Bu fotoğraftaki cenneti son görüşünüz olabilir!

Amaç, daha çok imar, daha çok inşaat, daha çok taş ocağı, daha az ağaç, daha az bitki, daha az hayvan… AKP, referandum öncesi Kaş'a yönelik saldırısına hız verdi.

Yusuf Yavuz

Türkiye referendum gündemine kilitlenmişken, güney kıyılarındaki doğal sit alanlarında sessiz sedasız süren kaçak yapılaşma, korunan alanların imara açılacağı beklentiyle iyice hızlandı. Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Yeşilköy ve Gelemiş (Patara) mahalleleri sınırında bulunan ve 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak korumaya alınan Yalı ve Tavas mevkiilerindeki kaçak inşaat sayısının 40’ın üzerinde olduğu belirtildi. Bir çoğu hakkında tutanak tutulan ancak hiç bir yaptırım uygulanmayan kaçak yapılarda kayıt dışı ve astronomik rakamlarla villa turizmi de yapılırken, yörede arazi satan emlakçılar, alanın uzun vadede imara açılacağı beklentisini de pazarlıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yürüttüğü doğal sit alanlarıyla ilgili revizyon çalışması ise bu beklentileri haklı çıkaracak ayrıntılar içeriyor.

GÜNEY KIYILARININ GÜNDEMİ HİÇ DEĞİŞMİYOR: İMAR RANTI
Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Gelemiş köyü, Likya uygarlığının başkentiğini de yapmış olan liman kenti Patara ile iç içe bulunuyor. Dünyanın en güzel kumsalları arasında gösterilen Patara kıyı kumulları, her yıl on binlerce ziyaretçiyi ağırlamasının yanında aynı zamanda Akdeniz deniz kaplumbağaları caretta carettaların üreme ve yuvalama alanı. Hem doğal hem de arkeolojik sit olarak koruma altında bulunan Patara’da yıllardır gündemden düşmeyen çarpık ve kaçak yapılaşma, kentin sınırlarını aşarak doğu kıyılarındaki Yalı Mevkii’ne kadar taşmış durumda.

1. DERECE DOĞAL SİT ALANINDA KAÇAK YAPILAŞMA FURYASI
Patara ile Kalkan arasındaki kıyıları oluşturan ve büyük bölümü 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak koruma altında bulunan Yalı, Tavas, Pınarkürü ve Fırnaz İskelesi mevkiileri kaçak yapılaşma baskısıyla karşı karşıya. Türkiye’nin ilk ve en uzun yürüyüş rotası olan Likya Yolu’nun da güzergahında bulunan bölgedeki kaçak yapılaşma el değmemiş koyları, zeytinlikleri ve bölgenin doğal zenginliğini tehdit ediyor.

BELEDİYELER TUTANAK TUTUP SORUMLULUKTAN KURTULUYOR
Yalı Mevkii’nde son iki yılda hızlanan kaçak yapılaşmayla ilgili bilgisine başvurduğumuz ilgililer, bununla ilgili tutanak tutulduğunu belirtiyor. Ancak yıkılarak haklarında yasal işlem başlatılması gereken kaçak yapıların yıkılmasıyla ilgili somut bir adım atılmaması yörede tepkilere neden oldu. Kaçak yapılaşmaların bulunduğu alandan sorumlu olan belediyelerin ihbar üzerine tutanak tutarak sorumluluğu üzerinden attığını dile getiren yurttaşlar, başka bir yaptırımda bulunulmamasının kanunsuz uygulamaları teşvik ettiğine işaret etti.

KAÇAK VİLLALARDA HAFTALIK 9 BİN LİRAYA KAYIT DIŞI TURİZM
Büyük bölümü ‘zeytinli tarla’ niteliğindeki bölgede inşa edilen villalar, kayıt dışı olarak kiralık villa hizmeti veriyor. Temmuz-Ağustos aylarında haftalık 8-9 bin TL gibi astronomik rakamlara kiralanan villalar, bölgedeki kaçak yapılaşmanın yönünü de belirliyor.

İMARA AÇILACAK BEKLENTİSİYLE ARAZİ PAZARLANIYOR
Yalı Mevkii’nde arazi satışı yapan bir emlakçı, bölgede Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile bazı arazi sahipleri arasında süren bir dava olduğunu ancak davanın sonuçlanmasının ardından imara açılabileceğini öne sürdü. Doğal sit alanı olan bölgedeki çoğu yapının arazi sahiplerince inşa edilmiş olduğunu dile getiren emlakçı, bir kaç yıl içinde bölgenin imara açılması yönünde bir beklenti olduğunu da sözlerine ekledi.

‘ÜST DÜZEY BÜROKRATLARIN BÖLGEDE ARAZİSİ VAR’ İDDİASI
İmara açık alanların belirli bir doygunluğa ulaştığı Kaş ve Kalkan bölgesinde, Kalamar Koyu’ndan başlayarak Patara kumsalına kadar uzanan kıyı bandı rant beklentisi içinde olanların iştahını kabartıyor. Bir kısmı 2/B niteliğinde, bir kısmı ise zeytinlik olan kıyıya paralel arazilerin önemli bir kısmını ise üst düzey bürokratların satın aldığı iddia edilirken, imar beklentisinin yaygınlaşmasında bu iddiaların da önemli olduğu belirtiliyor.

‘KORUNAN ALANLAR’ NEDEN KORUNAMIYOR?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sorumluluğunda bulunan Türkiye’nin doğal sit alanlarının sayısı ve yüz ölçümleri Eylül 2014 itibari ile şöyle sıralanıyor: 1.Derece Doğal Sit Alanı: 1090 adet (1.208.624 hektar), 2. Derece Doğal Sit Alanı: 334 adet (227.409 hektar), 3. Derece Doğal Sit Alanı: 536 adet (173.318 hektar). Bunun yanı sıra ayrıca 108 niteliği belirsiz, 63 sürdürülebilir, 3 tane de nitelikli korunan doğal alan bulunuyor.

2011 YILINDA ÇIKARILAN KARARNAME KUZU KURDA TESLİM ETTİ
Ancak Türkiye koruyarak geleceğe aktarmak için kanunla belirlediği bu alanları özellikle rantı yüksek bölgelerde bir türlü koruyamıyor. Orman dışındaki korunan alanlardaki tahribatı ve kaçak yapılaşmayı takip edip koruma tedbiri alacak doğrudan bir kurum bulunmuyor. 2011 yılında çıkarılan 648 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile geçmişte Kültür ve Tabiat Varlıkları’nı Koruma Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğunda olan doğal sit alanlarıyla ilgili yetki, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na geçti. Doğal varlıkların kaderinin, imara açma yetkisini elinde bulunduran bakanlığın eline teslim edilmesi, “Kuzuyu kurda teslim etmek” olarak yorumlanmıştı.

UYGULAMA MAĞDUR VATANDAŞLARDAN ÇOK RANTÇILARA YARIYOR
Kararname ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde oluşturulan ‘Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’, Doğal Sit Alanlarında yeniden düzenleme getiren bir çalışma başlattı. ‘Doğal Sit Alan­la­rı­nın Eko­lo­jik Te­mel­li Bi­lim­sel Araş­tır­ma Pro­je­si’ adını taşıyan çalışmayla 16 Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇK) dâhil olmak üzere tüm doğal sit alanlarının koruma statüleri sil baştan düzenleniyor. Bakanlık, bu çalışmayı “Sit alanlarında arazisi bulunan vatandaşlar mağdur, ev yapıp oğlunu evlendiremiyor” şeklinde popülist bir yaklaşıma indirgeyerek kamuoyuna sunsa da özellikle rantın yüksek olduğu güney kıyılarındaki uygulamalar mağdur yurttaşlardan çok yatırımcıların işine yarıyor. Ekonomik beklentilerle korunan alandaki arazisini emlak spekülatörlerine satan vatandaşlar, keçisini otlattığı, zeytinini topladığı atadan kalma arazisini de böylece yitirmiş oluyor.

BAKANLIĞIN PROJESİNE İLK TEPKİ MUĞLA’DAN GELMİŞTİ
Bakanlık, doğal sit alanlarındaki derecelendirmeyi kaldırarak “Hassas Koruma Alanı” tanımı getiriyor. Ancak doğal sitlerin ranta açılarak yapılaşacağı, mevcut kaçak yapılara da meşruiyet kazandıracağı endişelerini de beraberinde getiren çalışmaya geçtiğimiz günlerde en çok sit alanı bulunan Muğla ve Ayvalık’tan tepkiler yükselmişti.

TBB İLE EGEÇEP, ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI’NA KARŞI DAVA AÇTI
Bu tepkilerin ardından ise bu kez de korunan alanların kullanımına ilişkin yeni bir ilke kararı yayımlayan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na karşı dava açıldı.
Türkiye Barolar Birliği (TBB) ile merkezi İzmir’de bulunan Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP), Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca hazırlanan ve 25 Ocak 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 99 sayılı ‘Doğal Sit Alanları Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararı’nın yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Danıştay’da dava açtı.

AV. ÖMER ERLAT: ‘BÜROKRASİNİN YORUMUNA GÖRE KULLANILACAK’
TBB adına dava açan Av. Ömer Turgut Erlat, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ilke kararına karşı neden dava açtıklarını şöyle anlattı:
“2007 yılında çıkarılan daha önceki ilke kararında, ‘Devletin Güvenlik ve Emniyeti’ nedeniyle 1. Derece Doğal Sitlerde yapı yapma ve kullanma gerekçesi yok iken bu ilke kararı ile 1. Derece Doğal Sitler ‘Devletin Güvenlik ve Emniyeti’ sebebiyle yapılaşmaya ve kullanıma açılmış olacak. Yapılaşma ve kullanımın bu sebeple genişlemiş olmasının yanı sıra ‘Devletin Güvenlik ve Emniyeti’ kavramının tanımlanmamış olması önemli. Bu kavram, muğlak. Artık bürokrasi ‘Devletin Güvenlik ve Emniyeti’ gerekçesini nasıl yorumlarsa 1. Derece Doğal Sitler de ona göre kullanılacak.

‘KAÇAK VE YASA DIŞI YAPILARA MEŞRUİYET KAZANDIRILACAK’
Mevzuatımızda bulunmayan, ne olduğu belirsiz ‘ruhsatlı sayılan yapılar’ 1. Derece Doğal Sit Alanlarında varlıklarını sürdürecek. Ben ‘ruhsatlı sayılan yapılar’ kavramı ile neyi tanımladıklarını anlayamadım. Doğal Sitlerde, bir şekilde kaçak, yasa dışı, izinsiz yapılmış yapılara meşruiyet kazandıracaklarından şüpheliyim. Ayrıca ruhsatlı yapıların da 1. Derece Doğal Sitlerde varlığına izin veriliyor. Önceki ilke kararında bunlar için ‘tasfiye’ öngörülmüş iken şimdi izin veriliyor.”

SİT ALANINDAKİ ORMANLARDA AĞAÇ KESİMİNE İZİN VERİLİYOR
2. Derece doğal sit alanlarında daha önce ‘teleferik, telesiyej’ yapılmasına izin verilmezken yeni düzenleme ile bu iznin verildiğine dikkati çeken Erlat, şöyle konuştu: “2. Derece doğal sit alanlarındaki orman alanlarından ağaç kesimine izin verilmezken şimdi yeni ilke kararı ile 2. derece doğal sit alanı dâhilindeki orman alanlarından ağaç kesimine izin veriliyor. 3. derece doğal sit alanları daha önce sadece ‘konut kullanımına da açılabilecek alanlar’ olarak tanımlanmış iken yeni ilke kararı ile bu kullanım ‘düşük yoğunlukta faaliyetler, turizm ve yerleşimler’ olarak hayli genişletiliyor. Düşük yoğunlukta faaliyet kavramı ile neyin anlatılmak istendiği de tamamen belirsiz. İhtiyaç neyi gerektiriyorsa ona göre anlaşılacak gibi görünüyor. 
 
‘AMAÇ DAHA ÇOK İNŞAAT, DAHA AZ AĞAÇ, DAHA AZ FLORA VE FAUNA’
3. Derece doğal sit alanları daha önce sanayi tesislerine kapalı iken yeni ilke kararı ile üçüncü derece sit alanlarında ‘Sanayi Tesisi’yapılmasına izin veriliyor. Görüldüğü gibi temel amaç, doğal sit alanlarında; daha çok imar-inşaat, daha çok enerji santrali, daha çok sanayi tesisi, daha çok taş ocağı, daha az ağaç, daha az bitki örtüsü, daha az flora ve fauna.”