Işık Kansu ile 'Ensarlı Eğitim' üzerine: Ensar Vakfı AKP'nin yan kuruluşu gibidir

Gazeteci yazar Işık Kansu, Ensar Vakfı'nın şeceresini ortaya koyan kitabı "Ensarlı Eğitim"e ilişkin soL'un sorularını yanıtladı.

Ezgi Karataş

AKP'nin gerici eğitim saldırısının en önemli araçlarından biri haline gelen Ensar Vakfı tartışılmaya devam ederken, gazeteci yazar Işık Kansu, Ensar Vakfı'nın kuruluşu, gelişimini ve AKP'nin vakfı nasıl kullandığını gösteren bir çalışmaya imza attı.

Kansu, Ekim ayında yayımlanan "Ensarlı Eğitim" adlı kitabına ilişkin soL'un sorularını yanıtladı.

'Kitabınızın önsözüne babanızın bir anısı ve 2013’te İstanbul’da düzenlenen “100. Yılında İmam Hatip Liseleri Uluslararası Sempozyumu”na katılan Yusuf Tekin’in konuşmasından bir bölüm aktararak başlamışsınız. Tekin, konuşmasında 1930’lı yılları Türkiye coğrafyasında asla yaşanmasını istemediği bir dönem olarak aktarıyor. Peki, 30’lu yıllarda Türkiye’de ne oldu da bu sözler söylenebildi?

Bu sorunuzun yanıtı kitapta var. 1930'da Cumhuriyet devrimlerinin sürdüğünü görüyoruz. En önemlisi laiklik ilkesinin pekiştirilmesi. Bugün, Ensarcı Talim Terbiye Kurulu Başkanı'nın eliyle dersler ve ders kitaplarının içerikleri, 1923 sonrası gerçekleşen tüm insancı, özgürlükçü, bilimden ve uygarlıktan yana atılımları yok etmeye yönelik bir karşı devrimin araçları olarak kullanılmak isteniyor. Veliler bunun bilincinde olmalılar.

'ENSAR AKP'NİN YAN KURULUŞU GİBİDİR'

Kitabınızda Orta Çağ hayaleti’ diye tanımladığınız Ensar Vakfı’nı anlattınız. Aslında Türkiye Ensar’ı gerçek anlamda Karaman’daki bir öğrenci yurdunda yaşanan taciz vakası ile tanıdı.  Ancak Ensar’ın geçmişi epey eskiye dayanıyor. Vakfın gelişimi sizden dinleyebilir miyiz?

Aslında Ensar Vakfı epeydir biliniyor. Kitapta da dile getirdiğim gibi İran'daki şeriatçı Humeyni yönetimi ile aynı dönemde kurulan Ensar Vakfı'nı kamuoyuna ilk duyuran Cumhuriyet gazetesi ve Uğur Mumcu'dur. Mumcu'nun "Rabıta" çalışmasında Ensar Vakfı ile ilgili ilk ipuçlarını görürsünüz. Daha sonra bu ipuçlarını izleyerek hazırladığım ve um:ag Yayınları arasından çıkan "Rabıta'nın Zabıtası- AKP kadrolarının özgeçmişi" başlıklı kitabımda da Ensar Vakfı'na bir bölüm ayırmıştım. Ensar Vakfı, AKP'nin bir yan kuruluşu gibidir. Eğitimi ve öğretimi düzenleyen bir yan kol gibi.

Ensar’ı ‘AKP’nin aile vakfı’ olarak tanımlamışsınız. Bize biraz da vakıf içindeki ilişki ağından söz eder misiniz?

Ensar Vakfı'nın kurucuları ve yöneticileri arasında AKP'li bakanlar var, belediye başkanları var, yöneticileri var, çocukları var. Bu ağ giderek genişliyor ve protokoller ile doğrudan devlet yönetmeye, eğitim sistemini belirlemeye kadar varıyor.

'SALTANAT İSTEMEDİKLERİNİ KİMSEYE ANLATAMAZLAR'

Kitabınızda Ensar Vakfı’nın kurucularından eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in 1995’te Sivas’ta katıldığı bir sempozyumdaki konuşmasına, “Cumhuriyet kavramının aslında bizim için çok fazla mana taşımadığını söylememiz mümkündür” sözlerine yer vermişsiniz. Malum, bir süredir AKP içinde "Atatürk sevgisi" baş gösterdi. Meclis Başkanı İsmail Kahraman “Biz yeniden saltanat istemiyoruz” dedi. Peki, neden bugün bu sözler söyleniyor?

AKP'yi kuran ve bugün ülkeyi yöneten kadrolar, Cumhuriyet devrimi ile sorunu olan kadrolardır. 1923'ü reddederler. Osmanlı mirası üzerine oturduklarını söylerler. Atatürk'e ve İsmet İnönü'ye "iki ayyaş" diyen kişi, AKP Genel Başkanı'dır. Üniter yapıyı bozup Osmanlı millet modeline dönüş için yasa tasarısı hazırlayan da AKP'dir. AKP Genel Başkanı, Cumhuriyet'in simgesi olan Çankaya Köşkü'nü bırakmış, kendine saray yaptırmıştır. Saray'da oturan birisi ve onun "ağabeyi" olanlar, "saltanat istemedikleri"ni kimseye anlatamazlar.

Ensar Vakfı’nın eğitim alanına ne zaman girdi? Milli Eğitimin gericileşmesini Ensar üzerinden okumamız mümkün müdür?

Ensar Vakfı kurulduğu günden başlayarak eğitim alanına girmeyi amaçlamıştır. Çünkü amacı odur. Milli eğitimin gericileşmesi, Köy Enstitüleri'nin kapatılması ile başlamıştır. Bugün AKP ile varılan nokta, gericileşmenin doruğa ulaştırılması olarak tanımlanabilir. Ensar, bu doruğun basamaklarından biridir. Ama en önemli, başat basamaklarından biridir.

Son dönemde iktidar Ensar Vakfı’nı mali olarak da ihya etti. Biraz da bunlardan söz eder misiniz?

Milli Eğitim Bakanlığı'nın çocuklarımızı yetiştirme yetkisi tanıdığı Ensar Vakfı parasız, pulsuz bırakılamazdı. AKP iktidarı da onu yaptı. Ensar Vakfı toplantılarında konuşan Recep Tayyip Erdoğan, bu hedefi açık açık söyledi.

'AKP KORUMAYACAK DA NE YAPACAK?'

Karaman’da vakıf yurdunda yaşanan taciz ve tecavüz olayı tüm ülkede tepkiyle karşılanırken iktidar Ensar’a deyim yerindeyse siper oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP; bakanları, yöneticileri ve çocuklarının görev yaptığı bir vakfı korumayacak da ne yapacaktı? Onu yaptı. Korumaya çalıştı, korumaya da devam ediyor. Olup biteni şöyle özetleyebiliriz: Laiklik karşıtı girişimlerin odağı olan bir parti, çocuk istismarının odağı olmuş bir vakıf ile milli eğitimi yönetiyor.

Ensar Vakfı’nı odağa alarak yaptığınız araştırma Türkiye’deki eğitim ve öğretim konusunda sizi nasıl bir sonuca götürdü?

Eğitim, öğretim; çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma amacından sapmıştır. Ortaçağcı bir beyin yıkamaya dönüşmüştür. Bu böyle devam edemez. 21. yüzyılın gereksinimleri, binlerce yüzyıl geride kalmış varsayımlarla karşılanamaz. Uygarlık, öyle bir ateştir ki, karşısında duranı toz eder, geçer. Geleceğimiz safsatalara ve kör cahillere bırakılamaz. Bırakılmaması için herkesin bilincini açık tutmasında yarar vardır.

Devletin gözetim ve denetimi altındaki okulların cemaatlere ve tarikatlara devredildiğini, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu gerici yapılarla protokoller imzaladığını görüyoruz. Bunun için ne söylemek istersiniz?

Bir önceki sorudan devamla, o protokoller bugün için geçerlidir. Çok yakındır; yırtılır, atılır.