'Beyaz toros' cinayetinde Anayasa Mahkemesi kararını verdi

Tunceli'de 1992 yılında 'Yeşil' kod adıyla bilinen Mahmut Yıldırım ve JİTEM tarafından kaçırılarak işkence edilerek öldürüldüğü iddia edilen Ayten Öztürk davasında Anayasa Mahkemesi, etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar vererek aileye manevi tazminat olarak 50 bin lira ödenmesine hükmetti.

Tunceli Valiliği'nde memurluk yaparken 1992 yılında adı faili meçhul cinayetlerle anılan 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım ve JİTEM üyeleri tarafından kaçırıldıktan sonra işkence edilerek öldürüldüğü iddia edilen Ayten Öztürk'le igili ailesinin açtığı maddi ve manevi tazminat davasından sonuç alınamayınca aile Danıştay'a temiz başvurusu yaptı.

Cumhuriyet'te yer alan habere göre, Danıştay oy çokluğuyla Ayten Öztürk'ün öldürülmesinin terör kapsamına girmediğini belirterek başvuruyu red etti. Baba Hıdır Öztürk ile anne Dilif Öztürk Anayasa bu yılın Nisan ayındaAnayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi dosyayı inceledikten sonra cinayetle ilgili etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar vererek aileye manevi tazminat olarak 50 bin lirda ödenmesini kararlaştırdı. Baba Hıdır Öztürk ile birlikte gazetecilere bilgi veren ailenin avukatı Cihan Söylemez, 1992 yılında Akpazar beldesinde Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ve JİTEM üyeleri tarafından kaçırılan ve Elazığ'da işkence edilerek öldürülen Ayten Öztürk davasında Anayasa mahkemesinin davada hak ihlali bulunduğuyla ilgili çok önemli bir karar aldığını söyledi.

Anayasa Mahkemesi'nin Ayten Öztürk davasında adil bir yargılama yapılmadığına hükmettiğini belirten Cihan Söylemez, "Bizim şu saatten sonra temennimiz şu ki,Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı, Hıdır Öztürk'ün bu yaşına rağmen 1992 yılından bu yana sürdürdüğü hukuki mücadeleyi oradaki savcılarında bir gayretle sürdürmesi ve bu olayın üzerine gitmesi. Sadece 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım değil, onun maaş aldığı kurumlar, içinde bulunduğu MİT, JİTEM, yapılanmalar, o dönemki kadroları, yöneticileri hakkında bir bütün olarak soruşturma yürütülmesi gerekiyor. Eğer 1990'lı yıllarda JİTEM'le yada derin devletle bir hesaplaşma isteniyorsa Ayten Öztürk davası bunun için bir fırsattır. O yüzden sembolik bir dava. Anayasa mahkemesi emsal teşkil edecek bir hak ihlali kararı vermiştir, adil yargılama yapılmadığına hükmetmiştir" dedi.

'ÖRGÜTLÜ BİR CİNAYET'
Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra Devlet Denetleme Kurumu'nun faaliyete geçirilmesi gerektiğini belirten Avukat Cihan Söylemez şunları söyledi:

"Çünkü Ayten Öztürk cinayeti basit bir cinayet değildir. Devletin organları, yetkileri, birimleri, bütçesi, parası, araçları, ekipmanları kullanılarak işlenmiş, örgütlü bir cinayettir. Dolayısıyla bu cinayeti işleyenler ve bu cinayet işlendikten sonra bunu örtbas etmek isteyenler olmak üzere bu iki husus üzerinde Cumhurbaşkanlığı'nın Devlet Denetleme Kurumu'nu harekete geçirmesi ve o dönemki savcı, otopsi raporunu tanzim eden doktor, Tunceli'deki idari erkan, askeri erkan ve o dönemki MİT, JİTEM yetkilileri hakkında ve Diyarbakır'daki JİTEM yetkilileri hakkında Devlet Denetleme Kurumunun bir soruşturma yürütmesini talep ediyoruz. Belkide Devlet Denetleme Kurumu'nun yürüteceği bu soruşturma sonucunda adaletin geçte olsa tesisi daha mümkün olabilir. Anayasa mahkemesi, Anayasa'nın 17. maddesinde güvenceye alınan yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yükümlüğünün yerine getirilmeyerek ihlal edildiğini karar vererek ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyaı Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Aileyede 50 bin lira manevi tazminat ödenmesini kararlaştırdı. Ancak ailenin hedef tazminat değildir. Hedef burada bir hak ihlalinin tespit etmek ve akabinde yetkili organları, kamuoyunu bu şekilde harekete geçirmekti."

'DEVLETİME GÜVENİYORUM'
Ayten Öztürk'ün babası Hıdır Öztürk ise, Anayasa mahkemesi'nin kendilerini haklı çıkardığını belirterek, 1992 yılından bu yana kızının işkence ile öldürüldüğünü söylediğini anlattı. Baba Öztürk, şöyle dedi:

"Çalmadık kapı bırakmadık. Yargı, bize hiç yardımcı olmadı. Kızımı JİTEM ve Yeşil birlikte öldürdü. Yeşil, hala yaşıyor ve bir an önce bulunmalı. Devlet bu katili ortaya çıkarmalı. Ben ve benim gibi bir çok ailenin yıllardır yüreği yanıyor. Kızımın gözleri oyulmuştu, vücudu işkence yaralarıyla doluydu. 25 yıldır kızım için hukuk arıyorum. Cumhurbaşkanı'na bile mektup yazdım. Bütün kapıları zorladım, ancak sonuç almadım. Bugün gördük ki, mücadelemiz sonuç vermiş ve Anayasa Mahkemesi bizi haklı buldu. Hak ihlali kararı verdi. Umarım mahkemeler bu karardan sonra gereğinı yapar, Yeşil yakalanır ve bütün gerçekler ortaya çıkar."

Devlete, adalete güvendiğini de belirten Hıdır Öztürk, "Eğer adalet varsa, eğer bu adalet kulakları parçalanmış, gözü çıkarılmış, kulağı kesilmiş, bir ceset üzerinde vicdanları varsa bu kişilerin üzerine gidecek ve bunların hakkında gerekli işlem, kanun neyse onu yapacak. Benim bizatihi yalvardığım husus Jandarma Alay Komutanı, İl Valisi, Savcılık, birde hayali rapor tutan doktor. Ben bunların hakkında bir soruşturma açılması için Savcılığa suç duyurusunda bulunuyorum" diye ekledi.