nasıl anlatsam bilemiyorum... Benim dedem yerin yedi kat altından çıkıp gelirdi... Ve bu topraklarda yaşamış tutucu bir şeyhülislam günün birinde şöyle bir fetva vermişti: "Kömür olana kadar kavrulan her şey haramdır." Bilmem anlatabildim mi?

(Bu yazı Cansu Fırıncı tarafından 13 Mayıs 2014'te meydana gelen Soma işçi katliamından üç gün sonra kaleme alınmıştı.)