Hastane acillerinin sorunu nasıl çözülür?

Her yıl kişi başına 1,3 kez acile başvuruyoruz. Acil hizmetlerinin gereksiz kullanımı sağlık sisteminin pek çok kademesinde ciddi sorunlar bulunduğunun en açık göstergelerinden birisidir. AKP 'sağlıkta devrim yaptık' diyor ama, eğer devrimden söz edilecekse belli ki o bir karşı devrim.

İlker Belek

Acillerdeki yığılmaya karşı Sağlık Bakanlığı 63 hastanede dahiliye, çocuk, KBB gibi sık kullanılan branşların polikliniklerini saat 23.00’e uzatmayı planlıyor.

Yine sorunun nedenlerini ıskalayan, şova yönelik bir yaklaşım.

SORUNUN BOYUTU

Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki toplam muayene sayısı 309 milyon, bunun 93 milyonu (yüzde 30'u) acillere yansıyor. Tüm hastaneler dahil edildiğinde yıllık toplam acil muayene sayısı 120 milyonu buluyor. Yani her yıl kişi başına 1,3 kez acile başvuruyoruz.

2002’de toplam muayenelerin yüzde 9,4’ü acillerde gerçekleştiriliyordu, 2013’te oran yüzde 16,4’e çıktı. Sorun yıldan yıla daha da büyüyor.

Dünyada kişi başı acil muayene sayısı 1’in üzerinde olan başka bir ülke yok. Örneğin İngiltere’de sayı yalnızca 0,1 ve bunun bile yaklaşık yüzde 40’ının gereksiz başvuru olduğu söyleniyor. Varın siz bizdeki gereksiz acil başvurularının ne kadar olduğunu düşünün.

İngiltere’de 2002’den 2012’ye acil muayenelerindeki artış yüzde 17 iken, bizde tam yüzde 333.

SORUN ANCAK NEDENLERE YÖNELEREK ÇÖZÜLEBİLİR

Acil hizmetlerinin gereksiz kullanımı sağlık sisteminin pek çok kademesinde ciddi sorunlar bulunduğunun en açık göstergelerinden birisidir. AKP “sağlıkta devrim yaptık” diyor ama, eğer devrimden söz edilecekse belli ki o bir karşı devrim.

Acillerin bu denli tıkanmış olmasına karşı yapılması gerekenler kabaca şunlar:

1- Birinci basamak, yani aile hekimliği sistemi iyi çalışmıyor. Hastalar birinci basamağa güvenmedikleri için, doğrudan hastanelere başvuruyor. Bu nedenle hastaneler beklenenin en az 5 katı bir iş yükünü sırtlanıyor. Birinci basamağı etkinleştirmek için burada 23 bin olan hekim sayısını en az 75 bine çıkarmak, yani bir aile hekimine bağlı olan nüfusu 4.000'den 1.000 civarına indirmek gerekir.

2- Bununla birlikte mutlaka sevk sistemi kurulmalı. Yani hasta önce bağlı olduğu birinci basamak hekimine başvurmalı, ancak onun gerekli görmesi durumunda hastaneye gidebilmeli. Bunun için hekimlerin mezuniyet öncesi eğitimi birinci basamağa uygun biçimde düzenlenmeli.

3- Bu iki müdahale hastanelerin iş yükünü azaltır, polikliniklerdeki kuyruk sorununu ortadan kaldırır, hasta başına ayrılan muayene süresini gerektiği gibi 30 dakikaya çıkarır ve hastaların acillere yönelmesinin önüne geçer. Uzman hekimlerimiz pratisyen hekimlerin yapacağı işlerle zaman kaybediyor ve gerçekten uzman hekim bakımına ihtiyacı olan hastalar gerekli hizmeti alamıyor.

4- Ama bu düzenlemeler, mevcut piyasacı sağlık sistemi içinde kaçınılmaz biçimde hastanelerin mali olarak batışına yol açar. Zaten Sağlık Bakanlığının hayata geçirmemesinin temel nedeni de bu. Çünkü sağlıkta dönüşüm operasyonuyla kendi döner sermaye gelirlerine mecbur bırakılan hastaneler, uygulamaya konulacak sevk sistemine bağlı olarak hasta sayıları düştüğünde giderlerini karşılayamaz hale geleceklerdir.

5- Birinci basamaktaki yetersizliğin esas belirgin olduğu nokta işyeri düzeyi. Ülkemizde işyeri sağlık örgütlenmesi neredeyse hiç yok. Dolayısıyla mesai saatleri içinde biriken sağlık hizmeti ihtiyacı, geceleri acil kapılarında patlıyor. Sonrası kavga gürültü, hekime yönelik şiddet. İşyerlerinde koruyucu ve tedavi edici hizmetleri entegre biçimde sunacak işyeri sağlık birimleri kurulmalı.

Hastane poliklinikleri gece 23.00’e kadar açık olacakmış. AKP’nin akıldışı işlerinden birisi daha. Üç gün sonra “olmadı” diyerek başka bir şeye sararlar.