Facebook paylaşımı bahane edilerek memurluktan men edilen öğretmen: Mücadele bitmedi!

Adıyaman'ın Sincik ilçesinde İngilizce öğretmenliği yapan Zekiye Şeker, kişisel sosyal medya hesabındaki bir paylaşımı bahane edilerek devlet memurluğundan men edildi... Şeker, yaşadığı hukuksuzluk ve keyfiliklerle dolu süreci soL'a anlattı...

Haber Merkezi

Adıyaman'ın Sincik ilçesinde Söğütlü Ortaokulunda İngilizce öğretmeni olarak görev yapan Eğitim-Sen üyesi Zekiye Şeker, darbe girişiminden bir gün sonra kişisel sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım bahane edilerek, devlet memuriyetinden men edildi.

2014'ten beri aynı okulda öğretmenlik yapan, bir dönem görevlendirmeyle müdür yardımcılığı da üstlenen Zekiye Şeker, darbe girişiminin ertesi günü kişisel sosyal medya hesabından bir karikatür paylaştı ve "Darbe mizanseninin bizleri götüreceği yer başkanlık sistemidir, tek adam yönetimidir" yorumunda bulundu. Şeker, bu paylaşımı nedeniyle 21 Temmuz 2016'da açığa alındı ve hakkında soruşturma başlatıldı. Devlet Meurları Kanununa göre 10 gün içinde ifadesi alınması gereken Şeker'in ifadesi, 6 Ekim 2016'da alındı. 31 Ekim'de göreve iade edilen Şeker, iki ay sonra 31 Aralık 2016'da devlet memurluğundan çıkarma teklifi ile Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edildi. Şeker, 12 Nisan 2017 tarihinde oy çokluğu ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E-b maddesi uyarınca "yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek" suçlamasıyla memuriyetten çıkarıldı.

Zekiye Şeker, yaşananları soL'a anlattı... 

Biraz kendinden bahseder misin?

Adıyaman'ın Sincik ilçesinde Söğütlü Cumhuriyet Ortaokulunda 2014 Şubat ayından beri görev yapıyorum. Bir dönem görevlendirme ile müdür yardımcılığı da yaptığım ve o dönem işlerin aksamaması adına tek başıma mücadele ettiğim, yeri geldiğinde girebileceğim ders saatinden fazla herhangi bir karşılık beklemeksizin derse girdiğim, verilen hiçbir görevi reddetmediğim ve üzerime düşen sorumlulukları eksiksiz yerine getirdiğim okulumdan ve öğrencilerimden 15 Temmuz darbesinin ardından hakkımda açılan soruşturma sonucunda haksız ve hukuksuz bir şekilde uzaklaştırıldım ve devlet memurluğundan çıkarıldım.

Bu kararın gerekçesi neydi?

Aleyhime verilen kararın alınmasına sebep olan şey ise sosyal medya hesabım olan Facebook üzerinden yapmış olduğum tek bir paylaşım. Herhangi siyasi veya ideolojik bir propaganda içermeyen 15 Temmuz gecesi ülkemizde yaşanan darbe girişimini ve beraberinde diğer antidemokratik darbeleri göz önüne alarak yazdığım bugün içerisinden geçtiğimiz "başkanlık" sistemi tartışmalarının geleceğini öngördüğüm, askeri darbe girişimlerini ve bu darbe girişimlerinden nemalanan siyasileri eleştirdiğim, insan yaşamına karşı yapılan hiçbir müdahaleyi kabul etmeyeceğimi ifade etmiş olduğum paylaşım.

Peki nasıl gelişti olaylar?

Bugün gelinen süreci başlatan ise insanlara dayatılan "darbecileri şikayet edin" söylemleridir. Bu haksız sürecin gelişimi ise şöyle oldu:

15 Temmuz darbe girişiminin ertesi günü ilçenin yerel gazetesi olan Sincik Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Erkut isimli şahsın, kendi sosyal medya hesabında paylaşmış olduğu ve "sosyal medya üzerinden darbeye destek olan devlet memurlarının ifşası veya kendilerine bildirilmesi" söylemlerini içeren, yerel halkı cadı avı başlatmaya davet eden paylaşımının üzerine bir lise öğrencisinin adımı vermesi üzerine tehdit ve hakaret içeren mesajlar aldım. Konu ile ilgili bahsi geçen şahıs ile görüşüp yaptığının yanlış olduğunu, insanları zan altında bırakarak halkı kin ve nefrete sürüklediğini ifade etmeme rağmen geri adım atmayıp kara propagandasını devam ettirdi ve paylaşımım gerekçe gösterilerek ilgili makamlara şikayet edildim. 21 Temmuz 2016 tarihli bir yazı ile Kaymakamlık tarafından görevden uzaklaştırıldım ve hakkımda İl Milli Eğitim müfettişleri tarafından 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili beyanda bulunduğum ve Sayın Cumhurbaşkanına hakaret ettiğim gerekçesiyle soruşturma yapılması kararlaştırıldı. Devlet Memurları Kanunu uyarınca 10 gün içerisinde alınması gereken savunmam İl Milli Eğitim müfettişleri tarafından geciktirilerek ancak 6 Ekim 2016 tarihinde bahsi geçen paylaşımla ilgili olarak idari soruşturma kapsamında alındı. Bu süreç içerisinde tarafıma herhangi başka bir soruşturma olduğu ile ilgili bir bildirim gelmemekle beraber İlçe Milli Eğitim ve Kaymakamlık makamına verdiğim göreve iademi isteyen dilekçelerim defalarca reddedildi. Devlet Memurları Kanunu ile belirtilen 3 aylık soruşturma süresinin tamamlanması ve hakkımda herhangi bir karar henüz verilmemesi üzerine Ekim ayı içerisinde göreve iademi beklerken, hakkımda yürütülen cumhurbaşkanına hakaret gerekçeli adli soruşturma bahane edilerek uzaklaştırma kararım 2 ay süreyle uzatıldı. Savcılık tarafından adli soruşturma kapsamında savunmamı almak üzere herhangi bir bildirim almamış olmakla birlikte dosyanın varlığından adliyeye bilgi almak üzere gittiğimde haberdar oldum. Önüne birikmiş dosya yığını arasında gözümün önünde ilk defa bakan savcı Cumhurbaşkanına hakaret ettiğimi öne sürdüğü paylaşımı göstererek ifademi aldı ve bu ifade sonrasında Kaymakamlık makamının oluru ile 31 Ekim 2016 tarihinde göreve iadem yapıldı. Uzaklaştırma süresi boyunca yerel halk, öğrencilerim, görev arkadaşlarım göreve dönmem için yapabilecekleri bir şey olup olmadığını sürekli sordular ve birçoğu bir an önce görevime dönmemi beklediklerini defalarca ifade ettiler. Öğrencilerimin öğle aralarında fırsat bulup beni ziyarete geldikleri, kendi küçük yürekleri ile samimi bir şekilde Kaymakam'a iletilmek üzere dilekçeler yazıp teslim ettikleri bir süreç yaşadım. Öğrencilerimin geleceği için çalışmayı kendime görev edinmiş bir öğretmen olarak tek bir saniye yılgınlık dahi göstermeden çalışmaya devam ettim. Görevde olmadığım sürenin telafisi için dersim olmayan günlerde okula gidip, öğle aralarında öğrencileri toparlayıp ders anlattım. Tek istediğim ise sınav hazırlığında olan öğrencilerimin eksiklerini tamamlamaktı. Öyle de yaptım. Yaşadığım onca soruna ve sıkıntıya rağmen, öğrencilerim için görevimin başında olmaya devam ettim. İl Milli Eğitim müfettişleri tarafından yürütülen soruşturma sonunda ise 31 Aralık 2016 tarihinde devlet memurluğundan çıkarma teklifi ile Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edildim. Bu bağlamda verdiğim yazılı savunmanın görüşülmesi ve bir üyenin şerhine rağmen 12 Nisan 2017 tarihinde oy çokluğu ile Devlet Memurları Kanununun 125/E-b maddesi uyarınca "yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek" gerekçesiyle görevime son verildi.

Aslında bu konuda yalnız değilsin... Pek çok eğitimci, sağlıkçı benzer durumlarla karşı karşıya kalıyor. Sen de bunlardan biri olmuşsun...

Bunlar ilk şikayetler değil elbet. Soru sormaya ve hak aramaya kapalı bir sistem oluşturma çabasındaki siyasi iktidarın son adımları. Daha önceleri ilçede yaşanan su sıkıntısını sosyal medyadan yüksek sesle dile getirerek eleştirdiğim için bizzat AKP'li belediye başkanı tarafından okul müdürüm aranarak paylaşımı silmem konusunda uyarıldığım, İlçe Milli Eğitim Müdürü tarafından yaşanan katliamları kınadığım için uyarılar aldığım dönemler de oldu.

Son olarak neler söylersin, mücadelene nasıl devam edeceksin?

Anayasa ve evrensel yasalarca korunması ve bu bağlamda değerlendirilmesi gereken düşünce ve ifade özgürlüğü ayaklar altına alınarak, devlet memurluğuna engel olamayacak fikirlerimi beyan etmemden dolayı bugün dersimin ve öğrencilerimin başında değilim. Alınan karar tamamen siyasi olmakla birlikte hiçbir hukuki zemini yoktur. İşlendiği ifade edilen suçlar kapsamında adli bir davam bulunmamaktadır. Sosyal medyada fikir beyanının ise Devlet Memurları Kanununda meslekten çıkarılmayı gerektirecek bir karşılığı yoktur. Buna rağmen ülke olarak geçtiğimiz süreçte alınan kararla yıllarca bu meslek uğruna okul sıralarında dirsek çürütmüş, çeşitli sınavlardan geçerek yalnızca kendi çabamız ve emeğimiz sonrasında, hiçbir irade önünde boyun eğmeden sadece hakkımız olduğu için bu kadroları almış bizleri zan altında bırakarak hukuksuz bir şekilde görevimizden almışlardır. Yaşanan tüm bu olumsuzluklara rağmen hiçbir zaman emeğimiz ve geleceğimiz için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. 

Biliyoruz ki bu süreçler bizleri yıldırmak ve sindirmek amacıyla yürütülüyor ama haklıyız ve yalnız olmadığımı biliyorum. İnandığımız şeyler uğruna mücadele etmekten bir an olsun vazgeçmeyeceğiz. Ve biliyoruz ki elbet kazanacağız.