Düzen içi çözüm önerileri yalancılık, sahteciliktir; yeni bir düzen arayışı gerçek zemine taşınmalı

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Merkez Komite Sekreteri Kemal Okuyan, "Kapitalizm muazzam bir tıkanma yaşıyor ve bu tıkanma yönetilebilir olmaktan çıktı. Oysa buradan çıkış var. Hazır kapitalizm makineyi dağıtmışken insanlık yeni bir düzen arayışını bir kez daha ve bu kez kalıcı bir biçimde önüne koymalı, gerçek bir zemine taşımalı. TKP bütün kaynaklarını sosyalizmin somut bir seçenek olarak…

Haber Merkezi

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Merkez Komite Sekreteri Kemal Okuyan, Türkiye'de ve dünyada yaşanan kapitalizmin krizine, bu tıkanma karşısında insanlığın önüne bu kez kalıcı bir biçimde konulması gereken yeni düzen arayışına dair değerlendirmelerde bulundu. 

soL'un sorularını yanıtlayan Kemal Okuyan, "Bu anlamda bugünkü sistemin içine hitap eden her şey yalancılıktır, sahteciliktir; insanların en temel, anlaşılır, içten zaaflarını istismar etmektir. Ayrıca düzenin içinde baktığınızda anladığınızı sandığınız şey sahtedir. TKP, kapitalizmin içinden geçtiği bu özel kriz uğrağında sistem içi çözümleri veya çıkış stratejilerini güzelleyenlerden farklı olarak, bütün kaynaklarını sosyalizmin somut bir seçenek olarak toplumsal karşılık bulması için seferber edecek" dedi.

Kemal Okuyan'ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: 

"KAPİTALİST SINIF ÇIKIŞ ARIYOR"

Referandum sonrasındaki süreci Erdoğan’ın kendi adına iyi yönettiğine ilişkin değerlendirmeler var. Oradan başlayalım. Sizce bu değerlendirme ne ölçüde gerçekliğe denk düşüyor?

Soru bugün dünyada ya da Türkiye’de herhangi bir sürecin yönetilebileceğine ilişkin bir ön kabule dayanıyor. Bazen kaos ya da kriz yönetimi diyoruz. Ancak böyle dönemlerde dahi “yönetmenin” bir doğrultu tutarlılığı, kaos ya da kriz dinamiklerinin dokunamadığı bir ana hedef gerektirdiği unutuluyor. Böyle bakıldığında bugün dünya yönetme yeteneğinin çok azaldığı, bazı örneklerde dibe vurduğu bir dönemden geçiyor.

Türkiye açısından?

Erdoğan söz konusu olduğunda ortada “kişisel kurtuluş”a indirgenmiş bir strateji var ve bu strateji patronların çıkarlarına denk düşürülerek, dünyada sistem içi rekabetin artmasının sağladığı hareket alanı kullanılarak ayakta tutuluyor. Belki de bu kadar şahsileştiği için, bu strateji göreli bir başarı elde ediyor. Sonuçta bu Erdoğan’ın "Survivor"ı... Son derece somut. Ancak konu Erdoğan ve onunla birlikte AKP iktidarının bu yarışmada temsil ettiği sömürücü sınıfın çıkarlarına gelince işler karışıyor. Türkiye’de kapitalist sınıf bu karmaşada ayakta kalmaya daraltılabilecek bir stratejiyle yetinemez. Çıkış arıyorlar. Ancak dediğim gibi, uluslararası konjonktür buna pek izin vermiyor.

Büyük güçler açısından da bu yetenek ortadan kalktı mı? Örneğin ABD, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya…

Büyük güçlerin her birisi farklı düzeylerde ciddi sıkıntılar yaşıyor. En büyük sorun ABD’nin, çünkü bu ülke emperyalist sistemdeki hegemonik rolünü sürdüremiyor ama bunu terk etmek de istemiyor. Zaten ondan bu koltuğu şu anda almak isteyen de yok. Bugün ABD’nin içinde yaşanan büyük kavga aslında biraz da ABD’nin strateji üretmekte zorlanmasıyla ilgili. Nedir ABD stratejisi? Hegemonik güç olmayı sürdürmek. Daha fazlası söylenemiyor, bu stratejinin alt başlıklarının her birinde büyük bir karmaşa yaşanıyor. Bugün ABD dış politikasına ilişkin söylenebilecek her şey doğrudur ve aynı zamanda her şey yanlıştır! Burada kuşkusuz Amerikan tekellerinin çıkarlarının sürekliliği ve uluslararası rekabette öne geçme arayışı vardır. Ama bütün bunlar siyasal pratiğe tutarlı bir biçimde yansımamaktadır.

Diğer güçlerin daha belirgin bir stratejisi var mı?

Burada Çin Halk Cumhuriyeti’nin mevcut durumdan fazlasıyla yararlandığını söylemek gerekir. Çin, ABD’nin stratejik açmazlarından ve dünyadaki irili ufaklı gerilim ve belirsizliklerden hoşnut. Görülüyor ki, Çin küçük gözüken çatışma bölgelerine çok pragmatik hesaplarla, özel angajmanlara girmeden yerleşiyor. ABD dünyanın her yerinde, gerilimlerde taraf olmak zorunda. Burada bir istikrar kalmadı ama sonuçta ABD’nin burnunu sokmadığı bir çatışma yok. Rusya da iddia taşıdığı bölgelerde bunu yapıyor. Çin ise kimsenin sorumluluğunu almadan, kimseye hamiliğe kalkışmadan alan kapatmakla meşgul. Örneğin Afrika’daki bütün çatışmalar, etnik katliamlar, bunların yarattığı rekabet ve kaostan Çinli şirketler yararlandı. Diğer bölgelerde de benzer bir gerçek var.

Almanya için ne söylenebilir?

Almanya açılmak istiyor ama risk alamıyor. 20 yıldır bu ikilemi aşamadı Alman emperyalizmi. Aşamadığı için Avrupa Birliği projesi de bazı açılardan elde patladı. Bugün Almanya yine ABD’yi, daha doğrusu ABD’nin Trump’la imtihanının sonucunu bekliyor. Bu tek başına süreci yönetmek için yeterli değil.  Burada bir strateji yok.

"BİZİM BAŞKA BİR YERE BAKMAMIZ GEREK"

Türkiye’ye dönelim… Böyle bir uluslararası ortamda “kesinlik” olmayacağı açık. Başka ne söylenebilir?

Dünyaya verili sistemin sınırları içinden bakarak sonuçlar çıkarılması yanlış diyoruz. Bari marksistler bunu yapmasın. Suriye’de falanca strateji uygulanıyormuş, ABD ile Rusya şurada anlaşmış, Türkiye buraya yerleşmiş… İyi güzel ama üç ay önce başka analizler ortalığa saçılmıştı. Kapitalizmin istikrara kavuşamadığı görülmüyor mu? En gelişkin bölgelerde kavuşamıyor, Ortadoğu’da mı kavuşacak! Bütün planlar, anlaşmalar sürmekte olan bilek güreşini yansıtıyor. Kavga ve pazarlıklar sonuca ulaşmak için değil, kaybetmemek için! Bu deli saçması planlardan istikrar çıkmaz. Katar ve Suudi Arabistan arasındaki gerilime bakın örneğin. Bu gerilimin bir sürü nedeni var. Ancak bazı yorumculara inanamıyorum, ne kadar kolay çözüveriyorlar. Oysa çözümü zor, hatta imkansız bir krize işaret ediyor olup bitenler. Bizim başka bir yere bakmamız gerek.

"KAPİTALİZM TIKANMA YAŞIYOR VE BU YÖNETİLEBİLİR OLMAKTAN ÇIKTI"

Nereye? Sonuçta dünyayı anlama çabası son derece anlaşılır.

Anlamamız gereken şudur: Kapitalizm muazzam bir tıkanma yaşıyor ve bu tıkanma yönetilebilir olmaktan çıktı. Israrla bu tıkanmayı pas geçerek kapitalizmin düzen sağlaması bekleniyor ya da ona böylesi bir güç, yetenek yakıştırılıyor. Suriye’deki planlar… Evet bölmek istiyorlar Suriye’yi. Güzel de bu nasıl hayata geçecek? Üç gün sonra bugün sahada kol kola girenlerin birbirinin gözünü oymayacağının garantisi yok.

"SİSTEMİN İÇİNDE ARANAN HER ÇÖZÜM YALANCILIK, SAHTECİLİKTİR"

Türkiye için de mi aynı şey geçerli?

Evet, Türkiye’ye bakıldığında insanların azıcık soluk almak istemeleri son derece meşru. Lakin biz kimseyi aldatamayız, aldatmamalıyız. Azıcık soluk alamazsınız. Azıcık soluk aldığınızı sandığınızdan hemen sonra, bu sistem sizi yeniden suyun dibine çekecek. Oysa buradan çıkış var. Hazır kapitalizm makineyi dağıtmışken insanlık yeni bir düzen arayışını bir kez daha ve bu kez kalıcı bir biçimde önüne koymalı, gerçek bir zemine taşımalı. Bu anlamda bugünkü sistemin içine hitap eden her şey yalancılıktır, sahteciliktir; insanların en temel, anlaşılır, içten zaaflarını istismar etmektir. Ayrıca düzenin içinde baktığınızda anladığınızı sandığınız şey sahtedir. 

Ama insanlar güncel çözüm arıyorlar…

Güncele, o ana hitap eden müdahale ve mücadele kanalları olmasa insanlık tükenir. Ancak güncelliğin içine hapsolan bir insanlık da tükenir. Güncel çözüm arayışından söz ediliyor, öte yandan bütün dünyada ve özellikle Türkiye’de insanların sonu gelmeyen ve sonuç getirmeyen güncel hesaplardan yorulduğu da bir gerçek. Tarihsel kurtuluş, nihai çözüm, sosyalizm hedefi yıllarca aşağılandı durdu ve şimdi görülüyor ki kimse bugüne ilişkin herhangi bir düzelme ya da değişime inanmıyor. Kapitalizm içinde kalan her tür değişim geriye, kötüye gidiş anlamına geldi on yıllardır. Bu önermenin tersini kanıtlasınlar bakalım. Ve sonunda insanların umudunu iyice kırdılar. Heyecanı tükettiler.

"CHP YÜRÜYÜŞÜNDE KADRAJA GİRMEK GÜNDEMİMİZDE YOK"

Tam da bu noktada Kılıçdaroğlu’nun “Adalet Yürüyüşü" için ne söyleyeceksiniz? Türkiye Komünist Partisi  bu yürüyüşle ilgili herhangi bir açıklama yapmadı.

Hemen ben sorayım... Bir heyecan var mı CHP’ye oy veren milyonlarca kişide? “Buradan ne ekmek yeriz” diye bakınan üç-beş solcu dışında hiçbir heyecan yok. En fazla saygı duyuyorlar Kılıçdaroğlu’na. Bize gelince… Türkiye Komünist Partisi bir başka siyasi partinin her eylem ve açılımına duyarlı olmak zorunda değil. Üstelik CHP, solun alanına hitap eden bir düzen partisi. Kuşkusuz bu eylemi basit, sıradan bir eylem olarak değerlendirmiyoruz. Ancak CHP’nin sınıf kimliği, uluslararası bağlantıları, ideolojik çizgisi ve güncel bağlaşıklarından bağımsız bir “yürüyüş” değerlendirmesi de yapamayız. “Nihayet sokağa çıktılar” türünden bir değerlendirme TKP için geçerli olamaz. Yürüyüşün oluşturduğu fotoğrafta yer kapmak, kadraja girmek için manevralar yapmak da gündemimizde yok. Şöyle bir ikilem var: Türkiye’de adalet yok. Bu anlamda her tür protesto sonuna kadar meşrudur. Kimsenin bir şey demeye hakkı yoktur ve beğenip beğenmeme, yeterli görüp görmeme tartışması saçmadır. Ancak bugünkü iktidara karşı öfkenin uluslararası bir rekabetin, sermaye sınıfının iç çekişmelerinin ve sistemin krizini yönetmek için yürütülen çabaların mezesi olmasına hiçbir biçimde yardımcı olamayız... Burada bizi ilgilendiren, toplumsal dinamiklerin şu ya da bu nedenle harekete geçip geçmediğidir. Bu her zaman bizim, devrimcilerin, çabalarıyla gerçekleşmeyebilir, düzen içi kanallarda birikip ortaya çıkabilir. İlgilendiğimiz bu olasılıktır.

CHP ile HDP’yi yakınlaştırma girişimi olarak bakanlar var bu yürüyüşe…

Böyle bir girişim uzun süredir var, sonuç almaya yaklaştığı anda Erdoğan tarafından bozuluyor. Kimilerine Türkiye’nin kurtuluşu gibi gelebilir ama CHP ve HDP’nin şu ya da bu zeminde ortak hareket etmesinin Türkiye’yi düzlüğe çıkaracağı fikri, yukarıda anlattığım düzen içi yanılsamaların bir parçası olarak görülmeli. Liberalizmin şu türü kötü, bu türü iyi diye bir şey yok. Türk ve Kürt halklarının birliğinin sağlanması ile bu birliğin üzerine uluslararası bir projenin gölgesinin düşürülmesi ayrı şeyler. İkincisinden sağlıklı bir şey çıkmaz. Kaldı ki, CHP ve HDP’nin yakınlaştırılmasının ürün vermesi için çok uzun bir yürüyüş gerekir.

"TKP SİSTEM İÇİ ÇÖZÜMLERİ GÜZELLEYEMEZ"

Bu değerlendirmeleriniz açısından bakıldığında TKP'nin 12. Kongre Türkiye Konferansı bir dönemeç olarak görülebilir mi?

Çok verimli, sonuç alıcı bir Konferans oldu. TKP sosyalizm hedefini her zaman güncel bir olgu olarak gören bir partiydi, burada bir değişiklik yok. Değişiklik, bunun somut siyasal, ideolojik ve örgütsel karşılıklarının yaratılmasında. Bu bağlamda TKP tarihsel bir dönemeci geride bırakıyor. Parti, kapitalizmin içinden geçtiği bu özel kriz uğrağında sistem içi çözümleri veya çıkış stratejilerini güzelleyenlerden farklı olarak, bütün kaynaklarını sosyalizmin somut bir seçenek olarak toplumsal karşılık bulması için seferber edecek. Dünyanın en önemli meseleleri gibi gösterilen bir sürü çekişme ve kavganın kapitalizmin can çekişmekte olduğu gerçeğini perdelemesine izin vermeyeceğiz, bu yanılsamaya bir de "sol"dan hizmet etmeyeceğiz. TKP'nin farkı ve varlık nedeni buna izin vermez.