Suriyeli çocukların öğretmeni anlattı: Sınav kağıtlarına ağlayan yüzler çiziyorlar

Türkiye'de Suriyeli olmak zor, Suriyeli bir çocuk olmak ise daha da güç. soL'a konuşan bir öğretmen, Suriyeli öğrencilerin sınav kağıtlarına çizdiği ağlayan yüzleri, çocukların nefessiz bırakıldığı gerici atmosferi anlattı.

Haber Merkezi

Suriye’de 7’nci yılına yaklaşan emperyalist ve gerici saldırılar, yarattığı yıkımla milyonlarca insanı yurdundan etti. Binlerce insan göç yollarında yaşamını yitirdi, milyonlarcası göç ettikleri ülkelerde dışlandı, kötü muamele gördü.

Türkiye’nin güneyinde Mersin de, çok sayıda Suriyelinin göç etmek zorunda kaldığı bir şehir oldu. 2011 yılına dek Cumhuriyet tarihi boyunca 2,3 milyon göç alan Türkiye’ye, sadece 2011-2017 aralığında 3 milyondan fazla Suriyeli göç etti. Mersin de en çok göç alan ilk 10 şehir arasında.

Mersin'de görev yapan ve soL'a konuşan öğretmen N.P., bölgedeki Suriyeli çocukların okul hayatlarında yaşadıkları güçlükleri anlattı.

N.P., savaşın yarattığı tahribatın en çok çocukları vurduğunu söylüyor. Daha "şanslı" olup savaşın neden olduğu fiziksel bir engeli olmayan çocuklar, şiddetli duygusal sorunlar yaşıyor, travmalarıyla baş etmeye çalışıyor. Uçak sesi duyduğunda kendini yere atan, anadilleri dahil olmak üzere konuşmayı tamamen bırakan ve sessizliği seçen çocuklar, öğretmenlerin rastladığı travma izlerinden yalnızca bazıları.

Bir imam hatip lisesinde görev yapan N.P., çalıştığı okulda 600 öğrencinin öğretim gördüğünü ve toplam öğrenci nüfusunun yüzde 60’ının Suriyeli olduğunu belirtiyor.

N.P.; “Bu öğrencilerin bir kısmı geçen eğitim-öğretim yılında Suriyeli öğrencilerin Türkçe öğrenmesi için açılmış olan geçici eğitim merkezlerinden geldi. Bir kısmı ise Mart 2017'de Milli Eğitim Bakanlığının aldığı karar doğrultusunda geçici eğitim merkezleri kapatıldığı için, hiçbir dil eğitimine gidemeden okula geldiler. Çocukların çok azı Türkçe okuma yazma biliyor ve konuşabiliyor” diyor.

YIKIMIN SORUMLULARI İYİ NİYET ELÇİLİĞİNE SOYUNUYOR AMA ÇARE OLMUYOR

Suriye’deki yıkımın sponsorlarından Avrupa Birliği, tipik bir emperyalist iyi niyet gösterisi olarak çeşitli kuruluşları fonluyor ve bölgede çocuklar için Türkçe kursları düzenleniyor. Ancak ne okul çıkışı kurslar ne de AB fonlu proje kursları, Suriyeli çocukların eğitim dili olacak şekilde Türkçe öğrenmeleri için yeterli olabiliyor.

Kentin Mezitli ilçesinde çok sayıda imam hatip okulu açılmış. Bu okulların "mecbur bırakılan" Suriyeliler tarafından daha fazla tercih edildiği, Türkiye vatandaşlarının çocuklarını imam hatiplere göndermeyi yeğlemediği görülüyor. Mersin Üniversitesi bünyesinde yapılan bir çalışma, Mezitli'de yaşayan ve evinde eğitim çağında çocuk ya da genç olduğunu söyleyen Suriyeli ailelerin yüzde 52’sinin ilkokul çağında, yüzde 25’inin lise çağında, yüzde 22’sinin ise üniversite çağında çocuğu olduğunu gösteriyor.

N.P. “Tek kelime Türkçe bilmeyen çocuklar sınavlara sokuluyor ve notlar veriliyor” diyor.

Öyle ki bazı Suriyeli öğrenciler, sınav kağıtlarına ağlayan yüzler çiziyor ve yanına “Ben Suriyeliyim” yazıyorlar. 

SURİYELİ ÖĞRETMENLER YALNIZCA ÇEVİRMEN OLARAK KULLANILIYOR

Mezitli’deki okullarda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ek ders ücreti karşılığı çalıştırılan Suriyeli öğretmenler var. Fakat bu öğretmenler eğitim-öğretim faaliyetlerine dahil edilmiyor ve pratikte yalnızca çevirmen olarak istihdam ediliyorlar.

N.P. “Çocuklar kendilerini ifade edemiyor, yaşadıkları adaptasyon sorunu ve maruz kaldıkları ayrımcılık nedeniyle derslerde ya uyuyorlar ya da kendi aralarında sohbet ediyorlar ve kendilerine yapılan en küçük müdahale bir travma olarak geri dönüyor" diyor.

Çocukların korktuğunu, çekingen davrandığını söyleyen öğretmen, ergenlik psikolojisiyle birleştiğinde ortaya çok travmatik bir tablonun çıktığını vurguluyor.

SABAHLARI ZORLA NAMAZA GÖTÜRÜLÜYORLAR

Öte yandan çocuklar, okulda düzenlenen ve farklı cemaatlerin dahil olduğu “sohbet”lere katılmak zorunda da bırakılıyor.

Okul cuma günleri Kuran okunarak kapanıyor, cuma namazı da okuldaki mescitte kılınıyor. 

N.P., “Okul aynı zamanda pansiyonlu bir okul ve Türkiyeli öğrencilerin de bir kısmı bu pansiyonda kalıyor. Pansiyonda, okulda görev yapan öğretmenler belletici olarak kalıyorlar. Gece pansiyonda kalan öğretmen hangi cemaate üye ise o cemaatten birini sohbete çağırıyor ve önceden örgütlediği çocukları bu sohbetlere gönderiyorlar” diyor.

Sohbetlere gitmeyen, sabah namazına kalkmayan öğrenciler pansiyondan sorumlu müdür yardımcısına bildiriliyor ve çocuklar pansiyondan atılmak ile tehdit ediliyor.

İSLAMCI ÇETE TERÖRÜNDEN KAÇANLAR, CEMAATLERİN İNSAFINA BIRAKILIYOR

N.P., “Özellikle sabahları görevli bazı öğretmenler ellerinde metallerle çocukların kaldıkları odalara giriyor ve sağa sola vurarak gürültü ile çocukları uyandırmaya çalışıyor. Bazı çocuklar kalkmakta çok zorluk çekiyor, bazı çocuklar gürültü esnasında titreyerek uyanıyor” diyor.

Pansiyonun tam bir ibadethane olarak kullanıldığını anlatan öğretmen; “Her namaz vaktinde pansiyonda muhakkak ezan okunuyor. Görevli çocuklar kat kat gezerek diğer çocukları namaza indiriyor” diye anlatıyor.

Bunca gerici baskının yanı sıra, pansiyondaki koşulların da çok kötü olduğunu belirten N.P., “Pansiyonda iki, iki buçuk ay kadar hiç sıcak su yoktu ve çocuklar soğuk su ile duş almak zorunda kalıyorlardı” diyor.

Emperyalist komplonun İslamcı çeteleri kullandığı Suriye’den kaçan ailelerin çocukları, Türkiyeli yaşıtlarıyla beraber, Mersin’de de çeşitli cemaatlerin insafına, yoksulluğa, kötü muameleye terk ediliyor. 

İlerici öğretmenlerin Kanun Hükmünde Kararnamelerin hedefi olup işini kaybetme korkusuyla eli kolu bağlı hissettiğini aktaran N.P., kendisini en çok rahatsız eden durumu şöyle özetliyor: "14-15 yaşında çocukların yaşadığı kâbusa seyirci kalıyoruz."