Haldun Dormen 6-7 Eylül'de yaşananları anlattı: Beyoğlu yanık kokuyordu

AKP'nin demokrasi kahramanı ilan ettiği Adnan Menderes'in öncülüğünde tertiplenen 6-7 Eylül olaylarının üzerinden 62 yıl geçti. Tiyatro sanatçısı Haldun Dormen, o gün İstanbul'da yaşananları anlattı...

Adnan Menderes öncülüğünde tertiplenen ve azınlıkların hedef alındığı 6-7 Eylül olaylarının üzerinden 62 yıl geçti.

O dönen 25 yaşında bir genç olan usta tiyatro sanatçısı Haldun Dormen, tanıklığını ilk kez paylaştı.

Cumhuriyet'te yer alan habere göre, Dormen'in 6-7 Eylül anlatımı şöyle:

 “6 Eylül 1955 akşamında İstanbul yanıyordu. Olaylardan habersizdim. Arkadaşlar karşı kıyıda cayır cayır yanan Sarayburnu’nu bana gösterdiklerinde aklım çıktı. Resmen kıyamet kopuyordu.” Dormen, o gece yanan İstanbul’u korku içinde izlediklerini söyledi. “O sırada azınlıklara ait olmayan bazı evlerin de basılıp ‘tehlikeli’ kitaplar arandığına yönelik dedikodular gelmeye başladı. Dehşet içinde evlerimizde kitap kıyımı yaptık bizde. Kitapların çoğu ya yakıldı, ya saklandı.”

İstanbul’un birçok iline sıçrayan yağma, kundaklama ve saldırılar, en çok Beyoğlu’nu vurmuştu. Ertesi gün Muhsin Ertuğrul’un Beyoğlu’ndaki küçük sahnesine gitmek için yola çıkan Haldun Dormen, o gün gördüğü manzarayı şöyle anlattı: “Gördüğümüz manzara karşısında o kadar şaşkındım ki... Her sokakta diz boyu insan eşyaları vardı. En unutmadığım şey, halılar... Yanmış, kundaklama yağına bulanmış halı ve kütükler ve onların o havada asılı kalan pis kokusu... O gün babam ve annem geldi İzmir’den. Babam, gördüğü manzara karşısında dehşete düştü. İnanın üzüntüden beni tanımadı... Öyle beni görmeden sokaklara baka baka gitti.”

“6-7 Eylül olayları, 2 gün ile sınırlı tutulmamalı. Sonrasında etkisi çok hissedildi, çok şey değişti kötü anlamda. Sanata da büyük etkisi oldu elbette. İstanbul’da tiyatroyu getiren Ermeni sanatçılardı mesela, hepsi mağdur edildi. Biz 3.5 sene boyunca kapalı tuttuk tiyatromuzu. Politik oyunlar sergileyen dostlarımız daha da zor durumda kaldı. Menderes dönemi öyleydi işte... Olaylardan önce Papaz Kaçtı diye bir oyun oynuyordum. Tiyatroyu açtığımda o oyunun ismini değiştirmek zorunda kaldım mesela. Korkudan değil, ‘papaz’ kelimesinin zaten saldırıya uğrayan azınlıkları üzeceğini düşündüm. Papaz kaçtı oyunu oldu Kaçan kaçana! O günlerin, o utancın bir daha bize; Cumhuriyet’e yaşatılmayacağını umuyorum. Aslolanın insan, hayat ve onurlu yaşamak olduğunu herkesin kabullendiği bir topluma dönüşmeliyiz.”