Kuzey Kıbrıs'tan 'Afrin' açıklaması

Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Akıncı, Afrin operasyonuna ilişkin yaptığı açıklamada 'Türkiye’nin tedbir alma hakkının olduğunu görmezden gelemeyiz' dedi.

Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Afrin operasyonuna ilişkin açıklamada bulundu.

Akıncı, yaptığı açıklamada "Savaşın acılarını yaşamış bir toplum olarak elbette kan dökülmesini istemeyiz ama gelecekte daha büyük acıların yaşanmaması için Türkiye’nin tedbir alma hakkının olduğunu da görmezden gelemeyiz" dedi.

Akıncı'nın açıklaması şu şekilde:

"1974, 20 Temmuz’unda Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs’taki harekatına neden olan, 15 Temmuz'daki Faşist Yunan Cuntasının, Nikos Sampson’la birlikte gerçekleştirdiği Enosis amaçlı darbeydi. 20 Temmuz olmasaydı, Kıbrıs Yunanistan’a ait bir Ada’ya, Kıbrıslı Türkler de en iyi ihtimalle Batı Trakya’daki gibi Türk azınlık haline dönüşmüş olacaktı. Enosis’i engelleyen bir eyleme 'işgal' denmesini kabul edemeyiz. 2004 yılında Annan Planı çerçevesinde ve 2017 yazında Crans Montana Konferansı’nda Kıbrıs’ta barış için elini uzatan ve asker sayısında ciddi azaltmaya yol açacak çözüm için irade sergileyen, ancak ne yazık ki Rum tarafının reddi ile karşılaşan bir ülkeye 'işgalci' tanımını yakıştırmak, bugün Birleşmiş Milletler’in bile yapmadığı ağır bir suçlamadır ve doğru değildir.

Suriye’de yaşananlara gelince; savaş yedinci yılını dolduruyor. Bölgede ABD, Rusya, İran ve daha başka devlet ve farklı birçok silahlı örgüt yer almaktadır. Türkiye daha önce de bölgede harekat gerçekleştirme ihtiyacını hissetmiş, şimdi de kendi sınır güvenliği açısından Afrin harekatını başlatmış bulunmaktadır. Bu harekatın başlamasında ABD’nin bölgede Türkiye’ye tehdit oluşturan terör örgütleriyle birlikte ordu oluşturma yönünde attığı adımların etkili olduğu görülmektedir. Savaşın acılarını yaşamış bir toplum olarak elbette kan dökülmesini istemeyiz ama gelecekte daha büyük acıların yaşanmaması için Türkiye’nin tedbir alma hakkının olduğunu da görmezden gelemeyiz.

Harekatın Türk sivil ve askeri makamlarının da sıkça tekrarladığı gibi, askeri hedeflerle sınırlı kalması ve masum insanların can kaybına uğramaması elbette en büyük temennimizdir. Bunun yanında askeri alanda elde edilecek sonuçların etkin bir diplomasi ile kalıcı hale getirilmesi kaçınılmazdır. Asıl olan Türkiye, Suriye, Irak ve diğer bölge ülkelerinin toprak bütünlüklerinin korunarak bu coğrafyalarda Türkü, Kürdü, Arap ve Türkmeni ile hangi etnik köken din ve mezhebe ait olursa olsun tüm halkların terör tehdidinden uzak barış ve huzur içinde yaşayabilmeleridir. Türkiye’nin önemli bir bölge gücü olarak bu hedeflere varma konusunda, tüm zorlukların üstesinden gelebilecek yetenekte olduğuna inanıyorum."