Göçmen ev işçilerine insanlık dışı baskı: Yedikleri yemek denetleniyor, odalarına kamera konuluyor

Türkiye'ye gelerek burada ev işçiliği yapan göçmen işçiler, insanlık dışı koşullarda çalıştırılıyor. İşçilerin yedikleri yemek denetleniyor, banyo sürelerine karışılıyor, yatak odalarına bile kamera konuluyor...

Türkiye’de yüz binlerce ev işçisi göçmen kadın çalışıyor. Yedikleri yemekten banyo sürelerine her hareketleri kısıtlanan bu kadınlar cinsel taciz ve tecavüz dâhil olmak üzere birçok saldırıya uğruyor.

Journo'dan Ezgi Karataş'ın haberine göre, Türkiye’de ev işçilerine dair kayıtlı bir veri bulunmuyor ancak 1 milyondan fazla ev işçisi olduğu tahmin ediliyor ve bu sayıya göçmen ev işçileri dâhil değil. 

Ülkelerindeki ekonomik zorluklar nedeniyle aile ekonomisini sırtlamak için göç eden kadınlar, göçten önce iş bulma ajanslarıyla iletişim kuruyor. İşe yerleştikten sonra ise aracılığın karşılığı olarak ilk maaşı ya da ilk maaşın yarısını söz konusu ajansa veriyor. Ancak şirketler bu işte ‘hileli’ kazanç yolları bulmuş. Şirketler hizmet sundukları ailelere mevcut çalışan yerine ‘daha iyi çalışacak’ işçi önererek aracılık parasının devamlı olmasını sağlıyor. Beş sene önce Ankara’ya çalışmak için gelen ve çocuk bakıcılığı yapan İ., “Şirketler çalıştığımız aileyi arayarak kendilerine daha iyi bakıcı bulabileceğini söylüyor. Bizi işten çıkaran ailenin yanına da yeni birini yerleştiriyor. Tabii bunun parasını da kendisine alıyor” diye konuşuyor.

Ev içi hizmet sektöründe çalışan göçmen işçilerin önemli bir bölümü yatılı hizmette çalışıyor. Başlıca şikâyetlerinden biri, belirsiz çalışma saatleri. Batum’dan beş sene önce Türkiye’ye gelen, kreş öğretmeni N. İstanbul’da çocuk bakıcısı olarak çalıştığı ilk evi, “Hapisten beterdi. Korkunç günlerdi. 24 saat çalışıyordum. Gün içinde oturmam bile yasaktı. Sürekli kameralarla izleniyordum. Birkaç dakikalığına oturduğumu gördüklerinde hemen telefonla arıyorlardı” diye anlatıyor.

Yatılı ev işçilerinin tanımlı iş saatlerinin işveren tarafından kabul görmediği ve pek çok ev işçisinin dinlenme zamanı dahi olmadığı biliniyor. Evlerde yatılı olarak çalıştıkları için ev sahiplerinin kendilerinden sürekli iş istediğini söyleyen N., “Gece olsa dahi benden bir şey istediklerinde yapmak zorundaydım. Çocuk bakmak için gittim ama her işi bana yaptırdılar” diyor.

'BANYO YAPARKEN KAPIYA VURUYOR'

Göçmen ev işçilerinin haftalık izni haftada bir gün, birkaç saat olarak ayarlanırken hiç izin kullandırmayan ya da 15 günde bir izin kullandıran aileler de mevcut. Dört senedir Ankara’da yaşlı hasta bakıcılığı yapan ve “İlk geldiğim sene 1 yıl boyunca izin yapmadan çalıştım. Banyo sürem bile sınırlıydı” diye konuşan Ş., banyoda biraz uzun kalırsa banyo kapısına vurulduğunu anlatıyor. Yaşlı hasta bakımının çok zor olduğunu, sürekli hasta ile ilgilenmesi gerektiğini ve bunun 24 saat boyunca kesintisiz yapılması gerektiğini söyleyen Ş., uyurken bile dinlenemediğini anlatıyor. İlk çalıştığı evde 15 günde bir, dört saatlik izin hakkı olan N. ise yıllık izin kullandığı zamanlarda dahi rahatsız edildiğini söylüyor.

Sekiz sene önce Türkiye’ye gelen, ülkesinde eczacılık eğitimi alan Ç., çalıştığı yerden memnun olduğunu ama pek çok arkadaşının zor koşullarda çalıştığını aktarıyor. Ç., işçilerin izin gününün genelde ailenin evde olduğu pazar olduğunu söylerken, bakıcının izin gününde evde kalmak istediğinde çalıştırıldığını anlatıyor. “Oysa bazen evde kalıp dinlenmek istiyorsun. Ama evde olunca senden iş yapmanı bekliyorlar” diyor. Bazı ailelerin izin günleri para vermediğini söyleyen Ç., yıllık izne gittiklerinde ücretli izin kullanamadıklarını söylüyor.

'YATAK ODASINA KAMERA'

Son dönemde özellikle çocuklu aileler bakıcıyı izleme amaçlı evlerine kamera yerleştirirken, bazı aileler ise çalışanın mahremiyetini yok sayarak yatak odasında dahi kamera bulundurabiliyor. İlk çalıştığı evin her tarafında olan kameranın, kendi odasında da olduğunu ve üzerini tuvalette değiştirmek zorunda kaldığını söyleyen N., “Çocukla parka gittiğimde dahi beni izliyorlardı” diyerek sinirle telefonundan bir video gösteriyor. Parkı görecek şekilde ayarlanan bir kameradan kaydı izleyen anne ve babanın bakıcı hakkında konuştuğunun görüldüğü videoda, salıncağı sallayan bakıcının yanındaki kadınla konuşmasına sinirlenen annenin sesi duyuluyor. Mutfakta da kamera olduğunu söyleyen N., ne kadar yiyip içtiğinin kontrol edildiğini, yeni yaptığı yemekten yiyemediğini, hep bir önceki günden kalan eski yemeği yemek zorunda olduğunu da anlatıyor.

Türkiye’ye ilk geldiği sene Antalya’da çocuk bakıcılığı yapan Ç. de kamera sisteminin pek çok kişiyi sıkıntıya soktuğunu söylüyor. “Evde kamera olmasını anlıyorum ama yattığımız odaya dahi kamera koyuyorlar”derken, “Kaldığım evin hanımına rahatsız olduğumu söyledim ancak ‘Benim kocam kötü şeyler yapmaz’ yanıtı verdi” diye anlatıyor.

Şiddet olaylarının da yaygın görüldüğünü söyleyen kadınlar, şiddete uğradıklarında herkesin sessiz kaldığını anlatıyor. N., işten ayrılmak istediğinde çalıştığı ailenin kendisine küfür ettiğini söylerken, Ç. araya girerek geçtiğimiz sene kaldığı evde bıçaklanarak ölen arkadaşlarının haberinin bile yapılmadığını, polisin olayla ilgilenmediğini sinirle anlatıyor.