Gerilimler ve kucaklaşmalarla dolu bir 'aşk' hikayesi onlarınki...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın e-posta yazışmalarının Redhack tarafından hacklenmesiyle birlikte ortalığa saçılan bilgiler, medya patronu Aydın Doğan’ın AKP ile ilişkilerini yeniden gündeme getirdi. İnişli-çıkışlı, barışmalar ve küsmelerle dolu, kaprislerle, ufak tefek kavgalarla, gerilimler ve kucaklaşmalarla tamamlanan bir aşk hikayesi… Ama önünde sonunda bir “aşk hikayesi.”…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı ve aynı zamanda Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın e-posta yazışmalarının Redhack tarafından hacklenmesiyle birlikte ortalığa saçılan mektuplaşmalar, medya patronu Aydın Doğan’ın AKP ile ilişkilerini yeniden gündeme getirdi.

80 yaşındaki Kelkitli patron Aydın Doğan’ın AKP’yle ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la sıkı ama “dikkatli” ilişkileri, bir kez daha teyit edilmiş oldu.

Aydın Doğan’ın damadı ve aynı zamanda Doğan Medya grubunun CEO’su olan Mehmet Ali Yalçındağ’ın, damat Berak Albayrak’a ve Cumhurbaşkanı Özel Kalemi Hasan Doğan’a gönderdiği e-postalar, Doğan Grubu ile AKP kktidarı arasındaki ilişkinin görünenden ve zannedilenden daha derin, daha boyutlu ve daha sıkı olduğunu gözler önüne serdi.

Bu haberlerden sonra spotlar bir kez daha Aydın Doğan’a ve Doğan Grubu’na çevrildi.

Biz de bir kez daha Aydın Doğan’ı, iktidar ve para sevgisini, medya patronluğunu, adının karıştığı skandalları ve hukuk davalarını bir kez daha hatırlayalım istedik.

İlk şirketini 22 yaşındayken kuran Aydın Doğan, lastik, bisiklet, radyo, iş ve inşaat makineleri tüccarlığı, nakliyecilik, müteahhitlik yaptı. 1970’e kadar zahirecilik ve ecza depoculuğu ile uğraştı. 1977’den beri İstanbul Ticaret Odası vergi rekortmenleri arasında yer aldı.

Doğan’ın medya sektörüne girmesiyse 1979 yılındadır. Milliyet gazetesini Ercüment Karacan’da satın alan Doğan, 1994’te Erol Aksoy’dan Hürriyet’i aldı ve 90’lı yıllarda medya sektöründe ilerledi. Meydan, Posta, Fanatik, Radikal, Vatan gazetelerinin de patronluğunu yapan Doğan, değişik dönemlerde Kana D, Star, CNN Türk, TNT, TV2, NBA TV, Cartoon Network gibi kanalların sahibi oldu, D-Smart’ı kurdu, Doğan Haber Ajansı’nı oluşturdu.

2000’lerin başlarında Aydın Doğan’ın Türkiye’deki büyük ve ana akım medyanın yüzde 85’ine hükmederek bir medya tekeli haline geldiği günler oldu. Yalnızca gazete ve televizyon yayıncılığı değil, müzik yapım şirketi, kitap basımı, yayınevi, dergiler, dağıtım derken, kelimenin tam anlamıyla bir tekel patronu… Sonradan Milliyet’i, Vatan’ı, Star TV’yi satsa da, “amiral gemi” diye tabir ettikleri Hürriyet’in patronluğunu hiç bırakmadı.

Forbes dergisinin 2015 yılında yayınlanan milyarderler listesine giren Doğan, Türkiye’nin en zengin 29. patronu unvanına sahip oldu.

Bir medya patronu ve işadamı olarak, siyasi iktidarın kıyaklarından fazlasıyla yararlanan, bunun karşılığında iktidarı aklayıp paklayan yayınlarıyla “kazan-kazan” politikasının ustası haline geldi. Gazetecilik ve yayıncılık tekelini, edebiyat tekelini, müzik tekelini eline alan, bir toplumun algısını dönüştürüp oluşturabilecek tüm alanlara hükmetme kabiliyetini elinde bulunduran bir kudrete sahip oldu.

Aydın Doğan’ın damadı ve Doğan Medya’nın CEO’su olan Mehmet Ali Yalçındağ’ın Berat Albayrak’a yazdığı e-postalar, Tayyip Erdoğan ailesi ile Doğan ailesi arasında gerçekleşen ilk temas değil kuşkusuz.

Daha önce de Erdoğan ile Doğan’ın gizlice ve başbaşa görüşmeleri basına epeyce sızdı.

İkili arasındaki ilişki inişli-çıkışlı, barışmalar ve küsmelerle dolu, kaprislerle, ufak tefek kavgalarla, gerilimler ve kucaklaşmalarla tamamlanan bir aşk hikayesi… Ama önünde sonunda bir “aşk hikayesi.”

Cumhuriyet mitinglerinde “Tayyip’i alana Aydın Doğan bedava” sloganları atılan bu iki isim arasındaki ilişki hayli derin ve sağlam aslında. İki güç arasında zaman zaman oluşan güç denemeleri, çıkar çatışmaları kimseyi aldatmamalı.  

2002’de Erdoğan seçildiğinde her ne kadar Erdoğan’ı özel uçağıyla aldıran ve Doğan Medya’da ağırlayan Aydın Doğan olsa da, zaman zaman iç çekişmeler de yaşanmadı değil. Erdoğan ile Doğan arasında yaşanan ilk ciddi gerilim, 10 Şubat 2008’de Hürriyet’in manşetinde yer alan “411 el kaosa kalktı” haberiyle başladı. Bu manşet Erdoğan’ı çok kızdırdı. Aydın Doğan’a bazı yöneticilerinin, “AKP kapanıyor sabredin” telkinleri ve 2010 referandum sürecinde, “Hayır çıkacak, AKP kaybedecek” gibi yönlendirmeler nedeniyle AKP ile Doğan Grubu arasındaki gerilim yükseldi. Doğan Grubu’na kesilen yüksek cezalar da işin tuzu biberi oldu.

Ancak 2010’da Doğan’ın vergi cezalarını bir kalemde silecek düzenlemeler yapıldı. Cumhuriyet tarihinin en büyük vergi affı olduğu belirtilen düzenlemeyle Doğan Grubu'nun 4.8 milyar TL'lik vergi borcu aslı ve cezası 1.4 milyar TL'ye indi.

Ve nihayet 2011 başlarında Erdoğan ve Doğan, Başbakanlık Konutu’nda bir araya geldi. İki saate yakın başbaşa görüşüldü.

Doğan, sık sık Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan aracılığıyla Erdoğan’a mesajlar gönderdi, tatlı-sert uyarılarda bulundu. Ama Özkök ve Hakan’ın köşelerinde ilettiği mesajlar genellikle, uzlaşmaya yönelik oldu. Bunun son örneği -15 Temmuz darbe girşimi öncesinde ve henüz Yenikapı mutabakatı bile yokken- Ertuğrul Özkök tarafından kaleme alındı. Özkök kelimesi kelimesine “Kindar nesil söyleminden vazgeçerse ben ve Aydın Doğan, Erdoğan'ın gemisine bineriz” yazıyordu. Hatta o gemide yer alacak isimleri sıralıyordu Özkök: Gül, Davutoğlu, Babacan, Aziz Sancar, Aydın Doğan, Albayrak, Sancak, Özkök, Taha Akyol, Ali Nesin, Güler Sabancı, TÜSİAD, MÜSİAD...

Doğan ve Özkök’ün, saydığı isimlerin Erdoğan’ın gemisinden zaten hiçbir zaman inmediklerini hatırlatmaya gerek bile yok…