İstanbul'da 'Hangi Cumhuriyet' etkinliği: Sosyalist cumhuriyet inşa edilmeli

Komünist Parti'nin "Hangi Cumhuriyet" etkinliklerinden biri bugün İstanbul'da gerçekleşti. Etkinlikte, cumhuriyetin çok değerli olduğu, "sosyalist cumhuriyet" olarak yeniden inşa edilmesi gerektiği vurgulandı.

soL-İstanbul

Komünist Parti'nin “Hangi Cumhuriyet” başlıklı etkinliklerinden biri İstanbul'da bugün yapıldı. İçerenköy'de Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi'nde düzenlenen etkinlikte, KP Merkez Komite üyesi Aydemir Güler ve soL yazarı İlker Belek yaptıkları konuşmalarda "sosyalist cumhuriyet" vurgusunda bulundu.

KP Merkez Komite üyesi Aydemir Güler'in konuşması şöyle:

"Modern dünyada cumhuriyet bir ilke değildir. Doğrusal ve düzenli anlamda bir cumhuriyet tarihi çizemiyoruz. Cumhuriyet siyasal iktidarın tanrısal kaynaklardan yeryüzü kaynaklarına indirilmesi, dolayısıyla toplumda hiçbir kesimin sahip olduğu gücün kaynağı olarak topluma ait olmayan birini göstermemesi ise bu eşitliği gözetmek durumundadır.

Cumhuriyet bu anlamda laiklik ve laikliğin bir parçası, eşitlik olarak karşımıza çıkar. İktidarın kaynağı toprak mülkiyeti ise, düzeni karakterize eden öğeler tarımda çalışıyorsa, toprak mülkiyetine sahip egemenler bu gücü toplumsal ilişkilerden aldıklarını söyleyemezler. Bu topraklar benim diyen egemen sınıfın üyeleri başka türlü kimseyi ikna edemeyecekleri için zorunlu olarak bu gücün tanrısal olduğunu ilan etmek durumundadır. Burjuvazi buna karşı çıktı. Bu meşru değildir dedi. Çalışan kazansın, biz çalışıyoruz, kazanıyoruz dedi. Bu iktidar kaynağını sorgulamaya başlayan biri çıkmışsa başka bir şeyi toplumsal hayata, düşün dünyasına getirmek durumundadır.

'CUMHURİYET'İN KÖKENİ SINIFSALDIR'

"Dünya üzerinde olanları aklımızla algılayabiliriz demiştir" burjuvazi.  Kadercilikten akılcılığa geçişti. Burjuva bu tarihsel sıçramayı yaptı. Cumhuriyet ve laikliğin kökeni sınıfsaldır. Burjuvazi işçi ve emekçilerin frenine basmak zorunda. Cumhuriyet bir sınıfsallık olarak doğdu ve onu var eden sınıf tarafından katledilmeye başlandı. Kurtuluş Savaşı’nda emperyalist paylaşımla kaderini birleştiren bir burjuvazi vardır. Türkiye’de cumhuriyetçilik bağımsızlıkçıdır. Cumhuriyet karşıtlığı işbirlikçi olmuştur. Türkiye’de kağıt üzerinde bile olsa bağımsız yapı ihlali olamaz. Cumhuriyet öncesi imparatorluk düzenine geri dönüş sağlanamaz. Bağımsızlık her zaman cumhuriyet karşıtlarının yüküdür.

Türkiye'de cumhuriyet ve cumhuriyetçilik bir Kurtuluş Savaşı olgusudur. Buradan ne ileri ne geri gidebilir. Türkiye’de kapitalist düzen tarihsel olarak tıkanma ve kendini tüketme problemiyle karşı karşıyadır. Dinci gerici ideoloji, cumhuriyet rejimini tırmalayarak başka bir yol açtı. Dinci gericilik ve argümanları meşruluk kazanmıştır. Liberal dinci sağ Türk milliyetçiliğini eleştirmektedir. Türk milliyetçiliği eleştiriyi hak ediyor. Türkiye’de ezilen halklar, uluslar ve gruplar var. Bunların özgürlük talepleri adına ve emeğiyle geçinen yoksul insanların yaşadıkları sorunlar üzerinden de cumhuriyet eleştirilmelidir. Ama sağ hangi eleştiri başlığına el atsa onu eline yüzüne bulaştırır.

GERİCİLİK-LİBERALİZM İTTİFAKI

Türkiye’nin antidemokratik tarihi eleştirisinde dinci gericiler ve liberaller suç ortağıdır. Başkanlık tartışmasında liberaller bunun demokratik olabileceğini, siyasi istikrarsızlığa çare olabileceğini, batıda örneklerinin olduğunu, Türkiye’deki antidemokratik uygulamalarıyla ilgili sorunların çözülmesi için olumlu olabileceğini düşünüyorlar. Ama bu her türlü özgürlüğün baskılanması anlamına geliyor. Türkiye'de liberalizm ve dinci gericilik sınıfsal içeriğe sahiptir. TÜSİAD başkanlık sistemini çare olarak görmektedir. Özgürlük sorunlarının kapitalizm koşullarında çözüm bulması imkansızdır.

Dinci gericilik ve liberalizm ittifakı tarihsel stratejik bir ittifaktır. Kimse bu ittifakı bozamaz. Cumhuriyeti cumhuriyet karşıtları yönetiyor. Laik bir ülkeyi şeriatçılar yönetiyor. Bu bir saçmalıktır, yok olmalıdır. Liberalizm ve gericiliğin ittifakı bir tarihselliktir. Bu ittifakı dinci gericiler yönetmektedir. Bunlara karşı mücadele antikapitalist müslümanlarla, birtakım liberallerle olmaz. Burjuva aydınlanmasının yapısal ve tarihsel sınırları var. Burjuva ancak kendisini var edecek kadar aydınlanmacılığı ister. Liberalizm dinciliğe mahkumdur. Liberalizm saf haliyle kitlelerin karşısına çıkamaz. Dinci gericilikle içiçe geçerek onun üzerinden kendini meşrulaştırarak var eder.

Gelişen burjuvazi cumhuriyet karşıtı olmak zorundadır. Dinci gericilik kapitalizmin bir aygıtıdır, enstrümanıdır. Dinci gericiler emperyalistlerle beraber cumhuriyetçiliğin karşısına çıkar. Türkiye’nin %99’u Müslüman olduğu söylenirdi ama şimdi gerçekten öyle oldu. Toplum dönüştü. Cumhuriyet mecburen biraz islamcı, emperyalizmle dost, kamusal hizmeti topluma sunmadığı bir durumdadır. Cumhuriyet çok değerli ve yeniden inşa edilmesi lazım. Ancak ve ancak sosyalist cumhuriyet olarak."

SOSYALİST CUMHURİYET

soL yazarı İlker Belek ise yaptığı konuşmada "Cumhuriyet'in ideolojisi" vurgusuna yer vererek şunları söyledi:

"Yeni cumhuriyet kapitalist kalkınmayı kendi geleceği olarak belirledi. Bu, cumhuriyetin makus talihidir. Burjuvaziye milli sermayeyi teslim etmektir. Devletçilik iki faktörle ilişkilidir. Biri dünya kapitalist sisteminin 1920'li yılların sonundan itibaren içine girdiği uzun durgunluk dönemidir. 2. önemli faktör Sovyetler Birliği’nin cumhuriyet rejimi ve Anadolu coğrafyası üzerindeki etkisidir. Devletçilik sosyalizmin varlığıyla da ilişkilidir.

Laiklik hilafete tepki olarak ortaya çıkar. Cumhuriyet kurulacaksa hilafet kaldırılmalıydı. Aksi takdirde Anadolu topraklarında yeni bir rejimin kurulması mümkün değildi. Cumhuriyet bu siyasal ilkeleri milli sermaye yaratmak, sermaye rejimi kurmak şeklinde tezahür eden sınıfsal karakteri nedeniyle burjuvaziye teslim eder. Benim deyimimle kuzuyu kurda teslim eder. Dolayısıyla bu siyasal ilkelerin yaşama geçirilmesi hiç gerçekleşmez. Bugün yaşadığımız durum tamamen cumhuriyet rejiminin sermaye sınıfı yaratmak şeklinde tezahür eden sınıfsal tercihleriyle ilişkilidir.

Cumhuriyet rejiminin prangası burjuvazinin kendisidir. Bunu yaratan da cumhuriyet rejiminin kendisidir. Bu prangalar gericiliğin, İslamofaşizm’in zeminini oluşturur. AKP gericiliğinin en önemli nedenlerinden birisi Türkiye’nin bir kapitalist kalkınma yolunu tercih etmesidir. Kapitalizm gericilik, işbirlikçilik, emperyalizme bağımlılık, halk düşmanlığı köklerini kendi içinde barındırmıştır. AKP bu kökleri kullanıyor. Cumhuriyetin 2. Prangası emperyalizmdir. Kurtuluş savaşı anti ilhaktır, Anti-emperyalist değildir. Bir kurtuluş mücadelesinin anti emperyalist olabilmesi için gerekli koşul anti-kapitalizmdir.

20. yüzyıl başlarında sosyalist devrimden sonra emperyalizmin Türkiye’ye yansıması askeri değil, ekonomik bakımdan sömürgeleştirmek şeklindedir. Cumhuriyet rejimi ticaret burjuvazisi yaratmıştır. İthal ikameci kalkınma modeli benimsenir. AKP ihracata yönelik kalkınma modelinin içini boşaltmıştır. Kalkınmayı borç almak ve aldığı borcu boş arsalar üzerine rant dikmek üzerine kurmuş bir partidir. Kökleri Özaldır, Menderestir, Celal Bayardır.

'AKP'Yİ YARATAN TÜRKİYE BURJUVAZİSİ'

AKP sadece bir tezahürdür. AKP’yi yaratan Türkiye burjuvazisidir. Türkiye burjuvazisini yaratan Cumhuriyet rejimidir. Türkiye burjuvazisi işçi sınıfı için her zaman dini ister. Türkiye burjuvazisi işçi sınıfının bu dünyadan ümidini kesmesini sağlamak için, sahte bir cennet yaratmak için bu sömürüyü tahammül edilebilir hale getirebilmek için dine muhtaçtır. Koç, Sabancı gibi cumhuriyet burjuvazisi dine mecburdur. Laiklik, halkçılık, anti emperyalizm, devletçilik diyorsak sosyalizme, burjuvaziyi devre dışı bırakmaya mecburuz."