Ergenekon kararı sonrası önemli değerlendirmeler: Sokağa çıkacak yüzleri olmaması lazım!

Bir dönem Odatv davasından tutuklu bulunan Aydınlanma Hareketi çağrıcılarından gazeteci, yazar Barış Terkoğlu, Yargıtay'ın Ergenekon kararı sonrası çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Ali Ufuk Arikan

Yargıtay'ın Ergenekon kararı sonrası "şimdi ne olacak?" sorusu gündeme gelirken alınan kararı ve dava süresinde yaşananları gazeteci, yazar Barış Terkoğlu'yla konuştuk.

Terkoğlu, Cemaat-AKP ittifakı ve "çözüm süreci"nin devam etmesi durumunda kararın böyle olmayacağını belirtirken bir dönem operasyonlara destek verip çark edenlere ilişkin ise "Bugün bunların sokağa çıkacak yüzü olmaması lazım. Çıkabiliyorlarsa, hala televizyonlarda 'otoriterlik moterirterlik' diyorlarsa bizim ayıbımız. Gitsinler bir zamanlar demokrasinin çıkacağını söyledikleri dinci gettolarda yaşasınlar, hergün yarattıkları Türkiye’yle yüzleşsinler" ifadelerini kullandı.

Bir döneme damgasını vuran Ergenekon davasında şimdi neredeyiz, Yargıtay'ın kararı ne anlama geliyor? 

Yargıtay’ın kararı Silivri’de mahkemenin verdiği mahkumiyet kararlarını bozdu. Dava baştan görülecek. Fiilen de dosyada gerçek suç teşkil eden Danıştay cinayeti, Cumhuriyet’in bombalanması, İlker Başbuğ’un da sanık olduğu Andıç dosyası da ayrılacak.

Mahkemenin bu kararları verirken hem esasa girmesi hem de yargılama boyunca apaçık olan usul hatalarına teker teker yer vermesi hatta “örgüt yok” demesi aslında şimdiden davayı bitirdi.

'ÇÖZÜM SÜRECİ VE CEMAAT İTTİFAKI DEVAM ETSEYDİ...'

Kararda, yıllardır yazılıp çizilen birçok hukuksuzluğa da yer verildi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz, yıllar sonra “fark edilen” gerçekler değil sanırız?

Kesinlikle değil. Herkes her şeyin farkındaydı. Zaten mesele şu, mahkemeler ister AKP ister Cemaat eliyle olsun iktidarın zor aygıtı olarak kullanılıyor. Haliyle davalar, mahkemeler siyasallaşıyor. Ergenekon davası siyasi bir davaydı. Cemaat-AKP ittifakı, önlerinde engel olarak gördüğü aydınları, yazarları, askerleri, Danıştay katilleri gibi kriminal tiplerle aynı torbaya koyarak tasfiyeye çalıştı. Siyasi davaların bir özelliği yargılamanın siyasi olduğu gibi çözümünün de siyasi olmasıdır. AKP-Cemaat bloğu dağılınca bu davalar hem öksüz hem yetim kaldı. Halen iktidarda olan AKP bu davaların sorumluluğunu sırtlamak istemedi. Cemaat’le ve PKK ile kavga ettiği şartlarda Silivri davaları kendisi adına sürdürülebilir olmaktan da çıktı. Emin olun çözüm süreci, Cemaat’le ittifak devam etseydi bugün o karar bambaşka olurdu.

'BUNLARIN SOKAĞA ÇIKACAK YÜZÜ OLMAMASI LAZIM'

AKP-Cemaat ittifakının sürdüğü günlerde, bunca hukuksuzluğu meşrulaştıran onlarca "gazeteci", "yazar" çıkmıştı. "Sonuna kadar gidilsin" diyenler, "yetmez ama evet" diyenler. Bir kısmı sonradan "çark" etti.  Bunlara ilişkin gelinen noktada neler söylersiniz?

Maalesef bunların bir kısmı halen solcuyum diye ortalarda dolaşıyor. Hatırlayın Silivri’nin önüne geldiler bayraklarıyla “sonuna kadar gidilsin” dediler. Telefonlar dinleniyor denildiğinde “suç işlemiyorsan neden rahatsız oluyorsun” diyecek kadar liberaldiler. Abdurrahman Dilipak ile Nazlı Ilıcak ile Beyoğlu’nda kolkola yürüdüler. O kadar kafasızlar ki iddianamede PKK-DHKP-C-MLKP-Hizbuttahrir-İBDA-C-Devrimci Karargah gibi onlarca sağcı-solcu örgütün aslında Ergenekon tarafından yönetildiği yazıyordu. Bunların sempatizanları, destekçileri (şimdi isimlerini saymayayım) kapıda davaya destek açıklamaları yapıyordu.

İktidar için Ergenekon davası yeni Türkiye’yi yaratmak için önemli bir araçtı. Liberalleri, liberal solcuları, muhafazakarlarla buluşturup bu dava için toplumsal destek üretti. Bugün bunların sokağa çıkacak yüzü olmaması lazım. Çıkabiliyorlarsa, hala televizyonlarda “otoriterlik moterirterlik” diyorlarsa bizim ayıbımız. Gitsinler bir zamanlar demokrasinin çıkacağını söyledikleri dinci gettolarda yaşasınlar, hergün yarattıkları Türkiye’yle yüzleşsinler.

'O GÜNE KADAR DOSYAYI AÇIK TUTUYORUZ'

Bu süreçte siz de yargılanmış, tutuklanmıştınız. Mahkemede yaptığınız savunma oldukça ses getirmişti. "Aklımla hissettiğimi söyledim: bu salondan adalet çıkmaz. Bunu beklemiyorum" demiştiniz. Şimdi neler söylersiniz?

Benim yargılandığım Odatv davası tabii ki Ergenekon kapsamında bir davaydı. Bu kararla o da çöktü. Zira olmayan bir örgütün basın davası da olmaz.

Bu kapsamda meselenin şu boyutunu görmek lazım. Silivri davaları bugün Yargıtay salonunda değil mahkemelerde bir avuç insanın hakimlerin suratına vurduğu gerçeklerle çöktü. Türkiye’de cübbesini iktidara ya da Cemaat’e satmış bir grup hakim ve savcı ne karar verirse versin bu davalar zaten lime lime edilmişti. Bugün sadece bu karar tescil edildi. Ancak bu davalar kumpasları kuranlar o mahkemelerde yargılandığı gün biter. O güne kadar dosyayı ve aklımızı açık tutuyoruz.