TCK 301'den dava açılan Enver Aysever'e 125'nci maddeden ceza!

27 Kasım 2015'te BirGün gazetesindeki köşesinde "Boktan düzenin yetiştirdikleri" başlıklı yazısından dolayı TCK'nin 301'nci maddesinden dava açılan Gazeteci-Yazar Enver Aysever'e TCK'nin 125'inci maddesinden ceza verildi. Aysever, TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a hakaret iddiasıyla 10 bin 620 lira adli para cezasına çarptırıldı.

Haber Merkezi

Gazeteci-Yazar Enver Aysever, 27 Kasım 2015'te yayınlanan bir yazısından dolayı TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a hakaret ettiği iddiasıyla ve TCK'nin 301'inci maddesinden yargılanması talebiyle açılan davada, TCK'nin 125'inci maddesinden cezalandırıldı. 

Davanın karar duruşması bugün İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde yapıldı. 

TCK'nin 301'inci maddesinden açılan davada, Aysever TCK'nin 125'inci maddesi uyarınca 10 bin 620 lira adli para cezasına çarptırıldı. 

AYSEVER: 301'DEN AÇILAN DAVAYI NASIL YAPTILARSA 125'E ÇEVİRDİLER!

Duruşma sonrasında bir açıklama yapan Aysever, şunları söyledi:

"Sonuç itibariyle 301'den açılan davayı daha sonra nasıl yaptıkları belli olmayan şekilde hakarete yani 125'e çevirdiler. Dava önce ifade özgürlüğü kapsamında gördüğü için reddedilmişti, sonra başka bir savcı açtı. Dolayısıyla 301'den ceza almayacağımızı görünce 125'e yani hakarete döndürdüler. İsmail Kahraman'la aramızda bir hukuk gelişmiş oldu. Onun finansmanını biz sağlayacağız gibi görünüyor. Ben erteleme istemedim. Suçlu olan insanın ertelemesi olur. Biz suçlu değiliz. Kararı temyize göndereceğiz. Boyun eğecek halimiz yok. Bu mahkemelerin aldığı kararların çok kısa bir süre sonra geçerliliği kalmıyor, yine öyle olacak. TKP'den destek için gelen arkadaşlarımıza, bireysel olarak gelenlere teşekkür ediyorum."

AYSEVER O YAZIDA NE DEMİŞTİ? 

Aysever, davaya konu olan yazısında şu ifadeleri kullanmıştı: 

"Cumhuriyetimiz Celal Şengör’ü yetiştirmiş… Bilim insanı değil miydi o? Demek okumak yetmiyor. Hitler düzenini de bilimciler kurmuşlardı bir yanıyla ve öğretmenler. Cumhuriyetimiz İsmail Kahraman’ı da yetiştirmiş. Ne fark var aralarında? Biri faşist Evren’in bokunu yemeye hazır, diğeri sanat, felsefe, düşmanı. Biri askerin postalını yalamaya gönüllü, diğeri padişahın kapı kulu. İkisini de cumhuriyet yetiştirmiş… Yazık yüzüncü yıla giderken ürün bu… Önerim; RTE Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı İsmail Kahraman’ın, Celal Şengör’ü rektör yapması! Bu boktan düzen böylece taçlanır. İkisi de aynı yolun yolcusu nasılsa!

Meclis açıldı. Muhalefet partileri grup başkan vekillerini seçti, Meclis başkan vekili atandı falan filan. Yahu Meclis gerici bir başkan seçti! Kültür Bakanlığı zamanı tüm ödenekleri kesmiş; bale izlemeye gidip, başını öne eğmiş; Milli Türk Talebe Birliği’nde komünist avına çıkmış; RTE’ye sikke hediye etmiş; Anayasa’ya ‘Allah’ sözcüğü girmeli demiş ve siz sırıtarak poz veriyorsunuz hâlâ, genel başkan çanta taşıyıcılığı yapıyorsunuz utanmadan! Bari biraz başınız öne eğilsin. Toplumdan hiç mi utanmıyorsunuz? Öğretmenleriniz şakşakçı olmuş, direnecek olanlar piyasaya esir düşmüş, profesörünüz bok yemeyi övüyor, her yan imam hatip olmuş, sokağa çıkma yasakları salgın gibi, mermiler altında çocuklar… Yok mu bir cümleniz… Liderleriniz salı nutuklarıyla mutlu, peki ya siz?

Öğretmenler Günü varmış meğer… Özel okul anneleri haftalar öncesinden para toplayıp öğretmeni tavlamak için hediye alıyorlar. Veli toplantılarında biri çıkıp çocuğunun ruhuna, etik değerlerine dair soru sormuyor… Varsa yoksa yarışma… Uçaklar düşmüş, saltanat gelmiş umurlarında mı dünya! Devlet okulları hazin… İyice yobazlığa teslim olmuş. Minicik yavruların beyni yıkanıyor. Hayatının hiçbir döneminde ihtiyaç duymayacakları bilgiler dolduruluyor içine. Her sabah düşmanlık ekiliyor zihinlerine… Nefret, kin, şiddet…

İsmail Kahraman ve Celal Şengör bir elmanın iki yarısı, çürümüşlüğün elle tutulur gözle görünür belgesi… Faşizmin simgeleri, yaşadığımız günün özeti…

Öğretmenleri esir düşmüş bir toplumun geleceği olmaz… Tepeden tırnağa rezilliktir yaşadığımız! Elbet yürekli öğretmenlerimiz var ve çırpınıyorlar… Cumhuriyet’in öğretmenlerine sesleniyorum: Korkmayın, sinmeyin, aydınlıktan, devrimcilikten kopmayın…"