Seviyorsan sömürü değildir, sömürü olsa duramazsın

Patronu işverene çeviren kapitalizm, şimdi de önümüze konan işlerin tanımını değiştirdi. Sevdiğiniz işi yaparsanız ne sömürü var ne de sömürülmek…

Gonca Tokyol

Ölmemek için yiyecek bir şeyler ve sığınacak bir yerler bul; daha doyurucu yiyecekler bulmak için alet edavat geliştir, bir araya gel; kafanı kaldırma, pamuk toplamaya devam et, yoksa efendi kızar; tarlayı ek, ekini topla, ailenin karnını doyuramıyorsan da önemli değil, önce vergini öde; iş bulmaya çalış, bulamazsan evden atılırsın, aç kalırsın, hastalanırsın, ölürsün… 

Tabii ki tarihsel ilerleme tam olarak böyle bir şey değil ancak vardığımız noktanın karikatürize haline bakıldığında, çok da garipsememek gerekiyor. Geldiğimiz nokta mı? Bir iş bul, o işi sev ve o işi sevdiğin için daha az şikayet et, mümkünse hiç etme -mümkün değil mi, az biraz bekle canım benim, onun da yolunu bulacağız-.

HELE Bİ SEV!

Evet, her ne kadar ithal tartışmaların ülkesi Türkiye’ye daha geç gelse de, dünya geneline uzun bir zamandır pompalanan “do what you love” (sevdiğin işi yap) mottosundan bahsediyoruz. Her ne kadar internette araştırıldığında kökeni Konfüçyus’a kadar dayandırılsa da -hayır, kendisinin derdinin bu olduğunu düşünmüyoruz-, ABD’den çıkıp hayatımızın ortasına yerleşen bu sözün tarihi o kadar da eski değil.

Son yıllarda birçok kişi tarafından dile getirilse de, “sevdiğin işi yap” sözünün kitleler tarafından heyecanla benimsenmesinin ilk adımı, Apple’ın CEO’su Steve Jobs’un 2005 yılında Stanford Üniversitesi’nin mezuniyetinde yaptığı konuşmaydı. Adının önüne konan birçok sıfatın içinde en çok “pazarlama dehası” nitelemesini halleden Jobs, şaşırtıcı olmayan bir şekilde bireyi öne çıkardığı konuşmasında, “neyi sevdiğinizi bulmalısınız” diyordu. 

TUVALET TEMİZLEMEK Mİ?

Kot pantalonu ve kazağıyla görmeye alıştığımız, teknoloji satmaya çalışmıyormuş da “hayatın mucizesi”ni bizlerle paylaşıyormuşcasına alçak gönüllü davranan Jobs’un bu konuşmayı yaparken gözden kaçırdığı -ya da daha doğru tabirle kaçırmış gibi yaptığı- bir şeyler vardı. “Muhteşem bir iş yapmak için tek yol, sevdiğiniz işi yapmaktır” diyen Jobs’un sevdiği işi yapabilmesi için, yapmak zorunda olduğu işi yapan binlerce insan Apple fabrikalarında, yan sanayilerinde ya da dağıtıcılarında çalışıyordu.

Jobs’un konuşmayı yaptığı yere bakınca, “sevdiğin işi yapma”sı beklenenlerin, elmalı telefonları, tabletleri ya da bilgisayarları üretmek için fabrikalarda saati 1 dolara çalışan işçiler olmadığı tahmin etmek zor değil. Dijital çağın altın çocuğu, kendi markası için parça üreten ve intihar etmenin yasak olduğu Foxconn fabrikasında çalışan işçilere hitap etmiyordu tabii ki.

'ZENGİNLİK VE GÜÇ İÇİN'

14’ü ölümle sonuçlanan 18 intihar girişiminin yaşandığı Foxconn’un önünde gerçekleşen protestolarda tutulan dövizlerde yazan “Zenginlik ve güç için fiziksel ve ruhsal sağlığımız harcandı, umutlar yitirildi” sözüyle Jobs’un söyledikleri arasındaki fark oldukça barizdi. Jobs, Stanford mezunlarına sevdikleri işleri yapmalarını öğütlerken, Foxconn işçilerinin payına düşense zenginlik ve güç için ölmekti.

Jobs ve gibilerinin, başkalarına da yaşamalarını tembihledikleri, hayallerindeki sevilen hayatı yaşayabilmelerinin tek sebebi, Foxconn’da çalışan işçiler de değil. Birilerinin sevdiği işi yapması için başka birilerinin bulduğu işi yapması gerekiyor. Yaparken sevilemeyecek işleri -evet, böyle işler var- kapsam dışında bırakan bu modern çağ mottosu, yaşadığı evin tuvaletini temizleyenlerin, yürüdüğü sokaktaki çöpleri toplayanların omuzlarında yükseliyor.

Sevilemeyecek işleri yapmak zorunda kalanlarla sevdiği işi yapanlar arasında bir ayrım yaratmak, sevilen işlerin mevcudiyetinin zıddına bağlı olması sıkıntısını aştığı noktada da masum değil. Dönemin gerekleri doğrultusunda, yaratıcılık ve yetenek gerektiren mesleklere olan talebin karşılanması adına bireyselliğin ve bireysel üretimin öne çıkarıldığını görmemek için, sistemin kişisel motivasyonları ve iş yerinde mutluluğu önemseyeceğini düşünecek kadar naif olmak gerekiyor.

SEVİYORSAN GİT ÇALIŞ

Mevcut kapitalizm koşullarında sevdiğin işi yapmanın yıllarca süren ücretsiz staj dönemlerinden beslenmesi, yaratıcılığın ve de insan aklını manipüle etmenin kalesi olabilecek -mevcut durumda müşteriden geleni kalıbına uydurma fabrikası olarak işleseler de- reklam ajansı çalışanlarının maaşlarının yarısını öğle yemeğinde yenen “beyaz yaka salatalar”a vermesi ve sevdiği işi yapanların sömürüden daha da çok etkilenmesinin “müstahak” olarak görülmesi gibi çıktılar, yaratılan algının nasıl bir illüzyon olduğunu gözler önüne seriyor.

Şirketler, çalışanlarının sevdikleri işi yapmasını ya da en azından yaptıkları işi sevmesini pohpohlarken, ortadaki tabloyu emek sömürüsünden çıkarıp insanların “tutku”larını gerçeğe dönüştürmek için aracı olmuşlar izlenimini yaratabiliyor. Kapitalizmin önümüze koyduğu emeğini satarak yaşamını sürdürme döngüsü, bir anda sevdiğin şeyi yaparak üzerine bir de para kazanma parodisine dönüştürülebiliyor. Ne de olsa sevdiğiniz işi yaptığınızda patronunuz için değil de kendi tutkularınız için çalışıyorsunuz…

İnsan çalıştığı işi sevemez mi, severek yapılan iş daha verimli olmaz mı, sevdiği işi yapan illa ki kendini bir tık daha fazla mı sömürülmüş hissetmelidir, haftanın en az 40 saatini -hadi yine iyisiniz- harcadığımız işi sevmek akıl sağlığı açısından daha iyi değil midir sorularının bir kenarda durduğunu not ederek sona gelmek en sağlıklısı. Bunların her biri, başka bir yazının konusu olmayı hak edecek kadar değerli.

KİM OLDUĞUNU BİLİRSİN SEN

Kapitalizm kendini geliştiriyor. Araçları oldukça kuvvetli. Her ne kadar, değerlendirmelerin sonunu kapitalizme bağlamanın “kim olduğunu bilirsin sen”in gerçek adını söylemek kadar tehlikeli görüldüğü bir aynalar çadırında yaşatılmaya çalışıyor olsak da tekrarlayalım. Sevdiğini yapıyor olmanın aslında başkalarına değil de kendine hizmet ettiğini iddia eden kapitalizmdir, ki çoğu örnekte neyi sevmen gerektiğini de o belirler. 

Sevdiğin ya da sevmen sağlanan işi yaptığında sömürülüp sömürülmediğin, yaptığın işi kendin için mi yoksa “sevdiği işi yapan yeni insanlar”ın üzerinden kar elde etmeye aç başkaları için mi yaptığın sorularının cevapları da yine kapitalizmin tanımının içinde gizlidir. Şimdilik uzun uzadıya konuşmadığımız yukarıdaki soruların cevapları ve -mış gibi yapan kapitalizme sevmeyi, sevdiğin işi sevdiğin insanlar için yapmayı anlatmanın anahtarı ise sendedir…