Hukuk skandalı sürüyor: Onu tutuklayan herkes tutuklandı, Zafer Kaygın hâlâ cezaevinde

AKP-Cemaat ortaklığının devam ettiği dönemin en ilginç davalardan biriydi Devrimci Karargah... Devrimcilerle işkenceci polisler aynı davadan tutuklanmıştı. AKP-Cemaat ittifakının çöküşü sonrası operasyonlar kapsamında tutuklanan onlarca isim tahliye edildi, operasyonu düzenleyenler, tutuklama kararı verenler ise cezaevine konuldu. Tüm bunlar olurken, davadan geriye tutuklu kalan tek isim Zafer…

Ali Ufuk Arikan

AKP-Cemaat ortaklığının hüküm sürdüğü günlerin davalarından birisiydi Devrimci Karargah... Dava kapsamında birçok solcu, işkencecilikle anılan polislerle birlikte aynı örgütün üyesi olmakla suçlanıp tutuklanmıştı.

AKP-Cemaat ittifakının sona ermesi sonrası dönemin tüm siyasi operasyonları gibi "Devrimci Karargah" operasyonu da boşa düştü.

Operasyon kapsamında tutuklanan isimler tahliye edilirken, operasyonda yer alan polis, savcı ve hakimler ise "kumpas" dolayısıyla 23 yıl hapis talebiyle yargılanıyor.

Operasyon kapsamında hukuksuz bir tutuklamaya maruz kalan ve tahliyesinin ardından yeniden tutuklanan Zafer Kaygın, yaşadığı hukuksuzluklara tepki göstererek özgürlük talebini sürdürüyor.

Zafer Kaygın'ın kardeşi olan ve aynı operasyon kapsamında bir süre cezaevinde yatan Barış Kaygın, abisinin yaşadığı hukuksuz tutuklamaya ilişkin soL'a açıklamalarda bulundu.

ZAFER'İN DURUMU TUTSAKLIK...

"Önce şunu belirteyim: Şu an Zafer -hukuk terimleriyle ifade etmek gerekirse- tutuklu değil, hükümlü. Yani cezası kesileli epey oluyor. Fakat Zafer’in durumunu tanımlamak için kullanılması gereken sözcük ancak 'tutsaklık' olabilir; çünkü bu davanın bize yönelik kısmı, en başından beri tamamen siyasi itkilerle ve düşmanlıkla işliyor" derken, "Biliyorsunuz, bizim siyasi anlayışımızla uzaktan yakından alakası olmayan bir örgüte yönelik operasyonla gözaltına alındık, üzerimizde tırnak çakısı bile bulunmadığı halde gerek FETÖ medyası gerekse diğer 'ana akım' medyada 'Türkiye’yi kana bulayacak teröristler' yaftasıyla afişe edildik, hakkımızda bir tane somut delil bulunmadığı halde aylarca tutuklu kaldık ve süreç sonunda iki arkadaşımız haksız cezalara çarptırıldılar" ifadelerini kullandı.

'ADALET BİZE İŞLEMEDİ'

"Hadi, diyelim buraya kadar bir hukuk hatası oldu ya da ne bileyim FETÖ kumpası filan… Fakat yaşanan son gelişmelerle gördük ki, bize yönelik operasyona imza atan terörle mücadele amirinden emniyet müdürüne, iddianameyi kaleme alan savcıdan karar veren hâkimlere, hepsi bugün FETÖ sanığı olarak içeridedir ya da görevlerinden alınmıştır. Meğer bizi mahkeme değil, FETÖ yargılamış" diye konuşan Kaygın, sözlerine şöyle devam etti:

"İtiraz ettik, hâkimlerin görevi kötüye kullandığı gerekçesiyle yargılanmanın yenilenmesi talebinde bulunduk. Gelgelelim bu talebimiz “oybirliğiyle ve kesin olarak” reddedildi. Aynen böyle yazmışlar. Neden? Bilmiyoruz. Yani bu adamların her yaptığı kötü niyetli ve kötü amaçlıyken, bir bizim davada mı iyi yapmışlar? Bu soruya hukuk kuralları içinde cevap bulamıyorsak, cevabı başka yerde demektir. Zafer’e yapılan eziyetin mahiyeti, özellikle FETÖ darbesinin ardından tamamen açığa çıkmıştır ki siyasi – ideolojik düşmanlıktan başka bir şey değildir.

15 Temmuz ardından hükümetin FETÖ’yle hesaplaşmaya yönelik bazı adımlar atacağı öngörülüyordu ve biz de açıkçası bundan umutluyduk. Sonuçta, kanunlar kişilere göre işlemez, öyle değil mi? Aslında size cevap verirken, zamanında ne denli naif düşündüğümüzü fark ediyor ve utanıyorum. İnsan kardeşi için, yakınları için hep iyi şeyler olmasını istiyor ve işin kötüsü inanıyor da. Her neyse. Biz davanın yüzde yüz FETÖ kumpası olduğunu bildiğimizden FETÖ gidince bu işin de çözülme ihtimalinin yükseleceğini ummuştuk. Fakat söylediğim gibi, adalet bize işlemedi. Zafer, ilerici, sosyalist bir genç değil de eski işkenceci emniyet müdürü filan olsaydı, belki adaletin eli bize de uzanacaktı ama olmadı.

'O EN BAŞINDAN EN KÖTÜSÜNÜ BEKLEMİŞTİ'

Zafer'le cezaevinde yaptığı görüşmeleri aktaran Barış Kaygın, "Zafer durumun farkında. Zaten o en başından beri hep en kötüsünü beklemişti. Bu çürümüş düzende adalet bulamayacağını ama hukuki kanalları da sonuna kadar zorlamak gerektiğini, hukukun da bir mücadele alanı olduğunu biliyordu. Yine bu kavrayışla hareket ediyor ve tutsaklığını onurlu bir şekilde yaşayıp bitirmeyi bekliyor" dedi.

Cezaevi koşullarına ve Zafer Kaygın'ın Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için yaptığı 3 günlük açlık grevine ilişkin de açıklamalarda bulunan Barış Kaygın, "Cezaevleri biliyorsunuz çok kalabalıklaştı. Özellikle 15 Temmuz'un ardından üç kişilik hücrelerde 5-6 kişi kaldıkları oldu. Şimdi de bir sirkülasyon söz konusu. Doğal olarak devrimci tutsakların, halka kurşun sıkan FETÖ’cü, cemaatçi siyasal İslamcılarla aynı yerde barınması sorunlara yol açıyor. Cezaevi idaresi de bu durumu avantaja çevirerek, sirkülasyon bahanesiyle birçok devrimci tutsağı yerinden ediyor, sürüyor. Tecridi yeni bir boyuta, mekân boyutundan zaman boyutuna da taşımanın peşindeler anladığımız kadarıyla. Maalesef yalnız içeridekilerin çabasıyla bunları önlemek mümkün değil, içerideki koşullar ancak demokrasi mücadelesinin gelişimine bağlı olarak iyileştirilebilir. Zafer’in açlık grevine gelince, bu kendi kararıydı; ailesi ve arkadaşları olarak saygıyla karşıladık. O da biliyor bunun ancak sembolik bir eylem olduğunu ama hiçbir şey yapmadan beklemeye vicdanı elvermez. Eli kolu bağlı, tutsakken bile bir tepki konulabileceğini gösteriyor. Biz dışarıdakilerin imkânları çok daha geniş, çok daha fazla… Ve eminim ki, biz yolumuza devam ettikçe, daha hızlı ve daha güçlü adımlarla yürüdükçe, bu adaletsiz düzene; kardeşime, Nuriye ve Semih’e, milyonlarca yoksul ve ezilen insana adaletsizlikten başka bir şey vermeyen bu sömürü ve zulüm düzenine önünde sonunda diz çöktüreceğiz" ifadelerini kullandı.