Selvi anında fikir değiştirdi: El Nusra'dan FETÖ'ye geçti, en büyük desteğimiz 'Rusya' dedi

Hürriyet gazetesi yazarı ve AKP'ye yakın isimlerden olan Abdulkadir Selvi, Rus Büyükelçi'nin öldürülmesi sonrası önce El Nusra'yı işaret etmişti. Selvi, açıklamasından saatler sonra yayımlanan köşe yazısında ise bu kez "FETÖ" iddiasında bulunarak anında fikir değiştirdi. Selvi, daha önce defalarca hedef aldığı Rusya'ya ilişkin ise "Türkiye’yi kaosa sürüklemek…

Haber Merkezi

AKP'li yazarların tamamı Rusya Büyükelçisi'ne yapılan saldırı sonrası aynı yazıyı farklı ifadelerle yazmayı başardı.

Bu isimlerden biri olan ve AKP kulislerine en yakın isimlerden olan Abdulkadir Selvi, saldırı sonrası yaptığı açıklamayı kendi köşesinden yalanlandı.

Saldırı sonrası "Aydın Sökeli olduğu bilgisi var. Örgüt bağlantıları araştırılıyor. El Nusra sloganı atmış. El Nusra bağlantısı var. Bu ihtimal, üzerinde duruluyor" diyen Selvi, köşesinde ise "FETÖ" diyerek gelen talimat sonrası "fikrini" değiştirdi.

Bu arada daha önce Rusya'yı hedef alan birçok yazıya imza atan Selvi, "Türk-Rus ilişkilerine suikast düzenlendi. 15 Temmuz’da Türkiye’yi darbeyle yıkamayanlar, şimdi de kaos senaryosunu sahneye sürdüler. Türkiye’yi kaosa sürüklemek için en önemli dış desteğimiz olan Rusya’ya karşı suikast düzenlediler" ifadelerini kullandı.

Selvi'nin köşe yazısı şöyle:

Sadece Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'a suikast düzenlenmedi. O kurşunlar sadece Karlov'a sıkılmadı.

Türk-Rus ilişkilerine suikast düzenlendi. 15 Temmuz’da Türkiye’yi darbeyle yıkamayanlar, şimdi de kaos senaryosunu sahneye sürdüler. Türkiye’yi kaosa sürüklemek için en önemli dış desteğimiz olan Rusya’ya karşı suikast düzenlediler.

Karlov, 24 Kasım sürecinde Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin düzelmesi için çaba sarf eden bir büyükelçiydi. Ankara’da korumasız gezecek kadar ülkemize güvenen bir diplomattı. Bizim hem dostumuz, hem de misafirimizdi. Ne yazık ki, Karlov’u koruyamadık.

Rus Büyükelçi’ye düzenlenen suikasttan sonra Rus uçağının düşürülmesiyle ilgili dosyanın yeniden açılması gerekiyor. Çünkü bir parmak, ısrarla Türk-Rus ilişkilerinin bozulması için komplolar kuruyor.

Suriye dizayn edilirken en önemli müttefikimiz Rusya’ydı. Rusya’yla anlaşıp Büyük Cerablus Operasyonu’nu başlatacağımız 24 Kasım günü Rus uçağı düşürüldü. O tarihten sonra Suriye üzerinde uçak uçuramadık. Rusya’yla ilişkilerin ne denli önemli olduğunu 15 Temmuz gecesi yaşadıklarımızla bir kez daha öğrendik. Fırat Kalkanı Operasyonu ve Halep’in tahliyesi bu dostluğun önemini bir kez daha ortaya koydu. Suriye konusunda Rusya, Türkiye, İran’ın toplantısından bir gün önce Rus Büyükelçisi’ne düzenlenen suikast, uluslararası bir operasyonla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

Darbe girişiminden sonra, FETÖ’cülerin bir daha 15 Temmuz türünde bir darbe yapma kabiliyetleri kalmadı. Ama “Uyuyan hücrelerini harekete geçirip, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere stratejik hedeflere yönelik suikastlar düzenleyebilirler” deniliyordu. İntihar eylemlerinden endişe ediliyordu. Büyükelçi Karlov’a yönelik suikast bunu gösterdi. PKK bir süredir ikiz eylemler yapıyor. Aynı hedefe yönelmiş olan FETÖ ise ikiz senaryolarını hayata geçirmeye başladı. FETÖ’cü yayın organı Today’s Zaman’ın Ankara Temsilcisi Abdullah Bozkurt, 16 Aralık tarihinde attığı tweet’te, ”Büyükelçilerin bundan böyle güvenliği yok” demişti. Bunun ne anlama geldiğini Karlov suikastıyla öğrenmiş olduk. FETÖ’cü uyuyan hücreler harekete geçti. Yeni hedeflerinin kim ya da kimler olduğu ise meçhul.

Suikastı düzenleyen Mevlüt Mert Altıntaş’ın iyi yetiştirilmiş olduğu anlaşılıyor. Sadece Türk-Rus ilişkilerinin en kritik aşamasında suikast düzenlemekle kalmıyor. Arapça olarak El Kaide ya da  El Nusra imajı oluşturmaya özen gösteriyor. Altıntaş, Ankara çevik kuvvette 2 yıllık polis memuru olarak görünüyor ama profesyonel bir suikastçı olduğu anlaşılıyor.

Mevlüt Mert Altıntaş’ın suikast talimatını kimlerden aldığı, hangi imama bağlı olduğu, emrin kendisine ne şekilde tebliğ edildiğini öğrenebilecek miyiz bilmem. Çünkü sağ olarak ele geçirilemedi. 15 Temmuz’da rapor alması, KPSS soruşturmasının şüphelisi ve Körfez Dershanesi çıkışlı olması suikastçının FETÖ bağlantısına yönelik ipuçları veriyor.

 

Ankara’da Rus uçağının düşürülmesi sürecini yakından takip etmiştim. O gün Ankara nasıl bir sorunla karşı karşıya olduğunun farkında değildi. Hamaset vardı. 24 Kasım’dan sonra Rusya ile sorun yaşamanın neye mal olduğunu anladık.

Bu kez herkesin yüreğini ağzına getiren ihtimal, ”Eyvah 24 Kasım sürecine mi dönüyoruz” oldu. Ancak hem Ankara, hem Moskova buna izin vermedi. Süreç büyük ülkelere yakışan bir soğukkanlılık ve vakarla yönetildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk olarak Rusya Devlet Başkanı Putin’i aradı. Putin, 24 Kasım’dan sonra, “Erdoğan’ın NATO’dan önce beni aramasını beklerdim” demişti. Bu kez o tür bir değerlendirmeye fırsat verilmedi. Ayrıca iki devlet başkanı, suikastın soruşturulması için Türk ve Rus polislerinin birlikte çalışması kararını aldılar.  

15 Temmuz’da FETÖ’cülerin kanlı darbe girişimini yakından izleyen biri olarak Putin’in, kendi cumhurbaşkanını öldürmeye çalışan bir yapının Rus Büyükelçisi’ne suikast düzenleyebileceğini anlamakta zorlanmayacağını düşünüyorum.