Cemil Bayık: İlk hedef AKP iktidarını düşürmektir

KCK Eş Başkanı Cemil Bayık, Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan Military Diplomat Dergisi'ne konuştu. Bayık, ilk hedeflerinin AKP'yi düşürmek olduğunu söyledi.

KCK Eş Başkanı Cemil Bayık, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Sorumlu Yazı işleri Müdürü olarak künyede ismi bulunan Military Diplomat dergisine açıklamalarda bulundu.

ANF'de yayınlanan röportajdan bazı bölümler şöyle:

Rusya’nın Suriye’deki müdahalesi ne anlama geliyor? Türkiye ve Rusya Suriye’de nasıl bir siyaset izlemekte, bu siyaset nereye gider? 

Rusya’nın Suriye'ye müdahalesi tabii ki, siyasi dengelerde önemli değişiklikler ortaya çıkarmıştır. Ama şu gerçeği görmek gerekiyor ki, Rojava Devrimci Güçlerinin DAİŞ’in iradesini kırması, DAİŞ’in ilerleyişini durdurması, DAİŞ’i artık Suriye'de ciddi sorun çıkaracak güç olmaktan çıkarması Rusya’nın Suriye'ye gelişini kolaylaştıran etkenlerdendir.

Suriye'deki rejimin, devletin kısa sürede yıkılacağı düşünülüyordu. Baas ya da mevcut devlet içindeki tüm kesimlerin, aktörlerin saf dışı edileceği bir Suriye düşünülüyordu. Rusya’nın alana inmesiyle birlikte; yeni kurulacak Suriye mevcut rejimin de içinde olduğu farklı kesimlerin konsensüse dayanacak yeni bir Suriye olacaktır. Bu durum, geçiş aşamasından sonra demokratik seçimlerle yeni Suriye’nin oluşması biçiminde ifade edilmektedir. Bu nedenle artık batı da, hatta Baas’a çok karşı olan Türkiye de mevcut rejimin de içinde yer alacağı bir geçiş aşamasından sonra yeni bir siyasi sistemin oluşmasını kabul etmiştir. Bu nedenle Cenevre’de artık rejimin de içinde olduğu taraflar ve görüşmeler olmaktadır. Bu yönüyle Rusya’nın bölgeye müdahalesiyle birlikte artık politika yapanlar mevcut rejimi tümden dışlayarak değil de, onu da oturulacak masada bir aktör olarak gören bir siyasal yaklaşımla hareket etmek durumundadırlar.

***

Rusya rejimle ilişki içinde çalışıyor, bunu anlıyoruz. Ama özellikle Kürtlerin ve farklı kimliklerin haklarının tanındığı, yerel demokrasinin geliştiği demokratik bir Suriye yaratılmadan Suriye'nin istikrara kavuşması söz konusu olamaz. Bu yönüyle Rusya rejimle ilişki içinde olurken, böyle bir Suriye perspektifi, vizyonu olmazsa kendisini boşa çıkarmış olur. Rusya yarattığı etkinin boşa çıkmaması açısından Kürt halkının özgür ve demokratik yaşamını da içeren Kuzey Suriye Federasyonun da içinde yer aldığı demokratik bir Suriye politikası izlemesi önemlidir. Bu yaklaşım, yeni Suriye'nin oluşumunu kolaylaştıracak. Yoksa politikasız kalınır, politikaları tıkanır. Politikalarının tıkanmaması için Rusya’nın Suriye ilişkisini sadece bir askeri destek üzerinden değil, yeni Suriye’nin nasıl şekilleneceği üzerinden de yürütmesi gerekmektedir. Yani siyasi bir vizyonu, bir siyasi çözüm yaklaşımının da olması gerekir. Bu da dediğimiz gibi başta Kuzey Suriye ve Kürtler olmak üzere toplulukların demokratik haklarının tanındığı demokratik Suriye hedefiyle gerçekleşir.

Rusya ve Amerika’nın Kürt ve Ortadoğu politikasını nasıl yorumluyorsunuz?

Kuşkusuz reel sosyalizm döneminde Rusya’nın Ortadoğu'da bir etkisi vardı. Amerika’nın da vardı, bir mücadele sürüyordu. Reel sosyalizmin dağılmasından sonra Rusya’nın geçirdiği sarsıntı ortamında Rusya’nın bıraktığı boşluklar iki biçimde doldurulmaya çalışıldı. Birincisi, El Kaide gibi kesimler tarafından doldurulmaya çalışıldı. Diğer taraftan ABD Körfez savaşıyla müdahale ederek kendini etkin kılıp yeni bir Ortadoğu düzeni kurmaya yöneldi. Amerika’nın Ortadoğu politikası, reel sosyalizmin dağılmasından sonra Büyük Ortadoğu Projesi ile Ortadoğu'ya hakim olmaktı. Birinci ve ikinci Körfez savaşları bunun için oldu. Irak bunun için işgal edildi. Irak’ın işgal edilmesi temelinde Ortadoğu'yu kendi çıkarları doğrultusunda dizayn edeceklerdi. Ama bu gerçekleşmedi. Çünkü Ortadoğu'nun tarihsel, siyasal, toplumsal ihtiyaçlarına uygun bir politika üretemediler. Yine kendi çıkarları ve bölgedeki işbirlikçileri üzerinden bir Ortadoğu yaratmak istenilince bu sonuç vermedi. Bu gerçekliğin görülmesi gerekiyor.

Kürt politikasında da ABD kendine bağlı işbirlikçi Kürtleri hakim kılmak istiyor. Zaten Önder Apo'ya 1999 yılında yapılan komplonun bir amacı da buydu. Güçlenen PKK tasfiye edilip, etkisizleştirilip onun yerine KDP gibi, YNK gibi diğer örgütlerinin önü açılmak istendi. Hala da ABD'nin böyle bir politik yaklaşım içinde olduğunu görüyoruz. Kendine bağlı işbirlikçi Kürtlerle Ortadoğu politikasında etkin yer almak istemektedir. Ama bu konuda bir çıkmazı yaşamaktadır. Çünkü Kürt düşmanlığında öncü olan güç ABD'nin müttefiki Türkiye’dir. Türkiye Kürt inkarcılığı yapıyor; Kürtlerin Ortadoğu'da kesinlikle hak kazanmasını istemiyor, Ortadoğu'da 20. Yüzyıl dengeleri yıkılmış, yeni dengeler kuruluyor, Kürtlerin bu yeni dengelerde yer almasını istemediği için Kürt düşmanlığı yapıyor. Amerika böyle bir Türkiye'yi Ortadoğu'da kullanmak istiyor. Türkiye'yi Ortadoğu'da kullanmak istedikleri için Türkiye'nin Özgürlük Hareketimize yönelik savaş politikalarına bazen göz yumarak, bazen onaylayarak, bazen açıktan destek veriyor. Şu anda ABD'nin Kürt politikalarını böyle görüyoruz. Rojava’da YPG ve PYD’ye karşı belirli bir yumuşak yaklaşım olsa da, Türkiye ilişkilerinden dolayı bu tutarlı, uzun vadeli bir yaklaşım olmuyor. Bu nedenle yeni Suriye'nin oluşmasında Kürtlerin yeri ne olacak konusunda ABD'nin tutumu net değildir. Bu açıdan ABD'nin Ortadoğu politikasında olduğu gibi Kürt politikasında da çok pragmatik, çıkarcı, özellikle de Türkiye ile ilişkileri çerçevesinde tutarlı olmayan bir politika izlediğini söylemek mümkündür. 

Rusya’nın reel sosyalizm döneminde de Kürt politikalarında yanlışlıklar vardı. Sovyet Rusya dünyanın birçok yerinde ezilen halkları, toplulukları desteklerken, özgürlük ve demokrasi mücadelelerine güç verirken, Ortadoğu'da buna çok fazla dikkat etmedi. Özellikle soğuk savaş döneminin sertliği içinde Kürt halkının özgürlük mücadelesine gereken ilgiyi göstermedi. Devletleri çok fazla esas aldı. Bu yönüyle gerçekten reel sosyalizm döneminde Sovyetler Birliği’nin belirli ilkeler çerçevesinde izlediği politika Ortadoğu'da fazla yansımasını bulmadı. Gelinen aşamada Rusya Türkiye'de, İran'da, Irak'ta, Suriye'de ezilen, hakları inkar edilen Kürtler konusunda daha özgürlükçü, demokratik bir politika izleyebilir. Rusya’nın tarihi buna imkan sunmaktadır. Rusya özellikle Sovyetler Birliği tarihi boyunca diğer halkların özgürlüğü açısından çok pozitif roller oynamıştır. Şimdi de oynayabilir. Biz gerçekten mevcut aşamada ne Türkiye'de, ne Rojava’da, ne İran'da, ne de Irak'ta ayrılalım, ayrı bir devlet olalım yaklaşımı içinde değiliz. Bizim ideolojimiz, felsefemiz, paradigmamız budur. Biz Kürtlerin demokratikleşmeyle daha fazla kazanacağına inanıyoruz. Bu açıdan Ortadoğu'nun demokratikleşmesi herkese kazandırır. Biz Ortadoğu'nun demokratikleşmesinin Rusya’ya da, Avrupa ve ABD'ye de, tüm insanlığa da kazandıracağına inanıyoruz. Ortadoğu'da yaşanan ağır sorunlar ancak demokrasi ve özgürlükler temelinde aşılabilir. Bu yönüyle biz ABD'nin de, Rusya’nın da, Avrupa’nın da Ortadoğu politikalarının ve Kürt politikalarının demokratikleşme temelinde çözülmesi üzerine kurulmasının daha doğru olduğunu düşünüyoruz.

Türkiye'nin durumunu ve siyasetini nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye ve Kuzey Kürdistan'daki hedefleriniz nedir?

Bizim Türkiye ve Kuzey Kürdistan'daki hedeflerimiz konusunda da şunları söyleyebiliriz. Türkiye'de gelinen aşamada ilk hedef AKP iktidarını düşürmektir. Gerçekten AKP iktidarı Türkiye açısından içeride ve dışarıda çok tehlikeli hale gelmiştir. Bu yönüyle AKP iktidarının düşürülmesini önemli görüyoruz. Bu temelde bir demokrasi bloku kurarak demokrasi güçlerinin mücadelesiyle AKP iktidarına karşı mücadeleyi geliştirmek istiyoruz. Şu andaki Türkiye'ye karşı politikamız bu çerçevededir. Kuzey Kürdistan'da da yerel demokrasiyi, özyönetimi ve özerkliği geliştirmek istiyoruz. Türk devleti görüşmeler ve diyaloglarla bunu kabul etmedi, reddetti; savaş başlattı. Kesinlikle savaşı Türk devleti başlattı. Bazılarının söylediği gibi biz başlatmadık. 

AKP iktidarının Kürt sorununu demokratik siyasal yollardan çözme yaklaşımı yoktur. Bu açıdan AKP iktidarı düşürülmeden, AKP iktidarını düşürecek bir demokrasi mücadelesi yürütmeden Türkiye'de Kürt sorununu çözmek mümkün olmayacaktır. Bu açıdan önümüzdeki dönemi AKP iktidarına karşı demokrasi güçlerinin birliği temelinde mücadele etme, AKP'yi iktidardan düşürme, demokratik bir yönetimi Türkiye'de ortaya çıkarma mücadelesi ve dönemi olarak görüyoruz.