Bir akılsızlık hali olarak kapitalist düzen ya da bir yangın hikayesi

Arkadaşım 'yangın var, itfaiyeyi ara' diye bağırdı. Aklıma başka numara gelmeyince 112'yi aradım. 112 no'lu bu servisi şehir merkezi dışından bir yerleşim biriminden aradığımdan, aşağı yukarı hemen herkesin başına gelen olaylar silsilesi benim de başıma geldi. Sonuç olarak kokuşmuşluğun, adam sendeciliğin, plansızlığın, akılsızlığın artık kural haline geldiği ve kanıksandığı…

Deniz İNCE

Bir süredir bir yakın arkadaşımın muz ve narenciye tarımının yanı sıra kümes hayvanları da yetiştirilen çiftliğinde misafirim.

Çiftlik, Akdeniz bölgesinin verimli arazilere ve güzel bir denize sahip illerinden biri olan Mersin ilinin bir ilçesinde bulunuyor. Habere konu olan bu çiftliğin konum bilgileri ve arkadaşımın adı, bir takım hassasiyetler nedeniyle gizli tutulmuştur.

Arkadaşımın 90 yaşlarında bir babası var, hafif bir unutkanlık ve görme kaybı dışında fazla belirgin bir rahatsızlığı olmayan babayı yalnız bırakmamaya çalışıyoruz, olay günü de çiftlikte sürekli çalışan bir arkadaşımız, babamıza gün boyu gözkulak oldu.

Çeşitli işlerimizi halletmek ve 1-2 saat briç oynamak için gittiğimiz komşu ilçeye ziyaretimizi tamamlayıp, saat 18.00 sularında çiftliğe döndüğümüzde; arkadaşımızdan baba ve çiftlik ile ilgili “herhangi bir sorun yok” bilgisini alınca, dinlenmeye koyulduk. Birkaç dakika geçmişti ki, arkadaşımın çiftlik evinin ikinci katında babasıyla birlikte kaldıkları yerden yüksek sesle adımı ünlediğini duydum ve kendimi bahçeye atarak “n'oluyor?!” diye soruduğumda, arkadaşım “yangın var, itfaiyeyi ara” diye bağırdı. Aklıma 112 Acil Kurtarma Servisi dışında numara gelmeyince 112'yi aradım. 112 no'lu bu servisi şehir merkezi dışından bir yerleşim biriminden aradığımdan, aşağı yukarı hemen herkesin başına gelen olaylar silsilesi benim de başıma geldi.

Ben: “Yangın var!”
112: “Nereden arıyorsunuz?”

Ben: “X mahallesi, Y sokak 7 numara, İlçesi - Mersin”
112: “Tamam, itfaiyeye aktarıyorum, hatta kalın!

İl itfaiye: “Adresiniz?”

Ben: “X mahallesi, Y sokak 7 numara, İlçesi - Mersin”
İl itfaiye: “Adresi tarif edebilir misiniz?”

Ben: “Edemem, burada misafirim, konum bilgisi belli, google haritadan bile baksanız bulmanız 1 dk sürmez, benim yangına müdahale etmem gerekiyor yoksa kontrolden çıkacak.”
İl itfaiye: “Lütfen, adresi biraz daha spesifik tarif edin!”
Ben: Biraz düşününce nirengi noktaları verebileceğimi düşündüm. Vermez olaydım, kafasız olduklarını nerden bileyim? “X işletmesinden, Y ilkokuluna gidilen yolda küçük bir mezarlık var; onu geçmeden batıya sapın, 50 metre gidin tam karşınıza çıkan çiftlik bizimkisi oluyor, yeşil kapıları açık duruyor, zaten başka bina da yok orada. Yangın ikinci katta.”

İl itfaiye: “Tamam, hemen ilçe itfaiyeye haber veriyoruz!”

İlçe itfaiye: “Geliyoruz, adresiniz?”

Ben: “İki kez vermiştim”

İlçe itfaiye: “İlkokulun ordaymış, doğru mu?”

Ben: “X işletmesinden, Y ilkokuluna gidilen yolda küçük bir mezarlık var; Onu geçmeden batıya sapın, 50 metre gidin tam karşınıza çıkan çiftlik bizimkisi oluyor, yeşil kapıları açık duruyor, zaten başka bina da yok orada. Yangın ikinci katta.”

İlçe itfaiye: “Yola birini yollayın, bizi karşılasın!”

Ben: “İki kişiyiz, yangını kontrol altında tutamayız, acele edin, yangın şiddetlendi.”

Bu arada çiftlikte çalışan arkadaşımıza ulaştık ve yardıma çağırdık, 5 dakikalık yoldan 2 dakikada, bütün mahalleyle birlikte geldiler. Yangını söndürüp yangının ardında bıraktığı pislikleri bahçeye attık ve geriye ne kaldıysa temizleyip, yanan veri aktarım kablolarını tamire başladık.

İlçe itfaiye: “İlkokulun oradayız, eviniz nerde?” deyince, telefonu mahallenin yerlisi arkadaşıma verdim ve bir kez daha “Küçük bir mezarlık var. Onu geçmeden batıya sapın, 50 metre gidin tam karşınızdayız” şeklinde yer tarifi yapıldı.

Bu arada itfaiye sokağımızdan geçti gitti ve başka sokakta bizi aramaya başladı, ikinci kattan onları görebiliyordum ve beni tekrar aradılar.

İlçe itfaiye: “Geldik”

Ben: “Yangını söndürdük, size ihtiyaç kalmadı, gölge etmeyin yeter!”
İlçe itfaiye: “Beyefendi, rapor tutmamız lazım.”

Ben: “Bunu yapmak için bizi bulmak zorundasınız, işim var kapatın!
İlçe itfaiye: “Sizi bulamazsak, hakkınızda sahte ihbar raporu hazırlamak zorunda kalırız.”
Ben: “Anladım, işe yaramıyorsunuz, ama sizden kurtuluş da yok. Size el sallayacağım, güneyinizdeki evin ikinci katındayım.”

İki itfaiye aracı ve 1 polis aracı, 4 itfaiye görevlisi ve bir polis memurunu evin içine kadar getirip bıraktı.

İlçe itfaiye: “Geçmiş olsun! Verilmiş sadakanız varmış!”
Polis: “Geçmiş olsun! Verilmiş sadakanız varmış! Ölü, yaralı var mı?
Ben: “O işlerde pek iyi değiliz.” Anlamıyorlar, bön bön bakıyorlar. “Çatışma olmadı, herkes sağ ve salim.”

İlçe itfaiye: “Yola çıkıp, bizi bekleseydiniz, sizi şıp diye bulurduk.”

Ben: “Kusura bakmayın, amacımız sizi üzmek değildi, ama hem babayı güvene almak, hem de yangının büyümesini engellemek zorundaydık, sizinle konuşurken kaybettiğimiz zaman yüzünden nerdeyse evin tamamını yitiriyorduk.”

İlçe itfaiye: “Bize ilkokulun orası dendi.”

Ben: “Çok güzel ama, oraya gitseydiniz keşke, belki orada da yangın vardır, bu sokaktan ilkokula gidemezsiniz ki.”

Polis memuru sözün burasında otorite figürü olarak devreye girdi ve, “Verilmiş sadaganız varmış hemşerim, olan olmuş boşverin bunları” dedi.

Mecburen boşverdik, yoksa kapitalist akılsızlığın billurlaşmış şiddet hali ile de tanışabilirdik. “Buna da şükür” deyip, yorgunluk biralarımızı açtık...

Raporlar tutuldu ve gittiler. 

Sonuç olarak: Birincisi, evde mutlaka yangın tüpü bulundurun ve kullanmayı öğrenin. İkincisi, evde çok yaşlı bir insan yaşıyorsa, herkesin sağlığı ve güvenliği için ona daha sıkı gözkulak olun. Üçüncüsü, olay mahalli kent merkezinde değilse, önce mahalleden yardım isteyin, gerek kalırsa itfaiyeye de haber verin, “nasılsa vaktinde yetişemeyecekleri için haber vermesek de olur” diye düşünmeyin, bir de bu işin sonrası var. “İtfaiyeye haber verseniz 2 dakikada söndürürlerdi” diyen ukalaları bertaraf etmek için, siz yine de, itfaiyeyi de çağırın.

Dördüncüsü, haritadan adres bulmayı niyet dahi etmeyen, cahil hödükler yetiştiren bu kahrolasıca düzeni yıkmak için, elinizden geleni ardınıza komayın!

Kokuşmuşluğun, adam sendeciliğin, plansızlığın, akılsızlığın artık kural haline geldiği ve kanıksandığı bu burjuva düzenine, hiç kimsenin bir dakika dahi katlanması gerekmiyor. Zira bizi de çürütüyor. 

Duymuyor musunuz ceset kokuyor!